Umarım yanılırım, umarım yüzde 48 haksız çıkar!

Yorum | Erhan Başyurt

Türkiye tarihinin en kritik seçimlerinden birisini gerçekleştirdi.

‘’Başbakanlık-parlamenter rejim’’ artık son buldu. Bundan böyle ‘’güçlü cumhurbaşkanı’’ hükümetin de başı devletin de başı…

Seçimden önce hatta yeni sisteme dair yapılan referandum önce hatta 15 Temmuz’dan bu yana bu köşede kaleme alma fırsatı bulabildiğim tüm yazılarda uyarmaya çalıştım: TEK ADAM SİSTEMİ FELAKET DEMEKTİR…

Tüm bu uyarılarımı tek bir kişinin üzerinden asla yapmadım. ‘’Kim gelirse gelsin bu olağanüstü yetkiler ve hesap sorulamama nedeniyle diktatörlüğe kayar’’ diyerek dile getirdim.

Hatta ‘’beni bile seçseniz, bu yetkilerle diktatör olurum’’ gerçeğini ifade ettim…

Tüm bu tespitlerim, bir ilham eseri veya muhalefet olsun diye değildi.

Tamamı dünya örneklerinin seyrine, sosyal bulgulara ve okumalarıma dayalı analizlerdi.

Dünyada yaşanan benzer süreçleri, ‘’Türkiye’de olmaz ama…’’ sanılan deneyimleri karşılaştırarak kanaatimi paylaştım…

***

Gelinen nokta da halk adil olmayan bir seçim yarışı ve muhalefetin bir kez daha yetersiz kalmasının ardından veya sebep her ne olursa olsun yüzde 52 ile kararını verdi.

Partili Cumhurbaşkanlığı, güçlü cumhurbaşkanlığı, başbakansız ve denetimsiz hükümet, zayıf Meclis ve tam bağımlı yargı dönemi iki hafta içerisinde resmen başlayacak.

Aristotoles’in 2 bin yıl önce doğrudan katılımlı oylarla yönetilen şehir devletleri için yaptığı, ‘’demokrasi, demogogların elinde ayak takımının yönetimine döner. Yönetici kötü ise tiran olur…’’ bile demiyorum…

Halkın iradesine, sandığa saygı duyuyorum…

***

Ne diyelim, hayırlara vesile olsun!

Umarım ben ve benim gibi ‘karamsar’ olanların tüm kaygılarını iktidar boşa çıkarır!

Umarım beni ve benim gibi düşünenleri utandırır da bizleri de mutlu eder!

Umarım halkın yüzde 48’i kaygılarından değil de yüzde 52’si beklentilerinde haklı çıkar!

Umarım ekonomik kriz yaşanmaz, tek adam ile yönetilen ülkelerin aksine ülke fakirleşmez, ülkenin gelir düzeyi ve refahı katlanır.

Umarım ileri demokrasi ve özgürlükler, evrensel ortak değerler rafa kalkmak yerine yeniden yaygınlaşır.

Umarım Türkiye, tüm dünyada emsal bir başarıya ve imrenilen bir yönetim olgunluğuna ulaşır.

Umarım hukuk büsbütün yok edilmek yerine, hukukun üstünlüğüne ve tam yargı bağımsızlığına çok daha güçlü dönülür.

Umarım dış politikada sıkışmışlık ve kabadayı diplomasi sona erer, Türkiye yeniden sözü dinlenir ve etkin bir ülke haline gelir.

Umarım insanlar ölümü göze alıp özgürlüğe kaçmak yerine, akın akın yurda beyin dönüşü olur.

Umarım muhalifleri susturmak ve daha fazla insanı hapse tıkmak yerine, siyasi esirler salıverilir, tutuklu yargılama bir intikam ve keyfi cezalandırma yöntemi olmaktan çıkar.

Umarım muhalefetteki siyasi partiler tamamen etkisiz hale getirilmez, aksine siyasi uzlaşma ve kutuplaşma yerine toplumsal barışa geri dönülür.

Umarım ‘’siyasal islamcıların gizli ajandası’’ değil, insan hakları ve ileri demokrasi hüküm ferma olur… Türkiye güçlü lider ile güçlü ülke haline gelir…

***

Doğrusu, yaşanmış sosyal vakalar ne söylerse söylesin gelecekte ne olacağını bilemeyiz.

Gayba dair iddialar gerçekte karanlığa taş atmaktır… Siyasi kahinliğe soyunmak gibi bir derdimiz de yok…

Okumalarımız ve analizlerimiz, geçmişte tecrübe edilen sosyal olayların aynı ile vuku bulma oranını yüksek ama mutlak olarak göstermiyor. Her ülkenin kendine has bir siyasi seyri var.

Umarım Türkiye ve ‘partili cumhurbaşkanı hükümet sistemi’ tüm ezberleri bozar.

Beni de benim gibi düşünenleri de utandırır. En büyük arzum kaygılarımda yanlış çıkmak mutluluğunu yaşamaktır.

5 yıl önce Türkiye’nin bu hale gelebileceğini nasıl tahmin edemez idiysek, 5 yıl sonra da Türkiye’nin nasıl bir hal alacağını tabii ki bilemeyiz.

Demek ki, yaşanacak günler var daha…

Hak edilmişlikler var daha…

Yaşamadan, bilemeyiz ve istemezsek bile yaşamaktan da kaçamayız…

****

Seçime dair 10 tespit

1- AK Parti, yüzde 42 oy ve 295 vekil sayısı ile ciddi bir oy kaybı yaşamış durumda. Şayet parlamenter sistem devam etseydi, AK Parti 7 Haziran 2015 seçimleri gibi 600 vekilli yeni Meclis’te yine hükümeti tek başına kuramayacaktı.

2- MHP, seçimin mutlak galibidir. İYİ Parti’nin kendi içinden çıkmasına ve Bahçeli’nin doğru dürüst bir kampanya yürütmemesine rağmen yüzde 11 oy şaşılacak bir başarıdır. Genel af vaadi bu destekte etkili olmuş olabilir… Aksi halde başarının izahı yok!

3- HDP, tüm siyasi baskılar ve tutuklamalara rağmen yüzde 11 oy alarak, ezberleri bozmuştur. Türkiye, siyasi kamplaşmanın yanısıra bir de ‘etnik’ siyasi kutuplaşma kemik bulmuş demektir. İktidarın en büyük fiyaskosu, HDP’nin gösterdiği başarıdır.

4- İYİ Parti yüzde 10 oy alarak, MHP’yi aşağı çekemediğine göre, AK Parti’yi çekmiş demektir. AK Parti’nin Meclis’te çoğunluğu kaybetmesi bir yönüyle İYİ Parti’nin eseridir. İYİ Parti beklenen patlamayı yapamamıştır, daha kötüsü Meral Akşener’in aldığı oydur. ‘’Erdoğan’ı devirebilir’’ gözüyle bakılan Akşener, geniş yelpazeli bir parti kadrosu çıkaramayarak ve kendisini iktidarın söylemlerine hapsederek, yazık etmiştir… Seçimin en büyük kaybedenlerinden birisi olmuştur.

5- Muharrem İnce, CHP’nin bir süredir hapsolduğu yüzde 25 bandını geçip, CHP’nin yüzde 23 alamadığı bir seçimde yüzde 31’e yaklaşarak, sol adına yeni bir lider umudu doğurmuştur. Erdoğan’ı devirememiştir ama Kılıçdaroğlu’nu devirmek için elinden geleni yapacak gözükmektedir. Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP, seçimim kaybedenleri arasında yer almaktadır.

6- Saadet Partisi, beklenenin çok altında bir performans gösterebildiler. Seçim sonuçlarına bakılırsa, AK Parti’den ayrılan seçmen oyunu SP’ye değil İYİ Parti’ye vermeyi tercih etmiştir. SP, mevcut siyasi lider kadrosu ile eski tabanını bile ikna edememiştir.

7- Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimin mutlak galibidir. Lideri olduğu parti erirken, MHP ile ittifak kurarak yüzde 52’yi yakalamayı başardı. Ancak, AK Parti’nin Afrin operasyonu, Kandil’in bombalanması ve Kürt sorununu barışçıl olmayan çözüm arayışları AK Parti’ye değil, MHP’ye yaramış gibi görünüyor.

8- Meclis’te AK Parti’nin 295 vekil ki, biri BBP lideri, yani 294 vekili var. Tek başına yasa çıkaramaz.  en az 3 partinin desteğini daha almadan, Anayasayı değiştiremez. Başka bir deyişle, ‘’güçlü cumhurbaşkanı’’ tamam ama zayıf Meclis nedeniyle AK Parti istemese bile Meclis’te uzlaşma aramak ve zımmi koalisyonlar kurmak zorundadır.

9- Meclis başkanlığı ve HSK üyelerinin atamaları, Meclis’te muhalefetin yeni dönemde performansı ve zımmi koalisyonların hangi partiler arasında gerçekleşeceği konusunda fikir verecek ilk gelişmeler olacaktır.

10- Yeni dönemde umut ve teselli veren tek gelişme Meclis’e seçilen insan hakları konusunda duyarlı, keyfi KHK ile ihraç edilmiş akademisyenlerin de olmasıdır. Yeni dönemde belki onların hukuk mücadelesi ve gayretleri, şayet iktidar tarafından ‘hukuk eliyle cezalandırma’ gerçekleştirilmezse Türkiye’nin soluk almasına imkan sağlayacaktır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin