Süreçte artan hastalıklara karşı ne yapılmalı?

YORUM | CEMİL TOKPINAR

Geçtiğimiz günlerde iki cenazeye katıldık. Birisi geleceğe yönelik nice güzel idealleri olan 18 yaşında bir yiğit, diğeri ömrünü hizmete vakfetmiş 54 yaşında kahraman bir ağabeyimiz. İkisinde de yoğun bir katılım ve ikisinde de gözü yaşlı, yüreği yanık sinelerden yükselen dualar vardı.

Umumî bir imtihana tabi tutulduğumuz bu süreçte ölümle sonuçlanan problemler önemli bir yer tutuyor. Ölümlerin bir kısmı hapistekilerin ilacını vermemek, doktora göndermemek, hicret anında boğulmak, intihar görüntüsü verilen suikast veya kişiyi intihara mecbur zannettiren ağır zulümler neticesinde gerçekleşirken, büyük bir kısmı da ağır hastalıklar şeklinde ortaya çıkıyor.

O kadar ki sosyal medya vasıtasıyla neredeyse her gün yüreğimizi yakan ölümler duyuyoruz. Nice gencecik yiğitler, hizmet aşkıyla dolu kahramanlar hiç beklemediğimiz bir yaşta hayata veda ediyorlar.

Bu ölümlerin farklı sebepleri var. Biz bugün süreçte artan hastalıkları ve bunlara karşı izleyeceğimiz tedavi yöntemlerini ele alacağız. Neredeyse aşırı stres ve yoğun üzüntüden dolayı bütün hastalıklarda bir patlama olsa da, sık rastlanan problemler kanser, depresyon, kalp krizi, beyin kanaması, yüksek tansiyon ve şekere bağlı problemler olarak karşımıza çıkıyor.

Bu hastalıkların başında hiç şüphesiz psikolojik hastalıklar, bilhassa depresyon başı çekiyor. Hemen peşinden kalp ve damar hastalıkları geliyor.

 

Mümin de depresyon geçirebilir

Normal hayat şartlarında bile birtakım ağır ve sıkıntılı problemler neticesinde depresyona yakalanan kimseler olabilirken, böyle insanı depresyona sokacak dertlerin birkaç katına maruz kalan kimselerin psikolojisi sağlıklı olabilir mi?

Hizmet Hareketine gönül ve ömür vermiş herkesin bu süreçte birçok problemi var. Hatta kendisinin hiçbir sıkıntısı olmasa bile kapsamlı hizmetlerin engellenmesi ve zulme uğrayan kardeşlerin acısı bile ıztırap olarak yeter. Dolayısıyla umumî bir travma yaşıyoruz. Bunlar da başta depresyon ve diğer psikolojik sıkıntılar olarak kendini gösteriyor.

Peki imanlı kimseler depresyon geçirir mi? Geçirebilir.

Peki, “İmanlı kimse depresyon geçirmez” sözünün anlamı nedir? Bu söz, imanı mükemmel, sabır ve tevekkülün zirvesinde olan kimselerin durumunu anlatmak içindir. Ancak herkesin iman ve teslimiyet seviyesi, sabır ve tevekkülü aynı değildir. Bu açıdan ciddi psikolojik sıkıntılar yaşayan, hatta yoğun acılar içindeyken kendisini çözümsüz çıkmazlarda zannedip intihara kalkışanlar olabiliyor.

Hastalığı kabul etmezsek etraflı ve detaylı teşhis ve tedavide başarılı olamayız. Önce hastalığı kabul etmemiz gerekir. Adı ne olursa olsun, yoğun acılar, üzüntüler, olumsuz yaşantılar, üzücü hatta yürek yakan haberler, duyarlı olan herkese hafif, orta veya ağır şiddette psikolojik sıkıntılar ve sarsıntılar yaşatabilir.

Peki çözüm nedir?

Öncelikle modern tıbbın tavsiye ettiği tedavi süreci olan doktor, ilaç ve terapi uygulamalarına mutlaka başvurulmalı, sabır ve dikkatle sürdürülmelidir.

Ayrıca yoğun dinî telkin ve teselliler, dua ve manevî okumalar ihmal edilmemelidir.

Ve en önemli husus: Mutlaka imkânlarımız elverdiği ölçüde ferahlamanın ve mutlu olmanın yolları aranmalıdır. Söz gelişi, seyahat, gezi, piknik, hoşlanılan ortamlarda yemek yemek veya evde farklı mutluluk vesileleri oluşturmak, depresyonun ilacı olan gülme terapileri yapmak gibi bir fıkradan komik vidyo veya film izlemeye kadar birçok yolla psikolojimiz için olumlu bir ortam oluşturmaya çalışmalıyız.

Kanser olumsuzlukları sever

Her ne kadar kanserojen gıdalar ve ortamlara muhatap olan kimseler asıl risk grubunu oluştursa da hemen herkes kanser olabilir. Çünkü bu hastalık küçük bir çocukta da, çok yaşlı bir kimsede de görülebilmektedir.

Kanserin ortaya çıkması ve ilerlemesinin en büyük ve en önemli sebebi, olumsuzlukların sebep olduğu acı, keder, üzüntü, kaygı, endişe, bezginlik, tükenmişlik, manevî yorgunluk gibi durumlardır.

Kanser tedavisinde de mutlaka modern tıbbın tedavi sürecine başvurulmalı, ancak modern veya klasik alternatif tıp ihmal edilmemelidir. Bu konuda gerek internet ortamından gerek çevremizden tedavi süreci hakkında yeni tavsiyeler almalıyız.

Mesela, profesör bir hocamız anlatmıştı. Kayın validesi kurtuluş imkânı görülmeyen bir kanser hastalığına yakalanmış. O da kayınpederine durumu anlatıp, kayınvalidesine bol bol kestane balı yedirmesini tavsiye etmiş. Neticede hasta kurtulmuş ve 28 yıldır yaşıyormuş.

Bir başka önemli bilgi: Bir grup Amerikalı bilim adamı Türkiye cevizi hakkında araştırma yapmış ve kanser hastalığını iyileştirmede etkili olduğunu tespit etmiş.

Örnekler çoğaltılabilir. Ancak herhangi bir tedavi yöntemi, herkeste aynı etkiyi göstermez. Çünkü başka faktörler vardır.

Tıpkı depresyon tedavisinde olduğu gibi, kanser tedavisinde de mutlaka kendimizi mutlu edecek yollar bulmalıyız. Biliyorsunuz, doktorlar ve çevremiz bütün kanser hastalarına, “Üzülme, moralini yüksek tut” tavsiyesinde bulunur.

İyi de bu moral denilen şey, radyonun sesini düğmeye basıp yükselttiğimiz gibi kolayca yükselen bir şey değildir ki…

 

Moral nasıl yükselir?

Acaba ne yapmalıyız ki, moralimiz yükselsin?

Birkaç ay önce ailece tanıdığım bir dostumu hal hatır sormak için aradım. Kansere yakalandığını, beyninde tümör bulunduğunu, ameliyat olduğunu ve tedavinin devam ettiğini söyledi.

“Moralini yüksek tut” tavsiyesinde bulundum.

“Doktor da öyle söyledi” dedi.

“İyi ama insanlarda moral düğmesi yok ki, nasıl yükselecek bu moral, onu da söyledi mi” dedim. Arkasından anlatmaya başladım.

“Morali yükseltmek için bazen kendi başına bazen de eşinle ve çocuklarınla birtakım faaliyetler yapman gerekir. İçinde huzur ve mutluluk meltemi estirecek, yüzünde tebessüm ve kahkaha çiçekleri açtıracak hiçbir vesileyi ihmal etme. Yeter ki meşru olsun. İmkânların elverdiği ölçüde sevdiğin yemekler, içecekler ve atıştırmalıklar, şehir içi geziler ve piknikler, meşru eğlenceler ve oyunlar, müzik ve benzeri hobiler, ülke içi ve ülke dışı geziler, arkadaş ve akraba ziyaretleri, düzenli ve sağlıklı özel hayat, üzücü haber ve ortamlardan uzak durmak, tatil yapmak gibi hususlar moralinizi artırır.”

Hatta ayrıntıya girerek bazı örnekler verdim. Beni ilgiyle ve sabırla dinleyen dostum:

“Abi hiç kimse bize bunları anlatmadı” dedi.

Daha sonra Amerikan bir yazarın yaşadıklarından hareketle gülmenin kanseri yenmedeki etkisini anlattım. Norman Cousins, “Bir Hastalığın Anatomisi” isimli kitabında “çınlayan bir kahkaha”nın insanı hayata nasıl bağladığını anlatıyordu. Cousins, ağır bir kanser hastasıydı. Doktorlar yaşama şansının yüzde birden bile az olduğunu söylemişler, ama o kötümser olmamıştı. En çok sevdiği komedyenlerin filmlerini almış ve kahkahalar atarak her gün izlemişti. Sonuç muhteşemdi. Gülmekle, ümit ve cesaret kazanmış, iç organlarına hareket gelmişti. Norman Cousins, gülme sayesinde aksilikleri aşıp hayatta kalmayı başarabilmişti. Daha sonra yaşadığı tecrübeleri kitaplaştırmış ve bu kitap Hasta Gözüyle Hastalık ismiyle Türkçe olarak da yayınlanmıştır.

Bunu anlattıktan sonra gülmeyi sağlayacak meşru olan vidyo, film, komedi programları izlemesini tavsiye ettim.

Kanser hastası dostum ve hanımı, bu anlattıklarımı uygulayacaklarını söylediler. Birkaç ay sonra tekrar aradım.

“Ne yaptınız, tavsiyelerimi uyguluyor musunuz” dedim.

“Uyguluyoruz, şimdi de bir geziden dönüyorduk” cevabını verdiler.

İnşallah hayırlı ve müjdeli neticeler alırlar.

 

Dine ömür ve sağlıkla hizmet edilir

Sağlığımız ve ömrümüz bize emanettir. Onu korumak için çırpınmamız ve hasta olunca da iyileşmek için gayret göstermemiz gerekir. Elbette ki, süreçteki mağdurlarla ilgilenecek, dertlerini paylaşacak, maddî ve manevî yardımda bulunacağız. Fakat her şeye rağmen sağlığımızı korumak veya hastalanmışsak iyileşmeye yönelik tedbirleri almak zorundayız. (Bu meseleyi anlamak için daha önce yayınlanan “Her şeye rağmen şevk-i mutlak” başlıklı yazımızı okumanızı tavsiye ediyoruz.)

Unutmayalım ki, dine hizmet için hayatta ve sağlıklı olmamız gerekir. Yoksa ölerek hizmet edemeyiz. Elbette bütün tedbirlere rağmen ölürsek, bu da bizim için bir şereftir ve manevî şehitlik mertebesine yücelmektir. Ancak hayatımızı koruyarak çok daha fazla hizmet edebiliriz.

Depresyon ve kanser tedavisiyle ilgili tavsiyelerimiz kalp, beyin, damar, tansiyon ve şeker hastaları başta olmak üzere her çeşit hasta için geçerlidir.

Hizmet ve hizmet insanının dertlerinden uzak olmadan kendimizi mutlu etmeye çalışmak; bencillik, duyarsızlık ve diğerkâm olmamak değildir. Ayrıca herkesin tahammül gücü farklıdır.

Koruyucu hekimlik ve tedavi adına yaptığımız tavsiyeler, imkânlara uygun, ölçülü ve meşru olduğu müddetçe uygulamakta hiçbir sakınca yoktur. Maalesef bu tavsiyeleri yaptığım bazı hastalar, “Bu süreçte nasıl bunları yaparım, kardeşlerim ağlarken ben nasıl gülerim?” dediler. Ben de dedim ki, “Bu tavsiyeleri ilâç ve perhiz gibi kabul edin. Sizin sağlığınızı tekrar kazanıp yıllarca hizmet etmeniz için bunları yapmanız gerekiyor.”

Evet dostlar, gencecik fidanlar, kahraman yiğitler, fedakâr ağabeyler ve ablalar bir bir kara toprağın bağrına düştükçe ben kahroluyorum, yüreğim yanıyor, göz pınarlarım coşuyor. Ne olur kendimizin, ailemizin, kardeşlerimizin sağlığına azamî dikkat edelim.

Bu arada tüm hastalıklar için dua ve manevî okumaları ihmal etmeyelim. Nitekim iki hafta önce de bu konuda Hastalar Risalesi’nin önemini işlemiştim.

Benim bildiğim hasta kardeşlerime veya benden isteyenlere namazlardan sonra dua etmek gibi bir âdetim var. Dua isteyenlerin samimiyetini ve hüsnü zannını şefaatçi yaparak Rabbimden şifa talep ediyorum. Dua isteyen kardeşlerim de yazımızın başında yer alan mail adresimize mail atabilirler. Müminler bir vücudun organları gibidir. İnşallah birbirimize yaptığımız dualar kabul edilir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

5 YORUMLAR

  1. Gönlünüze afiyet
    İlk dikkatimi çeken yazının fotoğrafı oldu. Çok uzak bir görselliği vardı. Yazıya uzak.
    Bence bu süreçte en iyi tedavi insanların yanında olmak. Çıkmazlara çıkış olmak. Berlinli Orhan abi ve Tenzile abla gibi…
    Bir arkadaşın bir sorunu var mesela, insanlar diyor ki Allah yardımcın olsun. Yahu sen niye varsın ki? Vs…

  2. Allah razi olsun ,,hocam,bu yaziniz bana çok etkili oldu,,,,,
    Lütfen dua lariniza,oģlum fatihi de katarmisiniz,,şu an deprasyon da farkli sebeplerden yaşı 26,,,Dua eder, Dualarinizi bekleriz

  3. Allah razı olsun abi. Bu cümleleri psikologlardan duysak da ilahiyatçı kimliği ağır basan bir abimizden duymak ayrı bir tesir verdi. Bahsettiğiniz gibi psikolojik hastalıklar o kadar etkiliyor ki hayatı. Üstelik depresyonda olduğunu kabul bile etmiyor çoğu. Insanlarda psikolojik danışmanlık almaya bir direnç var maalesef. Yeri geldikçe bunun önemine vurgu yapmaya çalışıyorum.
    Maalesef bilinçaltı kodlarimizda kaliteli sağlıklı yaşamak suç gibi, saçını süpürge edip çile çekmek bir erdem. Bu kodların nefsimize zulmetmemize sebep olduğunu iyi okumamız lâzim.

    Yazının başında mail adresinizi bulamadım.

  4. Şurayı düzenlemek isterim.

    Maalesef bilinçaltı kodlarimizda kaliteli sağlıklı yaşamak suç gibi

    Yerine

    Maalesef bilinçaltı kodlarimizda kaliteli sağlıklı yaşamak icin moral yükseltici mutlu olacağımız birşeyler yapmak suç gibi.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin