Seçim Kanunu ‘muhafazakar seçmenin eli’ üzerine kuruluyor

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

AK Parti ve MHP tarafından üzerinde iki yıldan bu yana çalışıldığı belirtilen Seçim Kanunları ve Siyasi Partiler Kanunu’nda yapılacak değişikliklere ilişkin kanun teklifi Meclis Başkanlığına sunuldu. 15 maddelik teklif, barajın indirilmesine yönelik boyutuyla tartışılıyor. Oysa gözden kaçırılan, değişikliğin “muhafazakar seçmenin eli” üzerine oturtulmuş olması.

En başta şunu belirtmek istiyorum. Sandık yaklaştığı zaman, seçim kanunlarında kendine en avantaj sağlayacak düzenlemeler yapmak, maalesef Türkiye’de iktidarlar tarafından bir siyasi gelenek haline getirilmiş durumda.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Bunu ilk kez AK Parti-MHP ittifakı yapıyormuş gibi algılayıp iktidara saydırmanın bir anlamı yok. Benzeri adımları sadece sağ partiler atmadı. CHP’nin öncülü SHP, 1991’de DYP ile koalisyon hükümeti kurduğunda, (iki partinin de seçim vaatlerinde bulunmasına rağmen) DSP’nin Meclis’e girmesini önlemek amacıyla barajı aşağıya çekmeye yanaşmamıştı.

Neyse bugüne gelmekte fayda var. Cumhur İttifakı bileşenleri, hazırladıkları “Milletvekili Seçimi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini” dün TBMM Başkanlığı’na sundu.

Teklifle getirilen düzenlemeleri, AK Parti Siyasi ve Hukuki İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı ile MHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız kamuoyuna açıkladı.

Yapılan değişikliklerin neler olduğunun maddeleri üzerinde durmayacağım. Ayrıntıların neler olduğu internet ortamında zaten var. Ana başlıklara baktığımızda şunları görüyoruz;

– Seçim barajının yüzde 10’dan yüzde 7’ye indirilmesi,
– Bir partinin seçime katılması için gereken iki şarttan biri olan “Meclis’te grubu bulunan” hükmünün kaldırılıp ülke genelinde örgütlenme ve kongrelerini yapmasının tek şart haline gelmesi,
– Seçimlerde milletvekilliği dağılımı ittifaklar üzerinden değil, doğrudan partilerin aldığı oylar üzerinden yapılması,
– İl seçim kurulu başkan ve üyeleriyle ilçe seçim kurulu başkanlarının “en kıdemli” olan yerine birinci sınıfa ayrılmış hakimler arasından kurayla belirlenmesi,
– Cumhurbaşkanının seçim yasakları kapsamı dışında bırakılması,
– Mahalli idareler seçimlerinde, seçmen güncellemeleri bir yıl önceki seçmen kütüğü üzerinden yapılması.

YORUMLAR CUMHUR İTTİFAKI’NIN GEÇEN SEÇİM ALDIĞI OYLAR ÜZERİNDEN YAPILIYOR

Getirilmesi planlanan değişikliklerle ilgili yorumlar yapılıyor. Yorumlarda iktidarın yapılan düzenlemelerle nasıl avantajlı bir hale geleceği anlatılıyor. Niğde, Trabzon ve Nevşehir örnekleriyle muhalefetin aldığı milletvekillerinin iktidar partilerine geçeceği söyleniyor. Aynı oyu almaları halinde, yeni milletvekili hesaplama yöntemiyle Niğde’de ve Nevşehir’de CHP’nin aldığı vekilliğin, Trabzon’da İYİ Parti’nin çıkardığı vekilliğin MHP’ye geçeceği örnekleri veriliyor.

Bu hesaplamalar yanlış değil. Dağılım, D’Hondt sistemiyle yapılacak.

Getirilecek seçim sistemi, 2018’de uygulanmış olsaydı milletvekili dağılımı şöyle olacaktı:

-AKP: 295 yerine 307’,
-MHP: 49 yerine 53,
-HDP: 67 yerine 71,
-CHP: 146 yerine 131,
-İyi Parti: 43 yerine 38 milletvekili çıkaracaktı.

Dün, ittifaklar içi partilerin toplamı üzerinden milletvekili dağılımı yapmak iktidarın işine geliyordu. 2018 Haziran seçimlerinde Cumhur İttifakı’nda AK Parti ve MHP vardı. Millet İttifakı’ndaysa CHP ve İYİ Parti ile Saadet ve Demokrat Parti yer alıyordu.

Seçimde ittifak sistemi uygulanması üzerine Millet İttifakı’nın iki temel partisi CHP ve İYİ Parti seçimlere ittifak çatısı altında girmişti. Saadet ve DP adaylarıysa (sırasıyla) CHP ve İYİ Parti listelerinden aday oldular.

Seçim barajının MHP’nin muhtemel oy oranı çerçevesinde yüzde 7’ye indirilmesi ve milletvekili dağılımının değiştirilmesiyle iktidar bloğunun konumunun gözetildiğine şüphe yok. Ama bu girişimle esas itibariyle ittifaklar anlamsız hale getirildi.

Bu en çok MHP’nin aleyhine olacak. İttifakın küçük ortağı, sanki AK Parti’ye iltihak etmiş gibi. Ya da iktidar partisi muhalefete kurduğu kuyuyu MHP için kazmış durumda.

AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın yeni Meclis’in şekillenmesine ilişkin düzenlemesi bununla sınırlı değil. Bu düzenlemeyle iki amaç hedefleniyor.

Birincisi, muhalefet kanadında yeni bir ittifak oluşturulmasının önü açılıyor. Bu ittifaka 6 partiden biri de dahil edilirse iktidar açısından tadından yenmez olur.

Bir diğer hedefse Millet İttifakı’nda kalacak olan İYİ Parti dışındaki partileri, CHP listelerinden aday olmaya zorlamak. Oy zayiatının önüne geçmek için bu partiler, ayrı ayrı seçime girmek yerine, CHP çatısı altında yer almak durumunda bırakılacak.

İktidar, muhafazakar tabanda yıllardan bu yana CHP şeytanlaştırılmaya çalışıldığı için “seçmenin 6 Ok’a eli varmaz” algısına oynuyor. Bu seçim sürecinde, geçmişten daha fazla CHP’yi “dinsiz parti” gösterme çalışmaları yapılacak demektir.

Seçimlerde cumhurbaşkanı, seçim yasaklarından muaf tutulacak. Bu durum, esas itibariyle geçen seçimlerle bu seçimleri farklı etkilemeyecek. Zaten iki şapkayı birden taşıyan isim, seçim yasaklarının olduğu dönemde “Ben cumhurbaşkanıyım” diyerek yasalar karşısında devekuşu tavrını sergiliyordu.

HDP İÇİN GETİRİLEN YENİ DÜZENLEME

Partilerin seçime katılabilmeleri için gereken şartlarda yapılan düzenlemeyle “TBMM’de grubu bulunması” hükmünün çıkarılmasının HDP için yapıldığı anlaşılıyor. Bu da bize gösteriyor ki HDP’nin kapatılması devlet nezdinde kararlaştırılmışa benziyor.

Muhtemelen kapatma kararı da seçim takviminin belli olduğu günlere “bir tesadüf” olarak denk getirilecek. Bütün HDP’lilerin milletvekilleri düşürülmeyeceğine göre, Meclis’teki “eski HDP’li milletvekilleri” kurulacak yeni partiye katılacaklar.

İktidar bu yeni kurulacak partinin seçime katılmasının önüne geçmek amacıyla bu grup şartını ortadan kaldırmak istiyor. Kapatmalara alışık olan Kürt siyasi hareketi, muhtemelen yedek bir partiyi kurup 41 ilde örgütlenmesini tamamlayıp kongrelerini bile yapmıştır. Veya bu adımdan sonra harekete geçmişlerdir.

Esas itibariyle bir iktidar seçim sistemiyle oynamaya kalkışmışsa, seçmenden gelen olumsuz sinyalleri almaya başlamış demek. Yasa değiştirme çabası da, daha az oyla daha çok nasıl milletvekilliği elde edebilirim girişiminden çok da farklı değil.

Medyada değişikliğin Meclis’e sunulduğu andan itibaren yapılan yorumları takip etmeye çalıştım. Hemen hepsi, muhalefetin hiçbir hareket kabiliyetinin olmadığı varsayımı üzerine yapılıyor.

Bugün Millet İttifakı çatısı altında bulunan partiler, 2018 seçimlerine ne kadar beceriksizce girdilerse, 2019 yerel seçimlerinden itibaren de o kadar bilinçli hareket ettiler. Bunun sonucu olarak da 31 Mart seçimlerinde, iktidar açısından “hezimet” olarak yorumlanacak bir sonuca ulaştılar.

Muhalefet, bugün 2019 Yerel Seçimleri atmosferinden çok daha iyi bir konuma gelmiş durumda. Eğer, 2018 Kasım ayı ile 2019 Mart sonuna kadar takındıkları tavırla yol alırlarsa, iktidar hangi seçim düzenlemesini yaparsa yapsın elde edeceği sonuç hüsran olacak.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin