Suzinak olur hüzünler!

YORUM | M.NEDİM HAZAR 

Ağaçların soyunmasına inat giyinir insanlar. Bir ayıbı kapatmak ister gibi sımsıkı sarılır elbiselere. Oysa eldivenler hissetmez sıcaklığını tenin.

Soğuk, en çok yaraları dağlar! Bir bir kapanır yaralar kardan merhemlerle. Kış uykusuna uzanır ayrılık, uzundur kül rengi geceler, uzun ve derin.

Yağmur, derin hıçkırıkları bastırmak için tıkırdatır çatıları, pencereleri.

Camlarda hüzün buğuları…

Ve derken, güneş ovar ateşten gözlerini, balkonda sarkan gözyaşıyla ıslanmış mendiller kurur birer birer. Bahar uyanış demek, bahar hüzünlerin geri gelmesi. Açılır çekmeceler sırayla; yapılır bahar temizliği. Ne varsa safra kışa dair kurtulunur onlardan. Sonra camlar açılır sonuna kadar… Serin bir titreme sarar tüm eşyaları. Renkler tablolardan boşanır dört nala; tabiatta tablolaşır çiçekler, nar çiçekleri, kiraz çiçekleri…

Dalların yeşilliğine inat gri bir iç çekiş esir alır dimağları.

Çekmecelerde, keskin bir virajdan fırlar gibi çıkar karşımıza hatıralar. Bazen sararmış bir suret, durmuş bir saat kimi zaman. Eski bir not defteri ya da sayfalarından;

Ne müşkülmüş seni sevmek, sana yar olmak!

Dilşad olmak isterken perişan olmak.

Reva mıdır yar olanın kalbi zar olmak.

Dilşad olmak isterken perişan olmak.

Oysa biliriz, umutsuzluk yakışmaz inancı olana. Ki o inançtır diri tutan hoşnutsuzluğun kışında bile!

Ama…

“Bahçemde açan goncaların hepsi dökülsün” der bahara özlem duyan, baharda özlem duyan!

“Aşkolsunlar” ile iç çeker ve mırıldanır derinden: Mihnet çekecek hali mi var, kalbi harabın!

Sonra sesler mesela… Sair zamanda bir armoni, rahmani bir mızıka gibi gelen o sesler…

Yalnızlığı hançerleyen hain birer ıslık gibi yaralar gözleri ufukta iç çekeni. Teskin edilmez bir hüzündür bu, teselli kabul etmez bir ızdırab: “Ne merhem kâr eder ne de teselli.

Bulunmaz derdime çare bulunmaz!” Meriç’in ifadesiyle “her teselli ihanet gibi gelir” hatta.

Hicaz ile hicazkâr arasında bir yere yerleşir hüzün ve yakar eli, ayağı, dili, dudağı, kulağı: “Bu şehrin en tenha yeri kalbimdir şimdi…”

İliğine kadar sızar sonra, segâhtan alır hayalleri rasta kadar indirir. Erimiş bir mızrap, hırpalanmış bir “yükzük” gibi titretir telleri. Hayaller acıtır her bahar hasret çekeni. Belki, sadece şarkılar teselli verir bir nebze. Artık ne mene bir teselliyse, kana kana su içip daha çok susamak gibi bir anafor işte!

Balkonda kurumuş mendiller, açık camdan içeri sızan serin rüzgâr, çekmecede sararmış kâğıtlar…

Gözler gölgelerden sıyrılır usulca ve suzinak bir hüzün yayılır gramofondan.

Zeki Müren seslenir taş plaktan: Şimdi uzaklardasın…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin