Söyle bize AİHM, hukuk siyasetin köpeği midir?

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Başkanı Robert Ragnar Spano, Saray’a gelip “Evet haklısınız,” demiş oldu. “Hukuk denen şey siyasetin köpeğidir. Bu köpekle istediğinizi yakalayabilir, istediğin(m)izi paramparça edebilirsiniz. Yaptığınız her şey bizim gözümüzde meşrudur.”

Ancak fotoğrafta Spano’nun kostümü eksikti, tıpkı çay toplamaya giden yüksek yargı mensupları gibi önü ilikli bir cübbeyle fotoğraf vermesi gerekirdi. Böylece önü ilikli yargı ile Recep T. Erdoğan yönetiminin ne denli iç içe olduğu fikrini tam göstermiş olurdu. Huzura cübbeyle çıkmayı ihmal etmişti ya, bari ceketinin düğmesini ilikleseydi. Spano ayrıca TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Kamu Denetçiliği Kurumu Başkanı Şeref Malkoç’un da bulunduğu bir dizi kişiyle görüştü.

Ancak AİHM Başkanı olarak geldiği Türkiye’de yüzlercesi hapiste olan hâkim, savcı ya da avukatlarla, ne de yıllardır feryat eden, açlığa mahkûm edilen KHK’lılarla görüştü. Dünyada en çok gazeteciyi hapseden ülkeye geliyordu ama AİHM Başkanı’nın gündeminde gazeteciler yoktu.

Saray muktediriyle birlikte fotoğraf veren AİHM Başkanı Spano, yeni dönemin hukuk anlayışını, hal ve tavırlarıyla onayladığını göstermiştir.

Bugüne kadar AİHM’in önüne gelen dosyalara bakmamasını ya da AKP hükümeti lehine kararlar vermesini hep hüsnü zan ile yorumluyorduk. Türkiye’yi temelli sistem dışına itmemek için temkinli davranıyor gibi yorumlarımız oluyordu. Öyle ya başka nasıl yorumlanırdı? AİHM Türkiye’de bütün muhalif unsurların temizlenmesini normal karşılıyor ve bir diktatörlüğe gidişin hukuki taşlarını döşüyor olamazdı öyle değil mi?

Meğer öyle değilmiş?

Bir taraftan milyonlarca mağdurun sesine kulak tıkarken bir yandan küçük görünen ama iktidara babasının yapmayacağı iyilikler yapıyordu. Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Daire eski Başkanı Talip Aydın’ın da twitter hesabından dikkat çektiği gibi, İhraç hakim Zeynep Mercan hakkında verdiği kararda AYM’nin iki üyesi dahil Yargının 1/3 nün işten çıkarılıp, tutuklanmasını “basit endişe” olarak görüp başvuruyu reddetmişti. Bir başka yargı mensubu olan Hakan Baş kararında Sulh Ceza Hakimliği sistemini hukuka uygun bulmuştu.

KHK ile işten çıkarılmalara karşı hükümete insan Hakları komisyonu kurma ve topu çevirebilme aklını veren de AİHM olmuştu. Bu şekilde kendi önündeki on binlerce dosyanın kapağını açmadan reddederek OHAL komisyonunu adres göstermişti. Halbuki çözüm bulmak değil, sadece oyalamak amacıyla kurulmuş OHAL komisyonu, hak arama sürecini yıllara yaymak suretiyle yüz binlerce mağduru fiilen açlığa mahkum etmişti.

Eski hakim Ayhan Bora aylarca tek kişilik hücrede tutulmasının hukuka aykırı olduğunu belirtip tedbir istemişti. Cezaevi şartlarının standartlara uygun olduğunu öne sürerek, Bora kararı ile tecriti normalleştiren, Ebru Timtik, Aytaç Ünsal gibi yaşam hakkı elinden alınanlara cevap vermeyen AİHM, Saray’da verdiği fotoğrafla maskesini düşürmüş ve Türkiye’deki bütün hukuk dışı uygulamaların suç ortağı olduğunu ayan beyan göstermiştir.

Oysa Avrupa’nın Nazi uygulamalarından ders aldığını sanıyorduk. Hiç kimsenin kanunda yazmayan şeylerden suçlanamayacağına, sırf bir gruba aidiyeti veya düşünceleri yüzünden cezaya çarptırılamayacağına inanıyorduk. Ancak bugün geldiğimiz nokta da görüyoruz ki geçmiş yaşanmışlıklardan bir ders çıkarılmamış. 

Bugün başta AİHM olmak üzere Avrupa’nın gözetiminde, hatta yardım ve yataklığında Türkiye’de aileleriyle birlikte sayısı milyonları bulan bazı kesimler sosyal bir soykırıma maruz bırakılıyor. 

Herhangi bir mahkeme ya da adalet kurumu, siyasetin köpeği olabilir ama insan hakları mahkemesi siyasetin köpeği olamaz. İşkence her zaman ve her yerde insanlık dışıdır ve insan hakları olduğunu iddia eden bir mahkemenin meselesidir. Hak gaspı, keyfi tutuklama, kanunda olmayan cezalandırma, soykırım gibi meseleler kendine insan hakları diye isim koyan her mahkemenin meselesidir.

Meseleniz olmazsa maşeri vicdan o ismi sizden alır ve sizin Nazi dönemi mahkemelerinden bir farkınız kalmaz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

6 YORUMLAR

  1. Hukuk kesinlikle siyasetin köpeği değildir.
    Hiçbir hukukçu da siyasetin köpeği olamaz.

    Ancak, soruyu “bazı hukukçular, bazı siyasetçilerin köpeği midir?” diye sorarsanız, sanırım alacağınız cevaplar değişecektir…

  2. Canım Spano,
    Protokol geleneğiymiş…
    Seveyim senin “protokol geleneği” anlayışını.

    Hangi ülkede, hangi hakim, hem de misafir olarak gittiği bir ülkedeki fahri doktora programından gazetecileri çıkartır?
    Bir tek örnek gösterebilir misin?

    Senin yaptığını Trump bile yapmadı…

  3. AIHM’nin de, AIHM Başkanının da Istanbul Üniversitesi nezdinde, kadın basketbol takımının Bosna ile oynayacağı maçın duyurusu, hentbol takımının Köyceğiz Belediyespor’la maçı duyurusu kadar bile değeri yok; hatta haber değeri bile yok.
    İnanmayan,
    İstanbul Üniversitesi’nin resmi twitter hesabı olan:
    @istanbuledutr
    adresine bakıp, 4 Eylül’de AIHM Başkanının üniversiteden fahri doktora aldığına dair bir tweet bile olmadığını kendi gözleriyle görebilir.
    Not: Herhalde ayıp olmasın diye, bugün 05.09.2020 tarihi akşam saatlerinde üniversitenin web ana sayfasına bir haber koydular. Sayın Spano’nun konuşmasını da kırpıp kırpıp yıldız yapmışlar.

  4. Şimdi Reis kalkıp: “Eyy İstanbul Üniversitesi!, sana ne oluyor ya! Sana ne oluyor? Sen nasıl kalkıp Türkiye’yi defalarca mahkum eden, uluslararası arenada rezil eden AIHM Başkanına fahri doktora verirsin ya! Sen kimin tarafındasın ya!” derse hiç şaşırmam.

  5. İnsanlardan medet umanlara, özellikle Avrupa’dan yardım eli bekleyenlere bir ibrettir bu. Geçmişte de başörtülüler davalar açmış, AİHM o ülkenin şartlarından dolayı yasak olabilir gibi kararlar almıştır. Büyük resme bakmak lazım. Hızla ileri giden Türkiye Batı’nın işine gelmezdi. Olması gereken, ekonomi, sağlık, eğitim, hukuk, özgür basın gibi konuların tekrar sıfırlanması, yetişmiş insan gücünün can havliyle en güvenilir yer olan Batı’nın kucağına atlaması yani beyin göçü olması lazımdı. Bu nedenle kendilerine gelen yetişmiş insanları başının üstüne kabul edip ağırlayan ve çaktırmamaya çalışsa da beyin göçünden ağzı kulaklarına varan Batı, bu düzenin oluşmasını sağlayan ve Türkiye’yi daha kötü durumlara sürükleyenlere tabii ki destek vereceklerdir. Bu nedenle üst seviyede bir destek beklemek boşuna. Eğer yazılan bu yorumu anladıysanız, diğer ülkelerden adam kaçırma konularına da Avrupa’nın ve BM’nin çok hızlı müdahale etmemesini anlayabilirsiniz. Beyin göçü yaparken, kimsenin aklında Avrupa, Amerika haricinde ülke olmamalıdır. Güvenilecek tek limanın burası olduğunu düşünmeli, en nitelikli insanlar bu ülkelerin hizmetine girmelidir

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin