Sende mi Binali!

HABER-YORUM | SEMİH ARDIÇ

Parlamenter sistem 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılan seçimle tarihe karışınca “Son Başbakan” unvanı ile siyaset tarihindeki yerine alan Binali Yıldırım, halihazırda Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığı vazifesini ifa ediyor.

Yıldırım yarı şaka yarı ciddi üslubu ile Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) sözcülerine kıyasla farklı bir tarzda konuşur.

EN MÜHİM FARK: DİPLOMASI VAR

Yıldırım’ın mizacı daha sakindir. AKP lideri ve Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın öfke katsayısını ele veren gergin yüz hatları ile yan yana getirilemeyecek kadar sakin bir çehresi vardır.

Yıldırım’ın Erdoğan’dan tek farkı bu da değil. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Gemi İnşa Mühendisliği’nden mezun olduğunda kimsenin tereddüdü yok. Bir başka ifade ile üniversite diplomasının aslı kayıp değil, İngilizce de biliyor.

Gazetecilerden diğer partilere mensup siyasetçilere kadar Yıldırım ile muhatap olanlar şu hususta hem fikirdir: Binali Yıldırım herkesi “sükûnet” ile dinler, kolay kolay asabileşmez. Çözebileceği bir mesele ise sözü eğip bükmeden doğrudan ifade eden bir tarzı vardır.

OLUP BİTENDEN ERDOĞAN KADAR YILDIRIM DA MESUL

Türkiye’nin içine düştüğü perişan halde elbette en az Erdoğan kadar Yıldırım’ın da payı var. Maksadım Binali Yıldırım methiyesi kaleme almak değil.

Hep ifade ediyorum: Bozuk saat bile günde iki defa doğruyu gösterir.

TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ın 16 Kasım’da Hürriyet’te bir mülakatı yayımlandı. Mülakatın başlığında, spotunda geçmeyen bir kısım var ki ilk bakışta ben de atladım o kısmı.

Bir arkadaşım telefonda, “Meclis Başkanı Binali Bey neler söylemiş, okudun mu?” deyince çok kayda değer bir cümle göremediğimi ifade etmiştim. Arkadaşım, “Öyle değil. Tekrar okumalısın.” tavsiyesi ile telefonu kapattığında ilk işim aynı haberi bir daha okumak oldu.

HÜRRİYET ESAS HABERİ SAKLAMIŞ!

Arkadaşım haklıymış. Gazetecilik tabiri ile “manşetlik sözler” haberin içinde adeta pamuklara sarılıp sarmalanmış. Haber okurdan adeta saklanmış.

“Aman kimseler görmesin başımıza bir iş gelmesin.” dercesine esas haber katledilmiş. Kim tarafından?

Meslekî tecrübesinden kimsenin tereddüt etmeyeceği Vahap Munyar’ın imzası ile yayımlanmış haber.

Hürriyet’in ekonomi yazarlığından gelen Genel Yayın Müdürü Vahap Munyar da diğer Saray gazetelerinin yayın müdürleri gibi Saray’ın talimatlarına riayet etmeyi gayet iyi biliyor.

Demirören ailesi Hürriyet’i aldıktan sonra Sedat Ergin, Fikret Bila silsilesinde üçüncü Genel Yayın Müdürü Munyar olmuştu. Munyar sair vakitte böyle bir haberin manşetten girmesi için Yazı İşleri’ni ayağa kaldırırdı. Mamafih şimdi çarpıcı beyanları haberin içinde bir yerlerde geçiştirmiş…

Ne diyor o haberde Yıldırım? Ezcümle AKP kurmaylarının, ekonomi bakanlarının, hatta Erdoğan’ın aksine “kriz mriz var” diyor.

YILDIRIM: SIKINTIDA DEĞİLİZ DEMEK YANLIŞ OLUR

Yıldırım, ekonominin halini şöyle özetliyor: “Ciddi bir ekonomik sıkıntıyla karşı karşıyayız. Değiliz demek yanlış olur. Ekonomik sıkıntı var. İşte yaşadıklarımız ortada. Hedeflediğimiz göstergeler şaştı.”

Krizin en üst seviyeden ilk itirafı bu sözler…

“Ekonomik sıkıntı” diyerek sözlerini biraz yumuşatsa da Yıldırım krize dair tespitlerine devam ediyor: “Sebepler üzerinde uzun uzun konuşabilir. Bu sıkıntı öncekilerden biraz daha farklı. Geçmişteki kamunun içine düştüğü sıkıntıydı. Bu sefer kamu doğrudan sıkıntının merkezinde değil. Sıkıntı reel sektörde, iş âleminde.”

KISA VADEDE DÜZELME MÜMKÜN MÜ?

“Son başbakan” Binali Bey, krizin kısa vadede aşılacağına ihtimal vermiyor. “Düzelme sürecinin biraz uzun vadeli olacağını görmemiz lazım.” tespitinin akabinde Yıldırım çareye dair bir teklifte bulunuyor.

Yıldırım, “Bu sıkıntının özel sektör üzerinden alınıp kamu tarafına aktarılması lazım. Çünkü reel sektör üretmeye devam etmeli. Onların bilançoları bozulmamalı.” diyerek “şirketleri kurtaralım” mesajı veriyor.

Doğru ya da yanlış Yıldırım’a göre krizin aşılması için reel sektöre yardım edilmeli.

Muhtemelen iflasların birbirini tetikleyebileceğinden ve işsizliğin yüzde 13’ü aşmasından endişe ediyor ki son açıklanan sanayi üretimi verisi ekonominin daraldığını teyit etti.

SANAYİDE ÇARKLAR DURDU

Eylül ayında sanayi üretimi yüzde 2,7 azaldı ki ekim, kasım ve aralık ayları eylülden de vahim olacak endişesi hâkim. İşsizlik yeniden yüzde 11’i aştı.

Genç işsizlerin oranı yüzde 20,7. İş bulma ümidini kaybettiği için iş aramayanlar dahil edildiğinde işsiz sayısı 3,7 milyondan 6,2 milyona yükseliyor.

Binali Yıldırım bilerek yahut sehven krizi itiraf etti. Saray’ın “inkâr” siyaseti yüzünden krizin içinden çıkılmaz bir hal aldığı ortada.

En azından teşhis konulmasına vesile olabilir Binali Bey’in tespitleri. Her ne kadar kendisine “Sende mi Bilal!” denilmesi ihtimali olsa da Yıldırım’ın beyanatını Başkan Erdoğan ve bakanlar kurulundaki 16 bakanın tekrar okumasında fayda var.

KRİZİ İNKÂR ETMEK ÇARE DEĞİL

TBMM Başkanı Yıldırım, “Krizi inkâr etmeden yangını söndürmenin yollarını bulmalıyız.” dediği için “sırtından bıçaklamak” deyiminin karşılığında kullanılan “Sen de mi Brutus!” ithamına maruz kalabilir mi?

Hatta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olma hakkı peşinen elinden alınabilir mi?

Başkan Erdoğan, Türkiye’de bu suâllere “hayır” denilemeyeceğini herkese yaşatarak öğretti.

Bugün “kral çıplak!” diyebilme cesaretini gösteren Binali Bey yarın “Sözlerim çarpıtıldı.” derse şaşırmayız.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin