Şartlı salıvermede indirim düzenlemesi (2)

YORUM | AZİZ KAMİL CAN

İlerde başka bir yazımıza konu olacak TMK ve TCK’daki terör örgütü üyeliği ile ilgili düzenlemelerdeki sıkıntıların yanında İnfaz Yasasında da sıkıntılar ve eşitliğe aykırı düzenlemeler bulunduğunu önceki yazımızda açıklamıştık. Bunların dışında son zamanlarda Hükümetin, İnfaz Yasasında değişikliğe giderek cezaevlerinde var olan yoğunluğu hafifletmeyi amaçladığı anlaşılmaktadır.

Böyle bir düzenleme daha önce kamuda “Rahşan Affı” olarak bilinen 4616 sayılı, 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun ile de hukuk sistemimizde gündem olmuştu.

Çıkarılan bu yasada çelişkili ve eşitliksiz birçok düzenleme olunca onlarca mahkeme tarafından bu durum Anayasa Mahkemesine taşındı ve Anayasa Mahkemesi 18/7/2001 tarihli ve E.: 2001/4, K.: 2001/332 sayılı Kararı ile eşitlik ilkesine aykırı gördüğü bazı maddeleri iptal ederek, dolaylı bir biçimde düzenlemenin kapsamını genişletmiş oldu.

Bugün de Hükümet, Anayasa ile uyuşmayacak, eşitlik ilkesine aykırılık doğuracak, infaz yasası hükümleri arasında çatışma sağlayacak biçimde, infaz yasasında yapmayı düşündüğü değişiklik ile bazı suç tiplerini düzenleme dışında bırakmak istemektedir.

Böyle bir durum Anayasaya aykırı olacaktır. İnfaz yasasında şartla tahliye düzenlemeleri 107 ve 108. maddelerde düzenlenmişlerdir. Bu düzenlemelere göre infaz; alınan ceza süreleri, örgüt yöneticiliği ve üyeliği, yaş küçüklüğü, cinsel suçlar, uyuşturucu suçları ve mükerrerlik gruplarına bağlı olarak hesaplanmıştır. TMK gereğince de md 107/4 ve 108. maddelerdeki infaz düzenlemesi yani 3/4 lük durum terör suçları için geçerli olacaktır.

Öte yandan md 107/4’teki düzenleme “(4) Suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçtan dolayı mahkûmiyet hâlinde; ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuzaltı yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, süreli hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar cezalarının dörtte üçünü infaz kurumunda çektikleri takdirde, koşullu salıverilmeden yararlanabilirler.” şeklindedir. Bu düzenlemeye göre adi suç örgüt yönetici ve üyeleri de 3/4 oranında infaz göreceklerdir.

Şayet hükümet bir suç çetesinden mahkum olmuş ve 107/4 gereği 3/4 oranında infaz görecek olan kişinin cezasında 1/2 indirim düzenlemesi getirip terör suçlusu kişinin cezasından indirim öngörmezse bu açıkça Anayasanın 2 ve 10. maddelerine aykırı olacaktır.

Hükümetin bu yasa teklifi 4616 sayılı Yasadan farklıdır. 4616 sayılı Yasada genel olarak yasa kapsamına girmeyen suçlar tek tek sayılarak bunlardan mahkum olanların öngörülmüş olan 10 yıllık infaz indiriminden yararlanmayacağı belirtilmiş ve nitekim AYM’ce, dahil edilmeyen ancak kapsama alınmış olanlar ile aynı fasıl altında bulunan bazı maddeler için iptal kararı verilerek düzenleme genişletilmiştir.

Oysa Hükümetin güncel önerisi, İnfaz Yasasında, yani madde 107 ve ilgili maddelerde koşullu salıverme oranlarında genel değişikliğe gitmektir. Yukarıda ifade edildiği gibi koşullu salıverme genel itibari ile 6 grupta toplanmıştır. 3/4 oranındaki infaz rejimine tabi örgüt yöneticisi veya üyesi grubu şayet aynı kalacaksa bu durumda hem terör suçluları hem de adi suç örgütü üyeleri yeni düzenlemede yararlanmayacaktır ki bu durum Anayasaya uygun olabilecektir. Ve buna göre örneğin bir haksız kazanç elde etme örgütünün üyeleri ile anayasal düzene karşı kurulan örgüt üyeleri aynı durumda olacaklardır. Bu durumda da örgütsel faaliyet bağlamında birçok adi suçlara karışmış kişi, örneğin Alaattin Çakıcı, uyuşturucu vb suçlarla ilgili diğer örgüt üyeleri vs tahliye olamayacaktır.

Ancak kanun değişikliğine, getirilen düzenlemeden terör örgütü suçlularının yararlanmayacağı biçiminde bir açıklama yapılması veya bu açıklama yapılmadan 3/4  muhafaza edilerek ve fakat adi suç örgütü mensuplarının düzenlemeden yararlanması infaz rejimi hukuk bağlamında anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olacaktır.

Nitekim bu düzenleme 4616 sayılı yasa gibi belli suçlardan indirim öngören bir nitelikte olmayıp direk infaz grupları saptanmış olan kişilere ilişkindir. Yasama organı, kanunun ruhuna uygun olarak; ceza süreleri, örgüt (adi ve terör), çocuk, cinsel suçlar, uyuşturucu suçları ve mükerrerlik gruplarına bağlı bir şekilde suç ayrımına gitmeden infaz düzenlemesini yapmak zorundadır. İnfaz kanunu md 107 ve 108 tamamıyla değiştirilmeden belirtilenin dışında yapılacak bir düzenleme, örneğin terör suçlularını yararlandırmama, anayasa aykırı olacak ve nihayetinde iptal edilme durumu ile karşı karşıya kalabilecektir.

Öte yandan medyaya yansıyan muhtemel yasal düzenlemede 0-6 yaş grubu çocuğu bulunan kadın hükümlüler ve 70 yaşını bitirmiş hükümlüler, cezalarının bitimine 4 yıl kala denetimli serbestlikle tahliye edilebilecekken, aynı durumda olan terör ve diğer bazı suçların mahkumları bundan yararlanmayacaktır. Bu durum Anayasaya aykırıdır. Çünkü burada yapılan sınıflandırma suç tipleri ile ilgili olmayıp, kişilerin özel durumları ile alakalıdır. Aynı şeklide yeni doğum yapmış kadınlar arasında ayırıma gidilmesi ve önceden işlenen suçların denetimli serbestlik sürelerinin farklılığı da eşitlik ilkesine aykırıdır.

Unutulmamalıdır ki, düzenleme infaz sistemi ile ilgili olup, suç tipleri ile ilgili değildir. İnfaz, içerideki tüm mahkumlar açısında yasada belirtilen gruplar bağlamında şekillendirilmelidir. Bunun dışındaki düzenlemeler anayasal aykırılık oluşturacaktır.

Sonraki yazı: Cezaevlerinde yaşam hakkı 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin