Rejimin istediği yere çekilen HDP

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Selahattin Demirtaş’ın “Türkiyelilik” söylemi HDP içerisinde kan kaybetmeye devam ediyor. Son olarak Ayhan Bilgen de HDP’den ayrıldı. HDP her geçen gün eski kodlarına biraz daha dönüyor.

Demirtaş eş genel başkan iken, sadece Kürt meselesi değil ülkedeki bütün meselelerle ilgilenen, bütün sorunlarla birlikte Kürtlerin yaşadıkları problemleri de çözüme kavuşturmayı amaç edinen politikaları, seçmenden büyük destek görmüş, ülkedeki her kesimden oy almayı başarmıştı. 7 Haziran 2015 seçimlerinde beklenmedik bir şekilde yüzde 10 barajının çok üstünde bir sonuç elde etmişti.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Yıllarca Kürtlerin CHP’si rolüne soyunan bölgesel ve etnik kimlik haricinde herhangi bir konuyla ilgilenmeyen, solcu, dini söylemlere kapalı bir parti görünümündeydi HDP. Demirtaş dönemiyle birlikte dar kalıplarını yıktığı gibi Ayhan Bilgen, Hüda Kaya, Mehmet Ali Aslan, Altan Tan gibi din ile barışık isimlerle de iyice güçlenmişti. Türkiyelilik söylemiyle Ege’den, Akdeniz’den oy aldığı gibi kendisine mesafeli duran dindar Kürtlerin de tercihi olmuştu. Bu durum onu Türkiye siyasetinde çok etkili bir parti haline getirmişti. HDP’nin başarısı en çok AKP’nin oylarını etkilemiş, o vakte kadar araya mesafe koyan muhafazakar Kürt seçmenine ulaşabilmişti.

HDP’nin Kürt ayrılıkçılığından sıyrılıp, ülkenin bütün sorunlarıyla ilgilenen bir Türkiye partisine dönüşmesi, çatışmayla beslenen, kavgayı sürekli diri tutarak siyaseti belirleyen mevcut sistemin, köklerinden sarsılmasına neden oluyordu. Sadece Türkiye Cumhuriyetinin 100 yıllık rejimini değil, 15 Temmuz tiyatrosunun da bütün foyası ortaya dökülüyor toplumsal illüzyonu bozuyordu.

Ergenekon-AKP iktidarı buna daha fazla müsaade etmedi, önce Demirtaş’ı tutukladılar, sonra da HDP’yi tekrar eski yerine çekecek, rejimin operasyon aparatı halinde tutacak süreci başlattılar. Partide Sezai Temelli, Saruhan Uluç gibi isimler etkin görevlere geldi. Kılıçdaroğlu’nun Kürt meselesi konusundaki çıkışına Demirtaş’tan sonra partinin eş Genel Başkanı olan Sezai Temelli’nin ‘muhatabınız İmralı’dır’ sözlerini hatırlayacaksınız. Yine Demirtaş’ın tutuklanıp, Ayhan Bilgen’in de Kars Belediye Başkanı olmasından sonra parti sözcüsü olan Saruhan Uluç, 1 Kasım 2015 seçimlerinden önce çoğunlukla Kürtlerin yaşadığı şehirlerin yerle bir edildiği ve AKP’nin yüzde elliye varan bir oy ile seçimi kazanmasını sağladığı terör sürecini de Cemaat’in üzerine yıkmıştı. Böylece AKP-Ergenekon evliliğinin en büyük günahlarından biri olan terör sürecinde de onları aklamaya çalışmıştı.  

Bununla da kalmadı HDP, 15 Temmuz’dan sonraki soykırımı tıpkı CHP, İYİ Parti, Saadet gibi sessizce izledi. Bütün bu yaşananlarla ilgili neredeyse tek kelime etmeden, kılını kıpırdatmadan olanları seyretti.

Sessizce daha önceki alanına çekildi, Türkiyelilik fikrinden her geçen gün biraz daha uzaklaştı. Muhafazakar bir geçmişten gelen Altan Tan, Mehmet Ali Aslan gibi isimler partide barınamaz duruma gelip ayrıldılar. Önceki gün Ayhan Bilgen de “yolcu yolunda gerek” diyerek istifa etti.

Tekrar etmiş olayım, HDP’nin tekrar laik, Kürtçü, bölgesel bir partiye dönüşmesi, yeniden yüzde 6-7 bandında bir parti olması en çok AKP’nin işine yarayacak.

Ayhan Bilgen’in partide barınamamış olması üzerine çok düşünülmesi gereken bir konudur. Sanıyorum son operasyonu da Ömer Faruk Gergerlioğlu’na ve Hüda Kaya’ya yapacaklar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Demek hdp nin kendi içinde ciddi kavga var. Türkiyenin partisi olmak isteyenler ile rejimin partisi olmak isteyenler. Rejimin partisi olarak dayak yemek hoşlarına gidiyor. Dayak yedikçe türkiyeli hdp lilerin gücü azalırken rejim yanlısı hdp nin gücü artmaktadır. Türkiyelili hdp zayıflayınca rejim güçlenmektedir. Türkiyelili hdp demokrasi talep etmektedir. Bu antidemokratik rejimin işine gelmemektedir. Rejim yanlısı hdp ise demokratik çözüm adı altında garip şeyler istemektedir. Bu rejimin işine yaramaktadır. Çünkü kendisinden dönüşüm talebi olmamaktadır. Türkiyeliler bölünmeyi istememektedir. Fakat rejim yanlısı hdp bölünmeye gitmek istemektedir ve rejim dönüşmek yerine kendi kontrol edeceği bölünmüş kürtlere razıdır. Kck yapılanması bunun en açık örneğidir. Devlet içinde devlet söz konusuydu. Sanki bir devlet başka bir devlete gebe bırakılmıştı. Çok ığraşlar sonucu derin dünya işi bir noktaya getirmişti. Ama türkiyeli görevliler rejimin bu planını deşifre etmişti. O yüzden rejim kendisine rahat hareket alanı kalmadığını görünce türkiyeyi çökertti. Kurumların içini boşalttı. Rejimi askeri vesayetten istihbarat vesayetine kaydırdı. Türkiyelileri cezalandırdı. O yüzden bu süreçte rejim yanlısı hdp güçlendi ve rejim yanında yer aldı. O yüzden hdp süreç boyunca hiç sesini çıkartmadı. Aynı kemalistler gibi ölü taklidi yaptı. Tek farkla, hdp süreç boyunca ‘demokrasi’ deyip durdu, kemalistler ise tank palet fabrikası dedi. Hdp demokrasi görünmek için kullandığı yüzleri atıyor. Çünkü rejimin dönüşüm süreci bitmişti. Yani kılıçdaroğlu nasıl laikleri oyaladıysa bu süreçte, hdp de demokrasi diye laik kürtleri oyaladı. Laik türkler ve laik kürtlerin rejim sevgisi birbirlerini dönüştürmek zorunda olmamalarından kaynaklanmaktadır. Hdp gerçek bir demokrasiye dönüşmek istemez. O kürtlerin tek partisi olmak ister. Pkk üzerinden bölgede vesayeti kurmuştur. Kimse hdp dışında parti kuramamaktadır. Aynı şekilde kemalistleri demokrasiye dönüştüremezsiniz. Türkiyeli kürtler rejimin demokrasiye dönüşmesine baskı yapmaktadır. Ama rejim yanlısı kürtler ve türkler baskı yapmamaktadır. Tam tersine rejimin antidemokrasisinden yararlanmaktadır. O yüzden rejim yanlısı kürtler ve türkler rejime bağlıdır ve birbirlerine karşı demokratik sorumlulukları yoktur. Dönüşmek zorunda olmadıklarından rejimi savunmaktadırlar. Dönüşüm onlara çok ağır gelmektedir. O yüzden ayrı ayrı temsil edilmek işlerine gelmektedir. Yani adı konmamış bir bölünme söz konusudur aslında. Mesela kürt bölgelerine kemalistler gitmezler. Aralarında sanki alan bölüşmüşlerdir. Bu sınır senin şu sınır benim gibi. Bu sayede türkiyeli olmaya yani demokrasi olmaya gerek kalmadan kendi insanları üzerinde egemenlik kurmaktadırlar. Bu sürecin uzun vadede kontrollü bölünmeye gideceğini ama parçaların aynı rejim tarafından kontrol edileceğini tahmin etmek zor değil. Bütün mesele kimsenin demokratikleşmeye yanaşmaması yani kendi çıkarlarını türkiyenin üstünde tutmasıdır. Rejim yanlısı hdp yine rejim yanlısı milliyetçileri güçlendirmektedir. Hiç bir sorumluluk almadan antidemokrasi ortamından faydalanmaktadır. Yani rejime bağlı partiler büyürken türkiyeli partiler küçülmektedir. Demokrasi talebini gündeme getirenler ya pkk ya ışid tarafından öldürülmektedir. Karanlık bir ortam oluşturulmuştur. Bu ortamı okuşturan rejim ve rejimin partiler türkiyeyi avrupadan uzaklaştırmıştır. Türkiyenin avrupadan uzaklaşması rejimin işine gelmektedir. Çünkü demokrasi yönünde talepler gelmeyecek demektir. Böylelikle rejim türkiyenin yerini alacaktır. Eksik kalan yani demokrasisi olmayan rejimi kimse farketmeyecektir. Çünkü rejimin partileri birbiriyle kavgaya tutuştuğunda herkes kavgaya odaklanacaktır.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin