Şike soruşturması amiri Soner Koç anlatıyor; Bylock’ta kumpas kime kuruldu?

Başkomiser Soner Koç
Şike soruşturması amiri Başkomiser Soner Koç

AİHM’nin, Türkiye’yi mahkum ettiği ‘Bylock’ kararı, Türkiye’de konuya ilişkin yargılamaları da yeniden tartışmaya açtı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar’da görevli Başkomiser Soner Koç da konuyla ilgili paylaşımlarda bulundu. Aynı zamanda 2011’deki şike soruşturmasının da amirliğini yapan Soner Koç, kendisi ve kendisi gibi polislere kurulan kumpası bütün ayrıntıları ve belgeleriyle deşifre ediyor.

Savcılık Soner Koç’un 3 Temmuz 2015’te Kadıköy’den internete girerek Bylock’u kullandığını iddia ediyor. Bunu da CGNAT kayıtlarına dayanarak söylüyor. Ancak mahkemeye gelen HTS-GPRS kayıtları ise Soner Koç’un aynı anda Düzce’de olduğunu gösteriyor. Soner Koç, cezaevinde söz konusu kayıtları tek tek karşılaştırdığını söylüyor. Ve aynı hatanın defalarca yapıldığını tespit ettiğini anlatıyor.

GERÇEK KUMPAS KİME KURULMUŞ?

Mahkemede de bu durumu tarihleriyle açıklıyor. Söz konusu tarih ve saatte Düzce’de görevde olduğunu, rutin toplantılara katıldığının kamera kayıtlarıyla sabit olduğunu, bir çok resmi belgeye imza attığını, otomobilinin de yine aynı zaman diliminde Düzce’de bulunduğunun tespit edildiğini, içerisinde de kendisinin olduğunun Mobese kayıtlarıyla sabit olduğunu anlatıyor. Ancak bütün bunlara rağmen 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılıyor. Soner Koç, paylaşımlarının sonunda, “Gerçek kumpas kime kurulmuş?” diye soruyor.

Soner Koç’un paylaşımları şöyle:

Aynı anda iki farklı yerde olabilen ermiş bir kişi olduğuma dair elimde mahkeme kararı var derken şaka yapmıyordum.

Silivri’de tutuklu bulunduğum esnada mahkeme; Bylock kullandığıma dair adına CGNAT kaydı denilen, yani telefonunuzdan internete bağlanarak Bylock’a ne zaman, hangi baz istasyonundan (nereden) ve ne kadar süreyle girdiğinizi gösteren kayıtları gönderdi.

Örneğin 3 Temmuz 2015 tarihinde Kadıköy’den Bylock’a girdiğim iddia ediliyordu. Şike operasyonu nedeniyle tutuklu bulunan ve Bylock kullanmadığından emin olan birisinin hem 3 Temmuz gününde hem de Kadıköy’den Bylock’a girdiğinin iddia edilmesi size de ilginç gelmedi mi?

Üstelik 3 Temmuz 2015’te İstanbul’da değildim ve bilakis Düzce’de İlçe Emniyet Amiri olarak görev yapıyordum. Bu nedenle kayıtların uydurma olduğundan emindim. Ama bunu nasıl ispatlayabilirim diye düşünmeye başladım.

Henüz Bylock ortaya çıkmadan önce, yani 15 Temmuz öncesinde; Mahkeme telefonda kimlerle görüştüğümü ve hangi internet sitelerine bağlandığımı incelemek için cep telefonumun HTS-GPRS kayıtlarını dosyaya eklemişti.

Telefonumun HTS-GPRS kayıtlarında hangi baz istasyonundan, yani nereden internete girdiğim ve telefon konuşması yaptığım görünüyordu. Ben de cezaevinde yatağıma oturdum ve CGNAT kayıtlarıyla HTS-GPRS kayıtlarını tek tek karşılaştırdım.

Örneğin Bylock kullandığımı gösterdiği söylenen CGNAT kayıtlarında; 6 Temmuz 2015 saat 10:16’da Kadıköy/İst.’dan Bylock’a girdiğim görünüyordu. Aynı telefonun HTS-GPRS kayıtlarında ise 6 Temmuz 2015 saat 10:07’de İstanbul’dan değil Düzce’den internete bağlandığım görünüyordu.

Yine saat 09:57’de ve 10:29’da Düzce’de telefonumla konuşma yaptığım görünüyordu. Yani telefonumun HTS-GPRS kayıtlarına göre internete girdiğim ve telefon konuşması yaptığım yer Düzce’ydi. Ama CGNAT kayıtlarına göre Kadıköy’den Bylock’a girdiğim görünüyordu.

Bir telefon numarasının hem İstanbul-Kadıköy’den hem de 200 km uzaktaki Düzce’den üstelik aynı anda internete bağlanabilmesi mümkün değildir. Bu nedenle ya İstanbul’dan Bylock’a giren ben değildim ya da Düzce’de internete giren ve telefon konuşması yapan kişi ben değildim.

Savcılık 15 Temmuz öncesinde emniyete yazı yazarak tüm polislerin hangi tarihlerde görevde olduğunu ve izin tarihlerini istemişti. Bu konuda gelen yazıya baktığımda da Kadıköy’den Bylock’a girdiğim söylenen 6 Temmuz 2015 günü Düzce’de görev başında olduğum görünüyordu.

Hatta 6 Temmuz 2015’de İlçe Emniyet Amiri olarak Düzce’de görevim gereği birçok yazışmayı imzaladığım, trafik tutanaklarına ve adli evraklara imza attığım, toplantıya katıldığım görünüyordu. Kanuna göre bütün Türkiye’de her gün saat 11.00 emniyet ve asayiş saatidir.

Yani bu saatte Kaymakam, Jandarma komutanı ve İlçe emniyet amiri zorunlu asayiş toplantısı yaparlar. Kadıköy’den Bylock’a girdiğim söylenen 6 Temmuz 2015’de toplantıda olduğum hem kamera kayıtlarından hem de toplantı tutanağından görünüyordu. Yani Düzce’de olduğum çok açıktı.

Bu durumda eğer Kadıköy’den Bylock’a giren ben isem; Düzce’de toplantılara katılan Soner Koç kimdi? Telefon kayıtları, görev yazıları, toplantı tutanakları, imzaladığım yüzlerce evraka göre; 6 Temmuz 2015de Kadıköy değil Düzce’de olduğum sabitti. Ancak bununla da yetinmedim.

O tarihlerde kullandığım arabanın Plaka Tanıma Sistemi ve Düzce Mobese kayıtlarının dosyaya eklenmesini istedim. Bu kayıtlara göre de Düzce’deydim. Hatta mobese görüntülerinde arabanın içinde benim olduğum açıkça görülüyordu.

Kayıtları incelemeye devam ettiğimde aynı durumun birçok gün için geçerli olduğunu gördüm. Mesela 4 Temmuz 2015 saat 15:47:03’te aynı telefon numarası üzerinden hem Düzce’den internete girdiğim hem de İstanbul-Kadıköy’den Bylock’a girdiğim görülüyordu.

Üstelik aynı günkü Bylock kaydı tamı tamına 555 adetti. Bir telefonun aynı saniyede hem İstanbul’dan hem de Düzce’den internete bağlanması imkansız bir durumdur. 9 Temmuz, 11 Temmuz, 13 Temmuz, 15 Temmuz ve daha birçok günde bu çelişkili durum görünüyordu.

Mahkemede savunmam esnasında üşenmedim bu tarihleri tek tek anlattım ve yazılı olarak mahkemeye sundum. Ancak sonuçta mahkeme bu saçma delillere dayanarak beni sadece örgüt üyesi olma suçundan 10 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı.

Çünkü mahkemenin önüne gelen fişleme listesine göre ceza verilecek kişiler arasındaydım. Şikecilerin ve siyasi iradenin talimatıyla, şike operasyonunun kumpas olduğuna dair karar vermesi için mahkemenin beni terörist ilan etmesi gerekiyordu ve etti.

Ancak mahkemenin gözünden kaçan bir nokta vardı; Zira mahkeme bu kararıyla aynı anda hem İstanbul hem Düzce’de olabilen ermiş bir kişi olduğuma dair karar vermiş oldu. Gerçek kumpas kime kurulmuş!”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Bylock ile ilgili dosyalara giren 3 farklı durum var;

    1- Sadece CGNAT kaydı olanlar. Bu kayıtlarda hatalı (çelişkili) durumlar var ancak bu durum %50 ‘den fazla değil gibi. Bu gruptaki kişiler bylock kullanıcı adı ve şifresini kimseyle paylaşmamış. Ancak bylock ID numarası ve hangi hat üzerinden kullandığı bilgisini paylaşmış.

    2- CGNAT kaydı olmayan ancak kullanıcı adı ve şifresi dosyada yer alanlar var. Bu kişiler hakkında ‘Tespit ve Değerlendirme Tutanağı’ ve genelde belirli mesaj içerikleri de dosyalara gönderilmiş. Genelde bu bilgiler belirtilen kişilere ait. Ancak kripto bir haberleşme uygulamasına ait mesajların nasıl çözümlendiğine hiçbir ‘akıllı’ ve ‘mübarek’ cevap veremiyor. En bilinen cevap “adamlar çözmüş” veya “server ele geçirilmiş” şeklinde oluyor. Bu çelik kasa mı ki, ele geçirince şifre ya da anahtar yoksa kırıp açasın. Bu arada mesajlar server da tutulmuyor. Ek olarak bu gruptaki kişiler kullanıcı adı ve şifre bilgilerini başkaları ile paylaşmış. Bu gruptakilerin bazılarında (belki bir 4. Grup) CGNAT kayıtları da dosyalarda mevcut.

    3- Bu grubun sayısı çok az. Bu gruptaki kişilerin CGNAT kayıtları yok. Kullanıcı adı ve şifre bilgileri dosyalarında mevcut ancak mesaj içeriği yok. Bu durumda olan iki kişiyle görüştüm, gerçekte mevcut olmayan (fake) bir kullanıcı adı ve şifreyi ,kendi hesabına aitmiş gibi, bu bilgileri kendisinden isteyen kişiye (abi/abla) vermiş. Bu bilgiler dosyasında karşısına çıkmış. Sahte bir hesap olduğu için mesaj içeriği, internet trafik kaydı vb bilgiler dosyada mevcut değil. O hesap bilgisini verdiği kişiye ulaşamadığı için bu işin peşine düşememiş.

    Tıpkı 15 Temmuz da olduğu gibi madalyonun iki yüzü var. İki olayda da aynı madalyonun yüzleri var gibi…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin