Ramazan’ınız Ramazan olsun!

YORUM | AHMET KURUCAN

Kısa bir yazı olacak.

Neden mi?

“Ârife işaret kafidir” derler.

Ramazan, oruç, iftar, sahur, yardımlaşma, zekat, sadaka, fitre, Kur’an, mukabele, sohbet, Ramazan eğlenceleri vb. Ramazan ile özdeşleşmiş yetişkin her Müslüman âriftir de onun için.

O açıdan yazıyı uzatmayacağım.

Ramazan Müslümanların Allah’ın “benim için” dediği oruç ibadetini yerine getirmeleri için seçmiş olduğu zaman dilimidir.

Bu mübarek zaman diliminin bütün Müslümanlara ve insanlığa hayırlar getirmesini temenni ederim.

Nasıl olacak bu?

Müslümanların kul olduklarını idrakine yeniden vararak Rablerine karşı ibadetlerini hakkıyla yerine getirmeleri ve hayatlarının muhasebelerini yarın Allah’ın huzurunda hesap verircesine yapmaları ile mümkün olabilir.

Soruyu ‘nasıl olacak?’ diye sordum ama cevabı ‘olabilir’ diye verdim. 

Neden?

Zira bu iradi bir şeydir. 

Müslümanın bu iki hususa özgür iradesiyle kendisinin karar verip hayatına taşıması gerekir.

Sözünü ettiğim iki konu da Müslümanlar olarak bizlerin eksik olduğu alanlar maalesef.

Nasıl mı?

Allah’ın kulu olduğumuzu sesimizin çıktığı en yüksek perdeden ifade ederiz genelde.

O’na şükran ve hamd duygularıyla yönelmenin, nimetlerine karşı ibadetlerimizle mukabelede bulunmanın gereğini yeri geldiğinde ayetiyle hadisiyle yeri geldiğinde aklî argümanlarla anlatırız.

Kitaplar yazarız, görüntülü-görüntüsüz sesli yayınlar yaparız.

Sohbetlerde, dost ve arkadaş meclislerinde konuşuruz.

Ve daha neler neler yaparız bunu ilan adına.

Ama kulluk bağlamında olması gerekeni hayatıma taşımakta ahesterevlik ederiz.

Çocukluğumda “İbadet ü taatıyla dört başı mamur Müslüman” derlerdi. 

Bu deyimin kendisi için söylendiği insanları gözümün önünden geçiriyorum da şahsen ben fersah fersah uzağım bu deyimin ifade ettiği hakikatten.

Onun için diyorum ki Ramazan Allah ile olan ilişkimizi sorgulamaya vesile olabilir ve kul olduğumuzun yeniden idrakine varmamamızı sağlayabilir.

Sağlamalı.

İnşaallah sağlar.

Duamız o, niyazımız o, temennimiz o.

İkincisi, Hakkın huzurunda hesap verme muhasebesi yapma.

Meşhur sözler arasındadır malum: “Ölmeden önce ölün” ve “Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekin.”

İkisi de aynı hakikate işaret eder.

İkisinin de manası ahirete inanan insan için açıktır, izaha ihtiyacı yoktur.

“Ahirette yaptığınız davranışlarının her birinden hesap vereceksiniz. İşte o günde hesabını veremeyeceğiniz bir davranışta bulunuyor musunuz bulunmuyor musunuz? Ecel celladı başını kesmeye gelmeden önce bu soruyu kendinize sorun ve kendinizden alacağınız cevaba göre kendinize çekidüzen verin.”

Evet, bu dünyada yaptığımız her bir davranışın hesabını ahirette vereceğimiz inancı içindeyiz.

İçindeyiz ama bu inancı davranışlarımıza yansıtabiliyor muyuz?

Asıl mesele bu.

Sadece namaz ve oruçla değil 24 saatimizin her bir karesinde.

Söz gelimi esnafız, mal satıyoruz, müşterimizi aldatmamada.

Sanayiciyiz. Ürettiğimiz malı dünya standartlarında birinci olacak kalitede yapmada.

Komşuyuz. O açken tok yatmamakta.

Memuruz. Hırsızlık yapmamakta.

Ve daha nice örnekler.

Açıkça ifade edelim İslam’ın bizlere sunduğu ilke, kaide, prensip, emir, yasak, tavsiye ve değerlerini hayata taşımakta maalesef çok yayayız.

Acaba diyorum Ramazan bu noktada da kendimizi sorgulamaya vesile olabilir mi?

Neden olmasın ve olmalı.

Hasılı; Bu Ramazan son Ramazan’ımız olabilir diye düşünmeli ve onun manevi atmosferi altında bu iki hususu yeniden düşünmeliyiz.

Şairin ifadesiyle “Hayatı müsvedde yaşamamalı, temize çekmeye vaktiniz olmayabilir.”

Bu duygu ve düşüncelerle son bir temenni ve dua:

Ramazan’ımız Ramazan olsun.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin