Bu söz elfaz-ı küfür mü? [Abdullah Salih Güven]

Geçenlerde bir soru sordular. Soru başlığa çektiğim cümle ile aynı; “FETÖ demek elfaz-ı küfür sayılır mi? İlk aklıma gelen muhatabımın bir kavram olarak elfaz-ı küfrü bildiği oldu. Sevindim. Çünkü 15 asırlık geleneğimiz içinde toplumsal hayatta karşılığı olduğu için ortaya atılan bu kavramlar ve hükümleri unutuldu. Maalesef diyebiliriz burada. Gerçekten maalesef. Neden böyle diyorum? Şundan dolayı; çünkü bu kavramların ve hükümlerin üretilmesine sebep teşkil eden hadiselerin bugünkü toplumsal hayatımızda hala karşılığı var ama bunlara terettüp eden içtihadı hükümler genellikle bilinmiyor ve uygulanmıyor.

Bunu derken elfaz-ı küfür, ef’al-i küfür adına fıkıh kitaplarımızda yerini alan içtihadi hükümlerin bütünüyle günümüzde de uygulanabilir olduğunu savunuyor değilim. Adı üzerinde içtihadi hükümler ve bunlar o hükmün verildiği toplumsal şartlar içinde üretilmiştir. Eğer bugün şartlar değiştiyse o hükümlerin değişmesi yeni içtihadi hükümlerin ortaya konulması şarttır.

Bu kısa girişten sonra soruya gelelim; F…Ö, bu nitelendirmeyi ortaya koyan ve buna inanarak dillendirenlerin düşünce ve beyanlarına göre “Fethullahçı Terör Örğütü”nun kısaltılmışı. Bu kavramda geçen unsurları tek tek ele alalım. “Fethullahçı.” “ci-cu” ekleri ile ifade edilen nitelendirmeler aslında bir nispet ifade eder. Bu bağlamda “Fethullahçı” demek kendini Fethullah Gülen’e nispet eden insan manasını taşır ve bir vasıftır bu. Burada üç unsur karşımıza çıkıyor. Fethullah Gülen, kendini ona nispet eden, ya da üçüncü şahıslar tarafından Fethullah Gülen’e nispet edilen kişi veya kişiler.

Önce Fethullah Gülen’e bakalım. Kendisi, kendisine yapılan böyle bir nispeti kabul ediyor mu? Hayır etmiyor. Etmediğini çok net ve alabildiğine sert bir beyanla karşı çıkıyor. Sözlerinin çok net anlaşılması için teşbihde de bulunuyor. Diyor ki: “Anneme zina isnat edilmesi kadar ağır geliyor bana bu yakıştırma.”

Fethullah Gülen’in “cemaat, hareket, hizmet” vb isimlendirmelerle anılan gönüllülük esasının hakim olduğu yapı içinde yerini alan kişi/ler kabul ediyor mu? Kimse hakkında konuşamam, herkese tek tek sormak lazım ama gözlemlerim bana şunu gösteriyor, bu nitelendirmenin ne manaya geldiğini bilen hiç kimse kabul etmiyor.

Madem hakikat budur; o zaman bu nitelendirmeyi ortaya koyanlara sormak lazım; Fethullah Gülen’in ve etrafındaki insanların kabul etmediği bu nitelendirmeyi yapmanız doğru mu? Hele bunun kullanıldığı menfi bağlam düşünülecek olursa “Fethullahçı” kötü bir lakap olarak değerlendirilmesi gerekmez mi? Eğer bu soruya vereceğiniz cevap evet ise, Kur’an’in “Birbirinize kötü lakaplar takmayın.” (Hucurat,11) beyanı ile bu tutumu nasıl örtüştürüyorsunuz?

“F…ö” kavramındaki ikinci unsur, terör. Üzerinde binlerce tarifin, akademisyenlerin, siyasilerin, ulusal ve uluslararası siyasi/hukuki zeminlerde, bürokrat, teknokrat ve devlet adamlarının üzerinde anlaşamadıkları bir kavram terör. Bunun tabii sonucu olarak birilerinin terör dediği eyleme bir başkaları özgürlük savaşı, birilerinin terörist dediği kişiye de başkaları özgürlük savaşçısı diyor. Bununla beraber tariflerde ortak paydalardan söz etmek mümkün ki bunların başında eylemin şiddet içermesi gelir. Bu zaviyeden bakınca lafı hiç uzatmadan şu haklı soruyu soralım; “terörist” damgası ile yaftalanarak hapishanelerde tutulan binlerce insanın şimdiye kadar hangi şiddet eylemleri olmuştur?

Örgüt unsuruna gelince, örgüt aslında nötr bir kavram. Bu kavramın olumlu veya olumsuz manaya evrilmesi amaçları ile belirginlik kazanıyor. Genel tarifi şu örgütün: “ortak bir amacı veya işi gerçekleştirmek için bir araya gelmiş kişi, kurum veya devletlerin oluşturduğu birlik.” Aynı muhtevayı ifade için ilk duyulduğu an muhatabın zihninde daha müspet cağrışımlar yapacak başka kavramlar da var aslında. Teşkilat, kuruluş vs. gibi. Ama bunların değil de örgütün seçilmesi ilginç; çünkü örgüt kullanım alanı itibariyle sürekli olumsuzluğu ifade eden bir anlama sahip. Bu da 15 Temmuz’a kadar cemaat, hizmet, hareket, camia vb. gibi sıfatlarla anılan yapının algı operasyonları ile menfi bir zemine çekilmesinin en iyi örneklerinden birisi olsa gerek.

Netice itibariyle “F…ö” kısaltması ile ifade edilen unsurları tek tek ele aldığımızda karşımıza çıkan manzara bana göre şöyle; ortada ne Fethullahçı, ne terör ve terörist var, ne de belleklere kazınan manası ile bir örgüt var. Bu yapının yapmış olduğu faaliyetlere bakarak konuşacak olursak, ortada gerçekten var olan şey, Türkiye içi ve dışında iyi insan yetiştirme, -yorum farklılığı mahfuz- idrak sınırları içinde Müslümanlığı samimi bir şekilde yaşama ve temsil etme, bunları sosyal hayatta karşılığı olan alanlarda insan ve imkan nispetinde kurumsal bir şekilde yapmaya çalışmaktan ibarettir. Ve bütün bu çalışmalar yapılırken gönüllülüğü esas alıp hiç kimseye zorlama ve baskıda bulunmamak, kanunilik ilkesinin dışına çıkmamak da kabul edilen bir başka esastır. Fakat bu demek değildir ki, bu yapıyı oluşturan insanlar melektir, günah işlemezler; masumdur, suça bulaşmazlar. Böyle bir iddiada bulunan hiç kimse yok. Son tahlilde herkes insandır ve insan günah da işleyebilir, suç da işleyebilir. İşlediği günahın hesabını Allah’a verirken, suçun hesabını da yaşadığı ülkenin hukuk ve adalet sistemine verecek, karşılığını görecektir. Yalnız burada masumiyet karinesi ile suçun ve cezanın şahsiliği katiyen unutulmamalıdır. Türkiye’de unutulan, unutturulan, uygulanmayan, devletin bir kısım makbul vatandaşlar hariç! ideolojisine muhalif gördüğü hemen her  vatandaşına hem de orantısız güç kullanarak zulüm ettiği gerçeğidir.

Şimdi bu noktaları zihnimizde tutmak şartıyla gelelim elfaz-ı küfr meselesine.

(Devamı var…)

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin