Sümeyye Yılmaz eşiyle görüşmesini anlattı: Küçücük kalmış, çocuk gibiydi; sadece ‘saklandım’ diyordu

Şubat 2019’da kaçırılan KHK’lı Mustafa Yılmaz geçtiğimiz Salı günü Ankara Terörle Mücadele Şubesi’nde ortaya çıktı. Yılmaz’ın eşi Sümeyye Yılmaz’ı arayan polis “Eşin avukatla görüşmek istemiyor. Sen gel, gör” dedi.

Bu telefon görüşmesinden sonra emniyette eşiyle görüşen Sümeyye Yılmaz, “Görüşmemiz çok duygusaldı.Kısacık, küçücük kalmıştı, çocuk gibiydi; ‘saklandım’ diyordu. Üstüne gidince susuyordu. Evlilik yüzüğü bile yoktu parmağında; her şeyi anlatıldığı kadar biliyordu…Ağlamamak için mücadele ettim. Ağlamakla zaman kaybetmek istemedim. Bundan sonra sokağa başka insanların hak arama mücadelesi için çıkarım.” ifadesini kullandı.

Sümeyye Yılmaz bu süreçte yaşadıklarını Kronos’tan Selahattin Sevi’ye anlattı. Mustafa Yılmaz’ın ‘karakolda ortaya çıktığı’ gece, çocuğu ile birlikte eşinin anne babasının evinde kaldıklarını belirten Yılmaz, haberi nasıl aldıklarını şöyle aktarıyor: “Artık gece uykusu kalmadığı için telefonda bir şeylerle meşguldüm. Haber okuyordum, sosyal medyaya göz atıyordum. Saat 02.07’de 0312 kodu ile başlayan bir telefon geldiğinde, “Yaşasın, eşimden haber var!” dedim. Çünkü emniyetin numarasını ezberlemiştim, hemen açtım telefonu… Karşıdaki ses, “Mustafa Yılmaz’ın eşi misiniz?” dedi. Eşimin gözaltında olduğunu ve Ankara Karapürçek Karakolu’na teslim olduğunu söylediler. Ardından da sağlık durumunun iyi olduğunu, avukat istemediğini, görmek için öğlen saat 13.00’te savcılığa izin dilekçesi yazdırmamız gerektiğini belirttiler.

EVDE BAYRAM HAVASI

Aldığı habere ilk önce inanmadığını, ‘Mustafa Yılmaz’ ismi çok yaygın olduğu için başka biri olabileceğini düşündüğünü belirten Sümeyye Hanım, yine de sevincini hemen paylaşmak istediğini söylüyor. Bir yandan telefonla konuşmaya devam ederken öte yandan eşinin annesini ve babasını uyandırmış. O sırada gürültüye çocuk uyanmış. Telefonu kapatır kapatmaz da avukatını aramış. Saat çok geç olduğu için ulaşamamış. Ardından annesini ve babasını aramış ama onlara da ulaşamamış. Sonunda gece yarısı sevincini kardeşiyle paylaşmış.

AVUKATA GÖRÜŞME YASAĞI

Önce Karapürçek Karakolu’na gitmek istemiş Yılmaz. Sonra vazgeçmiş ve sabah ilk iş avukatıyla görüşmüş. Avukatı kendisinden önce eşiyle görüşmek istemiş ama görüştürmemişler. Avukatı ısrar etmiş, ‘iki dakika da olsa yüzünü göreyim, beni istemediğini kendisinden duyayım’ demiş ama polisler bu konuyu savcıyla konuşmasını istemişler.

SAVCI: AVUKATI, MUSTAFA YILMAZ İSTEMİYOR, ZORLAMAYALIM

Sümeyye Yılmaz devam ediyor:

Saat 13.00 olduğunda biz savcılıktaydık. İzin dilekçesi yazarak eşimle görüşmek istediğimi söyledim. Avukatım da yanımdaydı. Tekrar avukatımızın görüşmesini istedik. Fakat savcı Nuh diyor, peygamber demiyor… “Uygulama böyle, Urfa’da ne yapıyorsak burada da onu yapıyoruz. Eşiniz Mustafa istemiyorsa onu zorlayacak halim yok, bakın imza atmış. Aile de istemiyor.” dedi. Bu sözlere anlam verememiş Sümeyye Yılmaz: “Aile dediği bendim”, diyor.

‘EŞİ DEĞİL ANNESİ GÖRÜŞSÜN, DAHA KIYMETLİDİR’

“Aileden sadece bir kişi ile görüştürürüm anne babası veya eşi olur.” diyen savcı bununla da kalmamış “Ben olsam annesini görüştürürüm, anne daha kıymetlidir.” demiş. Yılmaz’ın avukatı ise, “Sümeyye Hanım görüşsün” demiş. “Muhtemelen annemi ikna etmek daha kolay olacaktı onlar için. İstediklerini daha kolay söyleteceklerdi. Anne duygusallığından ve yaşlı oluşundan istifade edeceklerdi. Ayrıca büyük ihtimalle benim mücadelemi ve pes etmediğimi gördüler, eşimi de ikna edebileceğimi düşündüler, o yüzden böyle bir teklif yapmış olabilirler.”

AYLAR SONRA EŞİYLE BAŞ BAŞA

Sonunda izin kağıdını alıp ailesi ve avukatıyla birlikte Ankara Söğütözü’nde bulunan Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nin (TEM) yolunu tutmuşlar. Eşiyle görüşmesini şöyle anlatıyor:

“Kapıdan beni bir polis aldı. Ailem dışarıda kaldı. Eşime vermek için birkaç parça kıyafet de vardı, onları da yanıma aldım. Kapısında, ‘Avukat Görüşme Odası’ yazan bir odaya aldılar beni. Beklemeye başladım. Bu sırada kapı açıktı. Fakat odaya açılan başka bir kapıdan beş dakika sonra eşim girdi. Yüzü gülüyordu fakat çok fazla kilo kaybetmişti. Yaklaşık yirmi-yirmibeş kilo kadar vermişti. Kısacık, küçücük kalmıştı, çocuk gibiydi. Ellerini tuttum, buz gibiydi. Karanlık, kansızlık, beslenememe… Bir yandan da tepeden tırnağa süzüyordum. Kollarına bakmak istedim iğne izi falan var mı diye. Eşim, inanmıyorsan bak, dedi. Uzun bir aradan sonra ilk görüşmemizde güvensizlik olmasın diye bakmadım. Sen ne diyorsan o, tamam, sana güveniyorum, dedim. Sadece yüzü ve elleri gözüküyordu. Dudağında uçuk vardı, vitamin eksikliğine yordum…”

‘HER ŞEYİ AİLEM VE AİLELERİMİZ İÇİN YAPIYORUM’

“Dediğim gibi kapılar açıktı, polisler başımızda beklemiyorlardı ama arada bir girip çıkıyorlardı odaya. Görüşmemiz yaklaşık yarım saat sürdü. Önce avukat meselesini konuştum fakat kabul ettiremedim. Neredeydin, çok merak ettik dedim. Saklanıyordum, dedi. Bize haber vermeden mi saklanmayı düşündün, dedim. Üstüne gittikçe susuyordu. ‘Ben ne yapıyorsam ailemiz, ailelerimiz için yapıyorum. Sadece beni dinlemen ve dediklerimi yapman gerekiyor.’ dedi. Ayrıca biraz arka planda kalmamı istedi, biraz göze batmışsın, dedi. Demek ki anlattılar yaptıklarımızı, haber verdiler. Madem saklandıysa bütün bunlardan haberi olan, bizim neler çektiğimizi gören biri neden haber vermesin? Anladığım kadarıyla anlatıldığı ve aktarıldığı kadarını biliyor. Benim annemi de eyleme çıktı diye biliyor, demek ki öyle söylemişler. Dosyasının istinafta olduğunu da bilmiyordu.

‘AĞLAMAKLA ZAMAN KAYBEDEMEZDİM’

“Görüşmemiz çok duygusaldı ama ağlamadım açıkçası. Hem ağlamayı bile unutmuştum. Eşimin gözlerinden biraz yaş geldi. Ben sıktım kendimi, hüzünlendim… Ağlamamak için mücadele ettim. Ağlamakla zaman kaybetmek istemedim. Duygusal olamazdım.”

‘O SABAH NEDEN 20 DAKİKA ERKEN EVDEN ÇIKTIN?’

“Tamam, kaçırılmanla ilgili soru sormayacağım fakat neden o sabah her gün olduğu gibi 07.40’ta değil de 07.20’de evden çıktın?” dedim. Önce sustu… “Hayır, 07.40’ta evden çıktım.” dedi. Asansörün kamera kayıtlarına baktığımı ve 07.26’da asansörde olduğunu gösteren görüntüler olduğunu söyledim. Çünkü bunu çok merak ediyordum. Buradan bir yere varabilir miydim bilmiyorum ama kafamı çok kurcalamıştı. O sabah bir mesaj mı geldi, kapıyı mı vurdular, bilemiyorum. Asansörün saati bozuktur, dedi. Sustum, daha da üzerine gitmedim.

Yine avukat meselesine döndüm ama ikna edemedim. Başka avukat istemiyorum, diye imzalatılan kağıt duruyor. Cezaevine ayakkabı istedi. Buradan beni tutukluluğa hazırladığını anladım. Pantolon veya başka bir şey istemiyordu. Masraf yapmamamı söyledi.

‘EVLİLİK YÜZÜĞÜ BİLE YOKTU PARMAĞINDA’

Üzerinde kaçırıldığı günkü elbiseler yoktu. Evlilik yüzüğü bile yoktu. Kayboldu, dedi, üzüldü…

‘ŞİMDİ BAŞKA HAK ARAYANLAR İÇİN SOKAKTA OLURUM’

Eşini kamuoyu gündemine taşımak için sosyal medya üzerinden ve sokakta verdiği mücadelenin yeni bir safhaya geçtiğini belirtiyor Sümeyye Yılmaz: “Aynı şekilde devam edeceğim. Artık sıkı bir şekilde hukuki süreci takip etmem gerekiyor. Sosyal medyadan her yeni gelişmeyi paylaşacağım. Başta eşimin doğum gününün olduğu hafta olmak üzere sokağa da çıkmıştım. Duygusal da bir anlamı vardı. Bundan sonra sokağa başka mağduriyetler için, başka insanların hak arama mücadelesi için çıkarım. Sokakta yanımızda olanları asla unutmayacağım ve onların yanında olacağım.”

HABERİN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Evet yanlarında olun…
    Vefa bunu gerektirir…
    Hak arama çığ gibi büyümeli..
    Böylece bu zülüm bir yerden kopar biter..
    Mustafa Yılmazı susturmak için nasıl bir tehdit yapmışlarsa bu korkak zalimler..
    Bunu yapan müslüman olamaz..
    müslüman bir yönetimin mensubu olamaz..
    Buna göz yuman savcı-polis-hakim-bakan ve en üstleri en alçak insanlardır, müslüman olamazlar…
    İslam dini bütün bu zalimlere bu zülümleri yapmaları için cevaz vermiyor…
    Zalimin karşısında durulmalı amma mutlaka bir mahkeme-i kübrada olmalı..
    Zalim zülmüyle, mazlum izzetiyle bu dünyadan göçüp gidiyorsa vede bir hesabı görülmüyorsa mutlaka bunların haklarının verileceği bir başka mekan olmalıdır.
    Bunu zalimler bilsin ve titresinler…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin