‘Separated States Of Trump’ [Vehbi Şahin]

Sıradışı bir Amerikan Başkanı olacağı seçim kampanyası döneminde belli olmuştu.

“Nasıl olsa seçilemez” gözüyle bakıldığından olsa gerek ırkçı ve ötekileştirici söylemleri, seçim döneminde kalacak renkli bir ‘eğlence’ olarak kabul edildi.

“Ne yapacağı belli olmayan lider” imajı handikap olmaktan çıkıp bir realiteye dönüştükçe sadece ABD’de değil tüm dünyada endişe hakim olmaya başladı.

Ama iyimser olanlar da yok değildi.

Onlara göre ABD, kurumların çok güçlü olduğu bir ülkeydi.

Dolayısıyla bir kişinin tek başına yerleşik düzeni sarsması mümkün değildi.

MEDYA İLE SAVAŞ

trump penceDevlet, popülist söylemle kitleleri peşinden sürükleyen multimilyarder bir işadamının fantastik düşlerine kurban edilemezdi.

İşte hemen herkes bu görüşler çerçevesinde 20 Ocak’ı merakla bekledi.

Zihinlerdeki temel soru şuydu:

-Donald Trump nasıl bir başkan olacaktı?

Geçen cuma günü Beyaz Saray’da 45’inci Amerikan Başkanı olarak işbaşı yapan Trump, hem Amerika’da hem de dünyada yeni bir dönemin başladığı sinyalini verdi.

Koltuğa oturunca daha farklı bir portre çizeceği görüşünde olanları da hayal kırıklığına uğrattı

Amerikan istihbarat kurumu CIA’ye yaptığı ziyarette Amerikan medyası hakkında söyledikleri ise yerleşik düzene karşı açtığı savaşta geri adım atmayacağını gösterdi.

Ne dedi Trump?

-Medya ile devam eden bir savaşım var. Onlar yeryüzündeki en haysiyetsiz şeyler.

YURTTA SAVAŞ DÜNYADA SAVAŞ

Peki, Trump bu sert söylemi neden devam ettiriyor?

Birkaç sebebi var…

1) “America First / Önce Amerika” diyerek popülist bir söylemle yola çıkıp “başkan” oldu.

Bu rüzgârı arkasına alıp Washington’da kendine rezerv koyan kişi ve kurumlarla hesaplaşmayı planlıyor.

Halk desteğinin devamı için medya ile cedelleşme bu stratejinin olmazsa olmaz bir parçası yani…

2) Kapitalist sistemin nimetlerinden ve boşluklarından yararlanarak zengin olmasına rağmen mevcut yerleşik düzene karşı çıkıyor.

“İktidarı Washington’tan aldık size verdik” diyor mesela…

Bir parçası olduğu yerleşik düzene (establishment) karşı kendini, vatandaşın sesi soluğu olarak sunuyor.

3) “Amerikan malı al, işe Amerikalı al” şeklinde özetlenebilecek ekonomi modeliyle küreselleşmeye karşı çıkıyor.

Milliyetçilik yaparak düne kadar küresel dünya diyen Amerikan elitlerine ve Avrupa’ya mesaj veriyor.

ABD’nin “küresel dünya” hayali biter mi bilmiyoruz.

Fakat kapitalizmin nimetlerinden ve boşluklarından faydalanarak zengin olan bir işadamının dünyanın bir numaralı ekonomisine sahip ABD’ye başkan olduktan sonra bunları söylemesi kendi içinde bir çelişkiyi barındırıyor.

ZITLIK STRATEJİSİ

Zaten Trump’ın stratejisi de bu sanırım.

Zıtlıklar üzerinden düzeni sarsmak ve kendine sınır çizmeye çalışan kurumlara karşı hareket alanını mümkün mertebe genişletmek.

Toplumu ikiye bölen bir siyasi söylem tutturması da medyaya savaş açması da bu niyetinin bir göstergesi…

Sanatçıların, kadınların Trump’ın bu sert siyasi çıkışlarını protesto etmek için sokaklara dökülmesi, ABD’nin 20 Ocak’tan sonra yepyeni bir döneme girdiğini haber veriyor bize.

Bakalım Amerika Birleşik Devletleri (United State of America) 45’inci Başkan Trump’la hangi yöne evrilecek.

Kanlı bir iç savaştan sonra sağlam temeller üzerine bina edilen sistemi vaadettiği gibi daha da güçlendirebilecek mi yoksa ülkeyi şirketi gibi yönetmeye kalkarak Amerika’yı Amerika yapan temel değerlerin yıpranmasına yol açabilecek gelişmelere zemin mi hazırlayacak?

Birleşik Devletler, bir süre sonra Gorbaçov zamanında Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine girdiği gibi Trump’ın Bölünmüş Devletleri (Separated States of Trump) haline gelir mi?

Bekleyip göreceğiz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin