Ufukta Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı gözükmüyor

YORUM | TARIK TOROS 

Seçimi unuttuk, OHAL’i konuşuyoruz.

Sanki, fiilen devam etmiyormuş, hemen her gün yüzlerce insan gözaltına alınmıyormuş gibi.

***

Türkiye’de serbest bir seçim olsa…

-Sonuncusu galiba 2011 seçimleriydi…-

Erdoğan’ın karşısına kimi koyarsanız koyun, seçilir.

Bugünkü Meclis’ten ezbere 15-20 kişiyi aday gösterebilirsiniz.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Fiili ya da yasal OHAL’le bir seçime gidilecek.

Propaganda yapamayacaksınız.

Kurallarını iktidarın belirleyeceği, hakemlerin ve yayıncı kuruluşun karşı taraftan olduğu, seyircisiz bir maça çıkacaksınız.

Türk solunun gücü, başkan seçtirmeye yetmiyor.

CHP+İYİ Parti de yüzde 50’yi bulmuyor.

Şayet:

-Erdoğan’ın yeniden seçilmesine zemin hazırlamıyorsanız.

-Sağ gösterip sol vurmayacaksınız, buyurun Kılıçdaroğlu’nu aday gösterin.

Ufukta CHP liderinin cumhurbaşkanlığı gözükmüyor.

Kılıçdaroğlu ancak ve ancak, seçilmiş cumhurbaşkanının partisinin genel başkanı olarak kalabilir.

***

Türkiye’de mutlak anlamda demokrat, özgürlükçü, insan haklarına saygılı, hakikat aşığı aramayın.

Herkes meşrebine ve mezhebine bağlı olarak -mahalle örfü çerçevesinde- takılıyor sadece.

Yer yer sinirlensem de…

Yavaş yavaş bunu anlayışla karşılamam gerektiğini öğrenmeye başladım.

***

Çıkan haberlere yaslanan ideolojik talepler hiç değişmeyecek bu ülkede.

İşlemi meşrulaştırmak için dehşet verici suçlara gizlenen amaçlar…

Değişmeyecek!

Üç cümle önce “yasaklayalım” diyen kafa, üç cümle sonra “yasakçı zihniyetten” yakınacak, yadırgamayın.

***

Ekonomik OHAL ilan edilir mi?

Devletler, planladıkları ya da kendiliğinden gelişen şoke edici olayları “tasarladıkları değişiklikler” için ustaca kullanırlar.

Ve bunu eklemlenmiş basının ve sivil toplumun desteğiyle hayata geçirirler.

Öyle teknikler kullanırlar ki yıllarca anlayamazsınız.

Gelgelelim, Türkiye için artık “yakın gözlüğüne” ihtiyacınız yok.

Olacakları tahmin etmek için yıldız falına bakmaya lüzum da kalmadı.

***

Erdoğan’ın en büyük şansı:

Rejimini meşrulaştırmak için onu devletin bekâsının ardına gizlemeyi başaran güçler oldu.

Bugün artık, ekonomik buhran bile bir “milli güvenlik” sorunu ve kimse bunu dert etmiyor.

***

Bu hafta 17 Aralık’ın 8’inci yıldönümü.

Bütün muhalefet, Cemaat’in devlet ve toplum düzeninden sökülüp atılması için Erdoğan ile işbirliği yaptı.

Ona açık çek verdi.

Erdoğan da bunu yetki ve güç alanını genişletmek için sonuna kadar kullandı.

Bugün tüm siyasi partiler ve seçmenleri:

İçinden çıkamayacakları bir belayla baş başa.

En çok 13 yaşında gelecek kaygısı yaşayan çocuğun şu sözlerine üzülüyorum:

-Sen şimdi şuradan çevir bir genci, bir tanesi mutluysa hayatından, ben hiçbir şey bilmiyorum.

***

Çocukların kabahati yok.

Kabahat büyüklerde.

El birliğiyle berbat ettik yaşamlarını.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. İnsanlara büyüklüğü pazarladı. Avrupaya kafa tutmayı pazarladı. Dünyaya meydan okumayı pazarladı. İnsanların başını döndürdü. İnsanları gerçeklikten kopardı. Bütün değer yargılarından koparttı. Herşeyi bir hayal uğruna yada anlık bir zevk uğruna feda ettiler yada ellerinden alındı. Onlardan haram kavramını sulandırması istendi. Dini sulandırmayı başarmıştı. Çalıyor ama yapıyor haram ve helalin sulandırılması demekti. Sırf bu yüzden kemalistler hiç sesini çıkarmadılar. Kendilerine yapılan suçlamayı müslümanlar kendi kendilerine yapıyordu. Kul hakkına dikkat etmediler. Kul hakkını hafife aldılar. Kendilerinin de aslında aciz bir kul olduklarını unuttular. Büyüklendiler. Şimdi görmezden geldikleri kul hakkı kendilerini bulmuştu. Yani kul kendileriydi ve hakları yeniyordu. Yani bütün süreç bir insanın yada müslümanın kendi yaşadıklarının, kendi iç dünyasının bir yansımasından ibaret. Hafife aldığı bir şeyin ciddiye alınması gereken bir şey olduğu gerçeği ile yüzleşmesinden ibaret. Yani büyün sorun bir müslümanın hassasiyetleri terk etmesinden ibaret. Bir müslümanın cepheyi terk etmesinden ibaret. Atatürk cepheyi çok ciddiye alırdı. Bu yüzden müslümanlar da cepheyi ciddiye alır ve terk etmezdi. Tayyip ise cepheyi boş bırakmalarına neden oldu. Cepheyi terk ettiler. Aldatılmışlardı ve darbeyi terk ettikleri cepheden aldılar. Müslümanın en önemli cephesiydi helal ve haram cephesi. Bu cephe yetim hakkını temsil ediyordu. Yetimleri terk etmenin bedelini yetimlerin lanetine uğrayarak göreceklerdi. Bir yetim gibi muamele göreceklerdi. Hemde haklarını kimsenin umursamadığı bir yetim muamelesi göreceklerdi. Yani merhamet edilmeyecekti. Açlık yaşanırken sahipsiz bırakılacaklardı. Tıpkı bir yetim gibi.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin