Susarak anlatmak!

ŞİİR| M. NEDİM HAZAR

Diyecektim ki; 

Bakma böyle sessiz göründüğümüze. 

İçimize akar nehirlerimiz bizim.

Ne yükseklerden dökülürüz bin bir vaveylalarla da,

Şelalelerimizin altında halı gibi serili huzur göllerimiz sakinleştirir bizi.

Sustum!

Diyecektim ki;

Bakma öyle durgun göründüğümüze.

Ya büyük bir seferden gelmiş, soluklanıyoruzdur,

Ya da yeni bir yolculuk fısıldanmıştır kulağımıza…

Prangalara vursalar bile bizi, gidemesek de yerimizde zıplarız biz!

Sustum!

 

Diyecektim ki;

Bakma öyle ürkek göründüğümüze…

Yüreklerimiz yiğit yuvasıdır bizim.

Kaf dağının arkasındaki yedi başlı ejderhayı alt etmek için gözümüzü kırpmadan fırlarız ileri.

Ne ki bunun dedikodusunu yapan hafif meşreplerden değiliz biz!

Sustum!

 

Diyecektim ki;

Bakma böyle renksiz göründüğümüze…

Dalgacı Mahmut bizden öğrendi gökyüzünü boyamayı…

Denizi yırtıp, içine koyu mavi mürekkep damlatmayı da ona biz öğrettik.

Gökkuşağının tüm renkleri göğüs ceplerimizde daima hazırdır.

Hayatımız da, ölümümüz de…

Dünümüz de, bugünümüz de, yarınımız da renkli Türkçe ve sinemaskoptur bizim.

Sustum!

 

Diyecektim ki:

Bakma öyle tatsız tuzsuz göründüğümüze…

Bin bir çeşit tadı vardır sevdalarımızın.

Ne ki dünyanın acılarına baktıkça kaçar ağzımızın tadı bizim.

Bir misyonumuz da budur esasen;

Bir yandan yoğururken geleceği bir oyun hamuru gibi,

Bir yandan ferahfeza lezzetler akıtırız inceden.

Sustum!

 

Diyecektim ki:

Bakma öyle sevgisiz göründüğümüze…

Sentetik sevgi gösterilerinden hazzetmeyiz biz.

Ve boşa harcayacak bir gram sevgimiz de yoktur.

Hedefi vuramayan oku atıp, bununla caka da satmayız.

Cömertizdir üstelik!

Büyük-küçük, uzak-yakın demeden istenmeden uzattığımız ilk şeyimiz sevgidir bizim.

Sustum!

 

Diyecektim ki;

Bakma öyle zevksiz göründüğümüze…

Sadelik bize geçmişimizden miras.

Başta hayallerimiz ve rüyalarımız olmak üzere,

İşlerimiz, ibadetlerimiz, sıradan meşgalelerimiz bile haz vericidir.

Haz alırız maddi ve manevi olan her şeyden…

Bir adımız da zevktir bizim…

Sustum!

 

Diyecektim ki;

Bakma öyle hissiz göründüğümüze…

Gözyaşlarımız azığımızdır bizim.

Çin’de Maçin’de bir kuşkanadı incinse yankısı yüreğimizden gelir.

Haksızlığa öfkelenir, düşene en çok biz üzülürüz.

Yol gitmekten başka şey bilmez ayaklarımız, hele tekmelemeyi asla öğrenemedik bugüne kadar.

En çok avuç içlerimiz nasırlaşmıştır, el uzatmaktan bizim!

Sustum!

 

Diyecektim ki;

Bakma öyle yüzsüz göründüğümüze…

İdeallerimiz uğruna kalınlaştırdık yüzümüzün derisini biz.

İş bu nedenle;

Bin kere kovsan da kapından bizi, yine geri döneriz.

Ufkumuz nefsimiz adına çizili değil ki, alıngan olsun ruhumuz…

Kimsenin ateşle terbiye edilmesine razı gelemeyiz biz.

Sustum! 

 

Diyecektim ki;

Bakma öyle tepkisiz göründüğümüze.

Yaralarımıza üflerken öğrendik ıslık çalmayı.

Ve karanlıkta öğrendik küçücük pencereden adını sayıklamayı.

Sahipsiziz, garibiz, yetimiz, biliriz.

Kucaklarken tüm dünyayı, ihanetin ateşten kucağına atılırken bile şikayet etmeyiz.

Zira biliriz; yapan da O’dur, susturan da O’dur, saracak olan da…

Sustum!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

5 YORUMLAR

  1. Ben de diyordum ki bu kadar güzel yazılar yazılıyor, düşünceler üretiliyor.
    Yorum olarak çok defa tık bile yok.
    Meğer susarak anlatıyorlarmış…

    • Yorumculara ve yorumlarına önem veren az sayıda medya organı var. Tr724’e teşekkürler…

      Bu platformda bile yorumcuya ve yoruma verilen değeri:

      a) Sayfa düzeninden anlayabilirsiniz… Yorum yapılacak yazı / sayfayı kopyala / ilgili yazılar / etiketler / … / “Youtube’da üye oldunuz mu?” hatırlatması (bu arada 120 bin’i geçtik; siz de olmadıysanız olun) / like / facebook / tweeter / Whatsapp / Email / Print / Önceki yazı /Sonraki yazı / Yazarın email adresi / (Mahmut Nedim beyinki: https://www.tr724.com/susarak-anlatmak (Çok baktığını ya da önemsediğini sanmıyorum…) / Yazarın son 10 yazısı / tüm yazılar… Yorum kısmı bütün bunların altında…

      b) Yorumların yazıldıktan ne kadar süre sonra sayfaya girdiğinden de anlayabilirsiniz… Eğer yorum editörünün nöbet değişimine denk gelmemişse, yalnız birkaç saat sonrasına değil ertesi güne de kalabilir.

      c) Yorum sayısından anlayabilirsiniz… Söylemeye gerek var mı? Batan amiral gemisinin, amiral görünümlü yalaka micosuna yapılan yorumların onda biri, bütün bir platformun bir günlük toplamında yok.

      d) Yorumların yazıldığı sayfadan anlayabilirsiniz… Hala yorumcunun emailini istemek nedir? Web adresi istemenin gereği nedir? Bir de “İsim ve e-mail adresinizi her yorumda tekrar girmek istemiyorsanız kutucuğu işaretleyiniz” butonu konulmuş. Canım benim, sanki hepsini açık ve doğru yazıyoruz da…

      Zaten “yorum yazarsak hackleyip IP’mizi ele geçirirler mi?” diye paronayak-konjonktürel travmaların sürdüğü bir günde, bir de kendi elimizle email adresimizi yazmamız bekleniyor. Yok ayrıca telefonumuzu ve ev adresimizi isteseydiniz bari. Ne yapacaksınız; teşekkür mesajı mı yollyacaksınız?

      İddia ediyorum. İnceleyin, yorumların yarısından çoğunun isimsoyisim@gmail.com olduğunu göreceksiniz…

      e) Yorumculardan ve yorumlardan anlayabilirsiniz…

      Zor zamanlarda iş yapıyorsunuz. Belki çalışanların tamamına yakının bir gelir elde edemiyor olduğunu biliyorum. Yoksa youtube’daki katıl butonuna 2.99’a “silver” adını vermezdiniz. Mahmut Nedim Abinin sadece yazılarının değil, içli köftelerinin de çok güzel olduğunu söylüyorlar. Bu günler zor günler ve geçecek elbet…

      Bu eleştirleri sizi sevdiğim için yapıyorum yoksa, en üstteki yazarlar kısmını tıklayıp, dinli-dinsiz demeden herbir yazara ve bütün emeği geçen herkese dua eden çok sayıda arkadaşın biri de bendenizim…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin