Son kavşak!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Siyaset yazılarımızın son iki tanesine gelmiş bulunuyoruz. 

Bu yazımızda, 28 Mayıs seçimlerinin 14 Mayıs’tan farkı…

İlk etaptan bağımsız olarak ne anlama geldiği…

Ve seçim sonrası iki senaryodan birinin detayla betimlemesini anlatmaya çalışacağım. 

Evet sevgili dostlar, 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı seçimi her ne kadar bir seçimin ikinci etabı olarak algılansa da özü itibariyle de, teknik olarak da, manevi olarak da bambaşka anlamlar içermekte. 

Önce maddi farklılıklar:

Malum birincide milletvekilleri de vardı. 

Yüzde 50’yi geçmek zorunluluktu. 

4 aday vardı. 

Uzun süreden beri umut pompalayan anket şirketlerinin test edilme durumu vardı. 

CHP’nin içindeki Brütüslerin açığa çıkıp çıkmayacakları, kimlerin kendilerini patlatma pahasına deşifre edeceği şeklinde bambaşka ve çeşitli yönleri vardı. 

Şimdi artık çok daha net ve keskin bir viraja gelmiş durumdayız. 

Bu sebeple, sadece 14 Mayıs seçimlerinden değil, bugüne kadar yapılmış tüm seçimlerden farklı bir öneme sahip 28 Mayıs seçimleri. 

Türkiye için, “ya tamam ya devam” tercihinin yapılacağı bir kavşak. 

Tamam ya da devam meselesinin Tayyip Erdoğan ile, AKP ya da CHP veyahut Kılıçdaroğlu ile alakası yok. 

Zaten kör topal olan ülke demokrasisinin tamamen kötürüm hale getirilmesinin ardından bu seçim, halk adına gerçek anlamda Türk halkının kendine bir ötenazi yapıp yapmayacağı anlamına gelecektir. 

Avam diliyle ifade edeceksek iki gün sonra Türk halkı “Ya Herro, ya Merro” diyecektir. 

Açıkçası göstergeler pek iç açıcı değil. 

Umut kırma ya da hayal pompalama eşiğini çoktan aştığımızı düşündüğüm için hiç de öyle alttan alacak halim yok sevgili dostlar. 

İster çalarak, ister halkın bilinçli tercihi olarak olsun, artık “Hiçbir diktatör kaybedeceği seçime girmez” tartışmalarının anlamı kalmamıştır. 

Kazanan diktatör olacak gibi görünse de aslında bu Erdoğan için bir Pirus zaferi olacaktır. 

Hatta şöyle söyleyeyim, sonuç ne olursa olsun bu seçimin ilk kaybedeni Erdoğan olacaktır. 

Bakınız öyle, çıkmaz ayın son çarşambasından bahsetmiyorum, aksine yakın, yarından da yakın bir gelecekten bahsediyorum. 

Hatta el artırıp şöyle diyorum: 

Bu seçimlerden hileyle ya da hilesiz Erdoğan galip gelirse, en erken 6 ay, en geç bir yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti diye bir olgudan bahsetmek mümkün olmayacaktır. 

Ülkeler batmazlar ama iflas ederler. 

Toplum yok olmaz ama perişan olur. 

Maalesef Erdoğan kazanırsa öyle olacak. 

Hem tahminlerden çok daha hızlı hem de çok daha fena şekilde…

Kimseyi korkutmaya çalıştığım filan yok. 

Hukuk, eğitim, ekonomi, hak, adalet çoktan tarih oldu. 

Bir ülke tamamen mundar edildi maalesef. 

Ama şu hakkı teslim etmem lazım, Türkiye iyi dayandı.

Tarihin en büyük talan çetesi yaklaşık 10 yıldır akıl almaz bir şekilde altından girip üstünden çıktılar bu ülkenin. 

Hala da daha doymuş değiller. 

Her fırsatı talan ve soygun için yeni bir fırsat olarak görüyorlar. 

Depremden bile rant devşirenler, yıllar boyu dişlerini toplumun ensesine geçirmiş kanını emiyor ve hala bu ülke tamamen batmadı. 

Ama bu demek değil ki, yolun sonuna gelinmedi. 

Dövizi bitirdiler. 

Merkez bankasının para basan rotatifleri artık laçka oldu. 

Türk Lirası çöp olacak çok yakında, o kadar çok bastılar hani. 

Şimdi de altın rezervine dadandıkları söyleniyor. 

Çok değil, birkaç ay içinde onun da biteceğini vurguluyor uzmanlar. 

Sonrası?

Sonrası işte tam kıyamet. 

Yaptıkları hırsızlıkların, ettikleri zulümlerin hesabını verme süreci başlayacaktır muhtemelen. 

Bugün kendisine mikrofon uzattığında “Tabii Tayyip Erdoğan ya kime oy verelim?” diye konuşan o büyük kitle, o muhteşem Anadolu İrfanı, “Tayyip gitsin de kim gelirse gelsin” fazına geçecek. 

Ve ne yazık ki çok geç olmuş olacak. 

Bunları yazmak hoşuma gitmiyor. 

Ama bir vebal bu, yazmak zorundayım. 

Türkiye bir kavşakta…

Ya kör topal da olsa, tarihin en büyük talancı taifesine dur denilecek yahut hadi ülke tamamen sizin dibine kadar sıyırın…

Bir kere daha yazmıştım, bundan sonra siyaset bitiyor, bir yandan meselenin asli oyuncuları, diğer yandan kitleler devreye girecek gibi. 

Bir başka yazıda da bir distopya yazabiliriz istiyorsanız.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

5 YORUMLAR

  1. Bakın bütün göstergeler ey iyi derecede de olsa, gözümüzün önündeki ADALETin dibi görmesi her şeyin alt üst olmasına yeterde artar…

    Vicdanını öldürenlerin toplandığı Cumhur İttifakı kazansada kaybetsede dediğiniz gibi kaybediyor ve kaybedecek….

    Gayretullaha a dokundu..
    Kaynama noktasını geçti..
    Son kavşakta inşallah son bır kararla doğru taraf bulunur…

  2. Nedim Bey yazilarinizi hem edebi hem de entellektüel acidan cok begeniyorum.

    Ancak gerek siz gerekse baska yazarlar tarafindan yapilan son kavsak mealindeki yorumlar beni cok cok sasirtiyor. Cünkü son kavsak coktan gecti. Kemal Kilicdaroglu, Tayyipten en az 10 kat daha kötüdür. En az 10 kat daha cemaat düsmanidir. Tayyip cikari neyse ona onunla calisir. Ama Kemal Kilicdaroglu ideolojik sebeplerden dolayi cemaat gibi sünni hareketlere düsmandir. Bu öylesine bir düsmanlik ki Türkiye’deki söylemler Avrupa’ya bile benzer fikirdeki insanlar tarafindan tasiniyor.

    Yazik o Kemal Kilicdaroglu’na bir ümit deyip oy vermek icin yollar kat edenlere! Secilirse olacaklar sonrasi onlardaki soku görmek isterim.

    • Kandavası güden insanlar izanlarını kaybeder gözlerinin önünü görmezler, onun için siyasal anlamda yazı kaleme alan gazetecilerin son yazıları bunlar bizde katlanıyoruz

      Bu söylediklerinizi ancak 3/5 kişiye anlatırsınız

      Kemal’in annesi ile Tayyibin annesi arasında milliyet bağı vardır, birbirlerini ısırmazlar

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin