“Siyasi ayaklar” ve ülkenin geldiği son durum

YORUM | RAMAZAN F. GÜZEL

Erdoğan ve ekibinin İBB yıllarından kalma yolsuzluk ve her şeyden komisyon alma hastalığı 2012 yıllarına gelindiğinde artık kontrolsüz bir çılgınlığa dönüşmüştü. Gülen Cemaati’nin ve bazı devlet kadrolarının rahatsızlığını dile getirmesi karşısında RTE, “Canımı sıkmasınlar, onları bir savcı ve iki polisle terörist ilan ederim” ifadelerini kullanmıştı.

Öyle anlaşılıyor ki, iktidarın baştan beri niyeti bu idi. Çünkü kendilerine alternatif hiçbir güç ya da gurup istemiyorlardı. Erdoğan, son grup toplantısında, bu niyetini “Bu yapıyı suç örgütü olarak ilan eden ve (2004’teki) o MGK kararı altında imzası olan benim.” sözleriyle yıllar sonra itiraf etti.

17/25 Aralık 2013’te patlak veren “Asrın Yolsuzluk Operasyonu” ile “pandoranın kutusu” açılmıştı. O yolsuzlukların üzerine cesurca giden polislerin ve savcıların başına gelmeyen kalmadı; kimileri 4 yıldan fazla zamandır hapiste, sudan bile mahrum vaziyette, kimileri de yurtdışında sürgünde…

Muhalefet -başta K. Kılıçdaroğlu olmak üzere- yıllarca onların soruşturmaları üzerinden prim yaptı, iktidara buradan yüklenerek kendince muhalefet yürütmüş oldu. Ama bir kez olsun vazifesini yapmış olan o memurlara sahip çıkmadılar. Geçenlerde “Fetö’nün siyasi ayağını açıklıyorum” çıkışı yapan Kılıçdaroğlu yine o soruşturmaları hatırlatırken o emniyet ve yargı mensuplarını anmaktan itina ile kaçındı ve “Fetö” söylemine devam etti.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

ŞİŞEDEN ÇIKAN CİN…

Evet, o 17/25 Aralık soruşturmalarından beri ülkede bir “Cadı Avı” yürütülmekte. Mevcut yasalardaki terör ve terörist tanımlarına rağmen sayıları milyonları geçen insan -ortada şiddet, silah ve terör olmadığı halde- “terörist” ilan edildi, takiplere, soruşturmalara ve hatta işkencelere maruz kaldı.

Siyasi hesaplarla muhalif gördüklerini ekarte için icat edilmiş bu yeni konsept terör/ist tanımlaması ile “Cin şişeden çıktı”, artık herkes bu suçlamanın mağduru ve muhatabı olabilir. Bu Fetö torbası o kadar geniş ve kullanışlı ki, yıllarca Cemaat’e karşı olmuş kimseler bile mevcut iktidar tarafından “Fetöcü” diyerek damgalanıp hapse atılabiliyor…

Hemen herkesin gözü önünde -ihmalle, kimi zaman da kasıtla- oluşturulan “Fetö heyulası” o kadar kullanışlı ki, iktidarın işine gelmeyecek, ters düşebilecek herkes çok rahat bunun içine sokulabilir artık. Çünkü tanımının uçları çok açık ve legal, sıradan her davranış ve söz çok rahat bu yaftalamanın içine dahil edilebilecek durumda…

Bundan sayısız insan nasibini aldı; memur, esnaf, gazeteci, yazar… Son olarak da şimdinin İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu… Bir basın toplantısında İmamoğlu, seçim döneminde bir bakan eliyle kendisini ‘FETÖ’ veya yolsuzlukla ilişkilendirme amacı taşıyan bir kumpas hazırlığı yapıldığına dikkati çekerek, “Erdoğan’a bu durumdan haberi olup olmadığını” sormuştu.

Aynı şekilde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun danışmanı da tutuklanmış, yaşanan bu saçmalığı herkes izleyip kalmakla yetinmişti.

Bütün bu yaşananlara karşı Kılıçdaroğlu, “Fetönün siyasi ayağını açıklıyorum” çıkışı yaptı ve Erdoğan ile Partisi için “Asıl Fetöcü sizsiniz” dedi. Ne kadar dahiyane ve ilkesel bir çıkış ama değil mi?!

Nitekim geçtiğimiz grup toplantısında Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun danışmanlarının ve Urla Belediye başkanlarının Fetö ile suçlandığını hatırlatıp kendisinin de bu iddia ile içeri alınabileceğini ima ettikten sonra şöyle seslendi: “Nereye bakarsan bak, FETÖ’nün siyasi ayağı Bay Kemal’in yatak odasına girmiş haberi yok!

Baykal’ın ve MHP’li bazı isimlerin kasetleri yayınlanıp da Erdoğan’ın rakipleri bir bir silinirken, Erdoğan da meydanlarda, “Ne özeli, genel bunlar genelll” diye bu görüntüleri fütursuzca kullanmıştı günlerce… Şimdi tekrar bir kaset imasında bulunuyor RTE. Baykal kasetleri yayınlanınca ortaya çıkan bir Erdoğan gizli çekimi karesi vardı; orada Erdoğan yakın gözlüğü ile o şantaj kasetlerini izliyor ve kontrol ediyordu… Her kumpastan, her oyundan haberi olan Erdoğan için İmamoğlu’nun, “Erdoğan’ın bu kumpaslardan haberi var mı?” diye halen soruyor olması ne kadar da naif, değil mi ama?

BU “AYAKLAR” DOLANMASIN..?!

– Bir gruba karşı yürütülen linç ve cadı avına karşı işin daha en başında karşı durulabilse,

Öyle terör tanımı mı olurmuş, bu yüzyılda insanlar sırf inanç ve fikirlerinden dolayı böyle suçlanamaz” deyip karşı koyabilselerdi, şimdi ucu kendilerine kadar dokunan bu heyula bu noktaya kadar gelmezdi.

Onun yerine: Yok “Siyasî ayak”, “futbol ayağı”, “Basketbol ayağı”, “masa tenisi ayağı”, “Yemek masası ayağı”, “sanat ayağı”, “müzik ayağı”… Sündürülmüş gidiyor; gücü yeten yetene… (Evet, şu – bu ayağına herkesi böyle böyle içeriye alacaklar bir gün.)

Anlaşılan, “AKP ve Gülen’i Bitirme Planı” tıkırında işliyor ve Derin Devlet’in hesabı şu idi en baştan itibaren:

– Öncelikle AKP’ye kadro desteği veren Cemaat’in işini bitirmek,

– Sonra da dayanaksız kalan AKP’nin işini bitirmek.

Derin Yapılarla her zaman dirsek temasında olan CHP ve MHP gibi partiler, yaşanan bu süreci hep şöyle okuyup ona göre konum ve tavır aldılar; “Oluşturulan bu terör tanımı ile önce Cemaat’in işi bitirilir, sonra da onlara zamanında yardım yaptıkları gerekçesiyle de AKP’nin işi bitirilir. O zamana kadar da bekleyip görelim.”

Hükümet de onların bu bekleyişini çok iyi değerlendirip “atı alıp Üsküdar’ı geçti”, kendisine muhalif kimselere dair adım adım mıntıka temizliği yaptı, bir yandan da olası büyük hesaplaşma için kendisine paralel güçler ve ordular devşirdi.

Gelinen şu son noktada ülkenin içinde bulunduğu cadı kazanının vebali bu art niyetli iki taraftır. Duruşlarını etik değerler ve evrensel ilkelerden yana değil, kuralsız ve acımasız kurtlar kanununa göre ayarlamış olduklarından…

TARİHİN EN BÜYÜK VE EN ABSÜRT “TERÖR ÖRGÜTÜ”!

AKP’den istifa eden Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, “silahlı terör örgütüne üye olma” konusunda hazırladığı raporu basın ile paylaşırken, ‘Terör örgütü’ kavramının içinin boşaltıldığını belirttikten sonra şu bilgiyi aktarmıştı:

“2016 ile 2018 arasında 1 milyon 56 bin insan, terör örgütü üyeliği bağlamında soruşturma ve kovuşturmaya tabi tutulmuş. Sadece çekirdek aile üzerinden hesap etsek en az 4 milyon insan eder.”

Yeneroğlu, şu anki “siyasi ayak tartışmasına da değinerek:

Şu anda siyasi ayak tartışmasını nesnel bir zemine oturtmak isteyenlerin tekrar hukuka dönmelerinden başka çare yok. Türkiye’de hukuk, siyasi iktidarın gölgesi altında şekillendiği için şu anki Yargıtay’ın kriterlerinin birçok siyasetçi için de uygulanabileceğini ve terör örgütü üyeliğiyle suçlanabileceklerini saptamak mümkün. Bu kriterler doğrudur diye demiyorum, bu mümkün diyorum.” Hatırlatması da yapıyordu, haklı olarak…

Rakamlar ortada:

İçişleri Bakanlığı’nın geçenlerde yaptığı bir açıklamaya göre sırf Cemaat soruşturmalarından 510 bine yakın insana göz altı yapılmış. Bu son rapordan da anlaşılacağı üzere 1 milyondan fazla insan “Cemaat ile iltisak” ve “terörist iddiası” ile soruşturma geçirmiş ve 4 milyondan fazla insan bu süreçten etkilenmiş, mağdur edilmiş… Bunlar tespit edilebilenler; gizli ve dipten yürütülmekte olan soruşturmaları ise kamuoyu bilmiyor.

Bu rakamlar sadece Cemaat soruşturmasına dair. Solculara, Kürtlere vs yapılan soruşturmaların tam rakamlarını ise bilmiyoruz.

Ülkede şu an neredeyse herkes bir başkasını teröristlik ile suçluyor. Mevcut iktidar, kendisine oy vermeyen/ karşı olan herkesi potansiyel terörist olmakla suçluyor; bu da ülkenin yarısı ediyor! Bazen ekonomiyi eleştirmek, günlük politikaları kabul etmemek bile “terör faaliyeti”ne sokulabiliyor.

Bu, ülkenin ötekileştirilmiş yarısı da iktidar yanlısı diğer yarıyı “asıl teröre destek vermek” ile suçluyor. İktidarı ileride pataklamak için de bu “Fetö” diskuruna ısrarla sabretmeye, dişini sıkmaya çalışıyorlar. Bu iktidarın zayıflaması halinde “Fetö’nün siyasi ayağı” hesabına onların da cezalandırılacağı umudu ile yıllardır yaşanan hukuksuzlukları geçiştiriyorlar. (Buna dair kaleme aldığımız “RETÖ or AKTÖ is downloading! [Yeni bir terör örgütü daha yükleniyor-1” ve de “RETÖ or AKTÖ is downloading! [Yeni bir terör örgütü daha yükleniyor-2” başlıklı yazılarımıza bakılabilir.)

NEFRETİN SONU…

Evet, yazımızın başında ifade ettiğimiz gibi, ülke karpuz gibi ortadan yarıldı, ülkede huzur kalmadığı gibi hukuk ve adaletten yana kimsenin güveni ve ümidi de yok… İki gruba ayrılan ülke insanı, “Fetö” dedikleri Cemaat soruşturmalarındaki duruşları noktasında tarih ve kader önünde sınanmaktalar. Her iki taraf da bir diğerini bu soruşturma üzerinden vurabileceğini öngörerek bekleyiş içinde iken işin ucunun nereye varabileceğini kimse kestiremiyor.

Oluşturulan bu fasit daire (kısır döngü)den çıkışın yolu;

Tekrar herkes için demokrasi, hukuk ve adaleti hatırlamakta… Ama Cemaat’e karşı kıskançlık ve antipati ile oluşturulan nefret şimdi kitlelerin gözünü adeta kör etmiş durumda. Bu körlük, bu kör döğüş bir gün herkesi yakacak, herkese vuracak; topluca bir silkinme ve karşı durma olmadıkça…

Evrensel ilkelerden, mevcut yasalardan dem vursak da kimsenin dikkate aldığı yok. Son söz olarak hak kelamını aynen aktarmakla yetinelim:

Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvâya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Maide suresi, 8)

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa (Kürtlere ve Hizmet Hareketine) duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvâya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Maide suresi, 8)

    100 yıldır Kürtlere son 8 yıldırda Hizmet Hareketine duyulan kin ve nefretin, maalesef üzülerek ve tecrübe ile rahatlıkla diyebilirim ki, kusacaklsr. Bir kavmin zülmü başka bir kavmin eliyle engellenecek. Bu vaad edilmiş bir kaidedir. İnşallah arada kalan masumların sayısı az olur.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin