Tycho Brahe neden öldü?

Yorum | Hakan Zafer

Devlet erkânının kanadı altında kendini güvende hisseden bilim adamı, hukukçu ve dini grup yöneticilerinin hali içler acısı. Küçük bir köy meydanı çapındaki dev sofralarda yiyip içerken, büyük bir salonda devletli ellerden plaket alıp siyaseten söylenmiş iltifat masajlarıyla gevşerken, ambalajlı şeker almaya razı olduğu halde banknotu kapı vermiş bayram çocuğu gibi olmuyorlar mı hele?

Bilim, din, hukuk gibi alanların erbabının sultan sofralarında iltifatla şımartılmalarının ve kendi sofralarına kürkünü çıkarmamış sultan yaklaştırmalarının hayati yanlış olduğunu düşünüyorum. Devlet erkânından alınan iltifatla yapa geldiğine değer vermenin ne denli yanıltıcı olduğunu bedel ödeyerek öğrenenlerin, aynı yanılgıya düşmemek için buldukları formülde sadece isimleri değiştirdiklerini görmek de şaşırtıcı. Bu zümreler için izzet, sultanın sofrasına muhtaç olmamak, hasbelkader oturduysa da vakti geldiğinde derhal kalkmaktır.

“Sultan sofrası” tabirinin bana hatırlattığı, modern astronominin kurucularından Tycho Brahe. Daha doğrusu onun 1601 yılındaki efsaneleşmiş ölümü.

Osmanlı ve bilim denince akla ilk gelenlerden müneccimbaşı Takiyüddin’in çağdaşıdır kendisi. Bilgiyle aramızdaki soğukluğun kökenlerine dair ipuçları veren Takiyüddin’in acıklı hikâyesine girmeden Danimarkalı meslektaşının ölüm sebebine geri döneyim.

Tycho Brahe, Kralın saray sofralarına davet ettiği, kendisine gözlemevi açması için özel ada tahsis edecek kadar desteklediği Rönesans’ın meşhur kişiliklerinden. Davettir, ziyafettir çağrılmaktan hoşlanan biri. Hoş, kendisi de profesyonel bir kibar. Efsaneye göre, en son katıldığı yemekte o kadar çok içmiş ki kralla beraber oturduğu sofradan kalkmamak için tuvalete bile gitmemiş. Krala saygısızlık sayıldığı için kraldan önce sofrayı terk edemeyen kahramanımız o haliyle uzun süre dayanmaya çalışmış. Mesane basıncı, kana idrar karışması derken hastalanmış ve bu sıkışık halden tam 11 gün sonra dayanılmaz ağrılar içinde ölmüş.

Ölümünden üç yüz yıl sonra 1901 yılında mezarı delil toplamak için açılmış. Sonuçlar tatmin etmemiş olmalı ki bulgular 1996 yılında yeniden değerlendirilmiş. Kıl ve kemiklerinde yoğun cıva bulunduğu, bu nedenle bir akrabası veya asistanı meşhur gökbilimci Kepler tarafından zehirlenmiş olabileceği yönünde iddialar ortaya atılmış. En masum tahmin ise, cıvalı ağrı kesici kullanmış olabileceği şeklinde.

Konu dört yüz yıldır kapanmış değil. 2010 yılında Danimarka ve Çek Cumhuriyetinden bilim adamlarınca oluşturulan bir heyete mezarı tekrar açtırıp kemik ve saç örnekleri aldıracak bir bilinmeze dönüşmüş durumda. Alınan örneklerde ölümcül düzeyde olmasa da vücudunda olmaması gereken bir takım elementlere rastlanmış. Mesela, altına maruz kaldığı tespit edilmiş. Heyetin yayınladığı makalede bir tahminde bulunuluyor. İnsan altın kemirip yiyemeyeceğine göre altının, çatal, kaşık ve kaplardan beslenme esnasında geçtiği veya simya ile ilgilenmekten kaynaklandığı yönünde. Araştırma ekibinin başındaki Danimarkalı Profesör Jens Vellev’in 2012 yılındaki açıklamalarına göre rastlanan cıva, önceki sonuçların aksine zehirlenmeye yetmeyecek kadar düşük seviyede. Yani, ne son dönemlerindeki ağrılarını gidermek için aldığı ilaçlarla ne de asistanı Kepler veya bir başkası tarafından cıva ile zehirlenmiş değil. Gelinen noktada, cinayet olmadığı, efsaneyi tamamen doğrulamasa da en başa dönmüş gibi ölümün böbrekten kana karışan toksinlerden kaynaklandığı kanaati ağır basıyor.

Şu an gerçek ölüm sebebi nedir tam olarak bilinmiyor. Çok mu önemli? Maksadım bilimsel değer, bilimin başka alanlarda kullanımına etik yaklaşım veya kaynak aktarımı tartışması değil elbette ama Danimarka vatandaşlarının bu çalışmalara ayrılan paranın vergilerinden gitmesine gösterdikleri tepkiden anlaşılan, onların da olayı, popüler kazanımlarına rağmen pek önemsedikleri.
Her neyse… Mesajı verip huzurunuzdan çekileyim.

Ne kabı kacağı altından diye kral sofrasına oturmalı ne de kralın cömertliğiyle kabı kacağı altından yapmalı ki altın kana karışmasın.

Tycho Brahe de kral sofrasına, hele hele o son sofraya oturmasaymış, madem oturdu çok sıkışınca da kalksaymış iyiymiş…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Sa abi bir haddimi aşarak bir eleştri yapmak istiyorum siz konuşurken keyifle dinleyebilirim ama yazılarınıziçin bunu malesef diyemiyorum yazılarınız içerik olarak çok iyi ama uslup beni yolda bırakıyor okurken önceki yeri unutuyorum sade gelmiyor bana yabboz yapmaya çalışıyor gibi hissediyorum lütfen biraz farklı uslüp kullanır mısınız çünkü sizin yazılarınızıda okumak istiyorum çünkü sizi seviyorum 🙂

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin