Trump ve Putin’in ortak amacı ve terörün geleceği [Analiz: Kemal Ay]

İdlib’de 20’si çocuk 70’ten fazla kişiyi öldüren ve kimyasal silahların da kullanıldığı iddia edilen hava saldırısı çok korkutucu bir geleceğin habercisi. Bazı yorumcular, bu saldırının Rusya’nın St. Petersburg şehrinde hafta başında meydana gelen ve 14 kişinin öldüğü metro terör saldırısının ‘karşılığı’ olduğu görüşünde.

ABD Başkanı Donald Trump seçim kampanyası boyunca terörle ilgili çok ‘radikal’ çözümlerden bahsetti. Terörle ilgili olarak sorgulananlara işkence yapılmasını ‘makul’ bulduğunu, teröristlerin ailelerinin ‘koz’ olarak kullanılmasının ‘işe yarar’ olduğunu anlattı. Dünyanın neresinde bir ‘terör eylemi’ olsa Trump bu sözlerini hatırlatarak, ‘Sizin yöntemleriniz işe yaramıyor’ mesajı veriyor.

Rusya’nın ‘terörle mücadele’ konusundaki yaklaşımı Çeçenistan örneğinden biliniyor. Dışişleri Bakanı Lavrov, Suriye’deki sivil kayıplar hatırlatıldığında ‘Savaşta olur öyle şeyler’ diyerek geçiştiren biri. Geçen günkü İdlib saldırısından sonra da Rusya hiçbir şekilde sorumluluğu üstlenmedi. Hatta kimyasal silahların ‘teröristlere ait’ olduğunu ileri sürdü. Diyelim ki öyle, sivillerin olduğu bir yere hava saldırısını nasıl açıklayacaksınız? ‘ABD de yapıyor!’ savunması yeterli mi?

ASILLAR SAHAYA İNDİ

rus spot2011’de başlayan Suriye iç savaşına bir zamana kadar ‘vekalet savaşları’ deniyordu. ABD, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin oluşturduğu ‘koalisyon’ Özgür Suriye Ordusu’nu ve Esad muhaliflerini destekliyordu. İran, Hizbullah’la sahadaydı. Rusya, Suriye Ordusu’na açıktan lojistik destek veriyordu. Çin bile diplomatik ağırlığını çoğu zaman Suriye Devleti’nden yana kullandı.

Ancak bugünkü durumda ‘vekiller’ yerini ‘asıllara’ bıraktı. Rusya ve İran artık doğrudan Suriye Devleti’nin yanında savaşa giriyor. ABD, Irak’ta IŞİD’le savaşıyor ve Suriye’de de yeni bir cephe açma hazırlığında.

Rusya Devlet Başkanı Putin’in ve ABD Başkanı Donald Trump’ın artık ‘ortak bir hedefi’ var üstelik: Radikal İslamcı terörle mücadele. IŞİD ve El Nusra gibi Suriye’de alan kazanan örgütler ABD’ye olduğu kadar Rusya’ya da tehlike arz ediyor. Trump için ABD’deki Müslümanlar ne anlama geliyorsa, Putin için de Orta Asya’ya yayılan radikalleşme eğilimleri o anlama geliyor.

SOVYET RUSYA’YLA BAŞLADI

Hali hazırda ‘cihatçılık’ dediğimiz ve modern dönem radikal İslamcılığının kitleselleşmesini işaret eden durum, ‘güvenlikçi’ yaklaşımları yeniden hortlattı. ‘Güvenli’ oldukları varsayılan şehirlerde ne kadar bomba patlarsa, özgürlükler o kadar ‘kısıtlanabilir’ hâle geliyor. ‘Cihatçılığın’ yayıldığı, taban kazandığı yerler içinse durum çok daha trajik. Suriye’de rejimin yeniden ele geçirdiği yerlerdeki ‘temizlik harekâtı’ bunun göstergesi.

Sovyet Rusya’nın Afganistan’ı 9 yıl boyunca işgal edip savaşı sonunda kaybetmesi, ‘cihatçı’ ideolojinin gelişmesine, bölgede terör gruplarının etkili hâle gelmesine sebep olmuştu. Bugün benzer bir durum Suriye’de yaşanıyor. Ancak bu kez Rusya, ‘işi yarım bırakmak’ istemiyor. Ülkeyi baştan sona ‘muhalif unsurlardan’ temizledikten sonra, muhtemelen Ortadoğu’nun tamamında etkili olabilecek bir doktrini hâkim kılmaya çalışacak. Üstelik bu kez ABD karşısında değil, yanında.

TERÖR A.Ş.

Öte yandan ‘cihatçılık’ kolay kolay biteceğe benzemiyor. ‘Terör’ sosyo-ekonomik açıdan ‘verimli’ bir modele dönüştü. Ortadoğu’da terörü finanse etmek isteyen çok sayıda ‘iş adamı’ var. Yoksulluk ve savaşla yoğrulmuş bir coğrafyada insanları canlı bomba olmaya, gidip Batılıları öldürmeye ikna etmek çok zor değil. Küresel silah şirketleri, işin içinde nakit para olduktan sonra silah satmakta bir beis görmüyorlar. Dahası, ‘cihatçılar’ devlet düzeyinde destek de görüyor.

IŞİD örneğinde olduğu gibi lokal bölgeler elde tutularak petrol ticaretinden, her türlü uyuşturucu alım satımına kadar çok çeşitli kalemlerde gelir elde edilebiliyor. İyi bir ‘medya ağıyla’ Batı’da yaşayanlar da radikalleştirilip ‘çok ucuza’ eylem yaptırılabiliyor. Ev yapımı bombalar, kalabalığa kamyon sürmeler… Google’da yazınca bile karşınıza onlarca ‘terör eylemi modeli’ çıkıyor.

Bu yüzden de uzmanlar, nasıl ki El Kaide’yle mücadele etmek için Afganistan ve Irak’ı işgal etmek işe yaramamış ve hatta El Nusra, IŞİD gibi ‘daha uç modelleri’ ortaya çıkarmışsa, IŞİD’le mücadelenin de benzer bir etkiye sahip olabileceğini düşünüyor. ABD ve Rusya’nın terörle ‘daha sert’ mücadelesi, bir noktaya kadar radikal cihatçıların elini kolunu bağlayabilir. Ancak bu tarz mücadele, ‘cihatçılığın toplumsallaşması’ konusunda daha büyük rol oynuyor.

rus spot 1

AŞIRILARIN SAVAŞI

Dün Halep’te, bugün İdlib’de ölen çocukların fotoğrafları (Ruslar bunun ‘propaganda’ olduğunu savunsa bile) yeni nesil cihatçıları doğuracak. 2001’den bu yana ABD’de büyük çapta bir terör eylemi olmaması, özellikle FBI’ın ülke çapında sürekli ‘tetikte olmasıyla’ açıklanmaya çalışılıyor ama ABD hâlen ‘yalnız kurt’ (lone wolf) operasyonlarına karşı çaresiz. Brüksel’de ve Paris’te meydana gelen saldırılar, Avrupa’da da benzer bir ‘tetikte olma’ yaklaşımını uygulamaya soktu ama bunun uzun vadede özellikle Müslümanlara yönelik sosyal dışlanma hareketlerini başlatacağından korkuluyor.

ABD’de Donald Trump’ın seçilmesini sağlayan süreç, her şeyden çok 11 Eylül ruhunun yeniden çağrılması demek. Hem ABD’de hem de Avrupa’da Putin’in popülaritesinin yükselmesinin, sadece aşırı sağcıların değil ortadaki muhafazakarların da anti-göçmen dalgaya katılmasının önünde belki sadece birkaç terör saldırısı var. Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi Avrupa’da ‘sıcak bir yaz’ bekleniyorsa, bunun sonuçlarıyla bütün dünya yüzleşmek zorunda kalacaktır…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin