Sarp bir yokuş!

YORUM | M. NEDİM HAZAR 

Rivayet edilir ki Mekke ulularından özellikle üç kişi algıya ziyadesiyle önem verirdi: Velid b. Muğire, Ebu Süfyan ve Ebu Cehil. İbn-i Habib bu çemberi gayet geniş tutar ve 8 kişi olduklarını yazar. Bu sekizin içinde de vardır meşhur üçlü.

İslam’ın erken döneminde bulundukları konumun sarsılmaya başladığını gören bu üç isim (ki biri iç siyaset, biri ibadet [putlar], diğeri askeriye ile meşguldü) Mekke’de o güne kadar görülmemiş bir zulüm fırtınası estirmeye ve algı oyunlarına başladılar.

Velid b. Mugire en yaşlılarıydı. Ki aynı zamanda Ebu Cehil’in de akıl hocalığını yaptığı söylenir. Hz. Peygamber’in taraftar bulmaya başlamasından sonra alınacak önlemlere dair Meclis’i (Dar-ül Nedve) topladı ve şu stratejiyi önerdi:

“Kureyşliler arasında Muhammed’e (asm) kâhin, deli, şair gibi nitelemeler yapmaktadır. Bu yanlıştır. En doğru strateji, onun evlâdı babadan, kardeşi kardeşten, karıyı kocadan, kişiyi ailesinden ayıran bir büyücü olduğunu söyleyelim.”

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Bunun üzerine şu ayetler nazil oldu:

“Yarattığım o kişiyi tek başına bana bırak; geniş bir servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisine nimetleri serdikçe serdiğim, arkasından daha fazla vermemi bekleyen kişiyi. Hayır, umduğu gibi olmayacak. Çünkü o bizim âyetlerimize karşı inatla direnmektedir. Ben de onu sarp bir yokuşa süreceğim. Zira o düşündü taşındı, ölçtü biçti. Kahrolsun, ne biçim ölçme biçme bu! Ardından yine kahrolsun, ne biçim ölçtü biçti! Sonra baktı, sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda arkasını dönüp gitti ve kibrine yenildi. ‘Bu’ dedi, ‘olsa olsa eskilerden nakledilmiş bir sihirdir; bu bildiğiniz insan sözünden başka bir şey değildir.’ Ben onu cehenneme sokacağım…” (el-Müddessir /11-26).

Kur’an-ı Kerim nadiren kişiler hakkında nokta atışı yapar, ki müfessirler Velid hakkında en az 15 ayette bahis olduğunu söylerler. Sadece Müddessir suresindeki 15 ayetin onunla ilgili olduğu bilinir. Bununla beraber, Hicr ve Kalem surelerindeki bazı ayetlerin de Velid b. Mugire’den dolayı nazil olduğu müfessirlerce kayda girmiştir.

Müslümanların boykota tabi tutulup, şeytanlaştırılarak Şib-i Ebi Talip’e sürgün edildikleri dönem, her sabah atıyla sokaklarda gezip, “Hala mı o büyücüye iman ediyorsunuz?” diye algı çalışması yapardı Velid.

Onlar için, özellikle Hz. Peygamber aleyhine kamuoyu oluşturulması çok önemliydi. Ebu Süfyan bunun için dönemin medyası diyebileceğimiz halka şiir okuma ortamlarını çok iyi kullanıyor ve sözü güçlü şairleri Kabe’nin merdivenlerine çıkartıp Hz. Muhammed (sav) ve İslam aleyhine dizeler okutuyordu.

Ebu Cehil ise en fenasını yapıyordu. İşkence ile Müslümanları dininden vazgeçirmeye çalışmak…

Çağrı filminde de geçer Hz. Bilal ve Yasir ailesine yaptıkları.

En güçsüz olanları seçip işkenceden geçirerek, inandıkları davadan geri dönmelerini sağlamaya çalışıyor. Sadece itiraf ile de yetinmiyor, kamuya ilan ederek haklılıklarını ispatlamaya çabalıyordu.

Ammar b. Yasir ve ailesine yaptıkları akıl almazdı.

Yasir ailesi zayıf ve korumasız olduklarından tüm aile halkı işkencelerden işkencelere uğratıldı. Başta Ebu Cehil olmak üzere Mahzumoğulları büyük işkence ederlerdi. Örneğin öğlenin en sıcak zamanlarında Mekke kayalıklarına, Bathâ’ya götürürlerdi.

Müşrikler onları genelde Râmdâ’ya götürüyorlar, demirden gömlek giydiriyorlar, güneşin bağrına yatırıyorlar, iç yağlarını ağır ağır eritiyorlardı. Râmdâ’da güneşin altına yatırıldığı gibi, sırtı kızgın demirlerle, ateş korlarıyla dağlanıyordu ve mübarek Ammar b. Yasir (ra) ömrü boyunca bu işkence izlerini hep taşımıştı.

Bir başka işkence de su ile yapılandı. Mugire oğullarından bazı müşrikler Hz. Ammar’ı belinden bağlayıp Meymun kuyusunu sarkıtır ve öldüğüne ikna olana kadar orada tutarlardı.

Ve bilir misiniz, bu işkencelere maruz kalan Ammar, Hz. Peygamberi gördüğünde ne sorardı?

“Ya Resulallah! Şu içinde bulunduğumuz zaman hep böyle işkence içinde mi geçecek? Bu süreç ne zaman bitecek?”

Hz. Peygamber, Ammar için gözyaşı döker ve her zaman “Sabren ya Ammar sabren!” derdi.

İslam tarihi olayı şöyle naklediyor:

“Ammar’ın üzerinde müşriklerin çoğunlukla yaptıkları gibi demir bir gömlek vardı ve Râmdâ’nın en sıcak yerine yatırılmış, iç yağları güneş altında ağır ağır eritilmekteydi.

Başucunda Ebu Cehil ile Mugire oğullarının ileri gelenleri vardı ve Onu dininden dönmesi için baskı yapıp duruyorlar, işkencelerini artırıyorlardı.

Fakat her ne yaparlarsa yapsın Ammar istediklerini söylemeyince Ebu Cehil yanındakilere:

-Onu Meymun kuyusuna atalım. Belki o kuyu aklını başına getirir dedi.

Ammar b. Yasir’i (r.anh) belinden bir ip bağlayarak Meymun kuyusuna sarkıttılar.

Sarkıtmadan önce de:

-Ey Ammar! Şunu iyi bilesin ki sen Muhammed’i kötüleyip sövünceye Lat ve Uzza Muhammed’in dininden daha iyidir; benimde sizlerin de rabbi onlardır deyinceye kadar seni bırakmayacağız, dediler.

Ve Onu peygamberimize dil uzattırmadan, putlarının Muhammed’in getirdiği dinden daha hayırlı olduğunu söyletmeden bırakmadılar.

Ammar ruhsata dayanarak onların istediklerini söyleyince bunu sevinçle her yere yaydılar.”

Efendiler Efendisi, Kur’an’dan aldığı ruhsatla ona baskı ve işkence ile söyletilen şeyleri söyleyebileceği ruhsatını vermişti.

Kutsal metinde şöyle buyuruluyordu:

“Gönülleri imanla dolu olduğu halde zor altında olan kimseler müstesna olmak üzere kim inandıktan sonra Allah’ı inkâr edip gönlünü kâfirliğe açarsa onlara Allah katından bir gazap vardır. Büyük bir azap da onlar içindir” (Nahl 106).

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

5 YORUMLAR

  1. Hocam bu ruhsat günümüzdede geçerli olabilir. Hayli yaşlanmış bir insan hapsaneye girmeyi, işkence görmeyim, Allah korkusunun olmadığı bir ortamdan uzak kalayım, kalan ömrümü hiç olmazsa evimde geçireyim diye kullanabilir. Ayrıca o gün Peygamberimizi haşa karalamaya verilen ruhsat günümüzde hayli hayli verilir gibi geliyor. Önemli olan herhalde ruhsatı kullanan kişinin niyeti ve kalp saffetligini yakalaması olacak. Kalpleri en iyi bilen Allah(cc) dır.

  2. Hocam birde şu kaybetme yada kazanma meselesi; biraz göreceli gibi bunun standardını kim belirliyor? Kesin kaybetme yada kazanma varmı? Mesela kuyudan ayakkabısıyla su çıkarıp köpeğe içirene kadar kaybetme kuşağında yaşayan bir kadın bu olaydan sonra hemen kazanma kuşağına geçebiliyor. Kuşaklar arasında böyle dikey geçişler varmı?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin