Perinçek ezanı hangi dilde okur?

YORUM | LEVENT KENEZ

Türkçe ezan, tek parti döneminin dine yönelik yaklaşımının sembol uygulamasıdır.  Her kesimde değil ancak dini duyarlılığı olanların hafızasında derin izler bırakan bir meseledir. 1950 seçimlerinde CHP’nin aldığı oy sanılanın aksine DP’ye yakındır. İslam’ın bir kutsalına yapılan bu saygısız müdahaleye son verdiği için Adnan Menderes ve arkadaşları öyle yoğun bir dini hayatları olmasa da muhafazakar kesim tarafından her zaman hayırla yad edilirler. Seçildikten sonra ilk icraat olarak bunu gerçekleştirmeleri ve meclis kararının Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a vakit kaybetmeksizin telsizle bildirilip onay alınması, meclis önünde bekleyen kalabalık sayesindedir. Ancak unutmamak gerekir ki 1932’de başlayan ve 1941’de sert kanunlarla bir zulme dönüşen Türkçe ezan uygulamasını hayata geçiren CHP’nin içinden çıkan ve DP’yi kuran vekillerin açıktan muhalefet ettiklerine pek rastlanmaz. Ezanın tekrar Arapça olarak okunmasına dönemin CHP’li vekillerinin de destek verdiğini de not düşmek gerekir.

Ezanın Türkçe okunması emrini veren kişi Atatürk’tür. Bu konuyu Atatürk’ü karıştırmadan tartışmaya çalışanların ne kadar komik bir duruma düştüklerini  tahmin edersiniz. Atatürk’ün halkımız dinini daha iyi öğrensin, anlasın diye bir niyetinin olduğunu iddia etmek kadar da komiktir. İslamcı politikacıların anlaşılır endişelerle eskiden tek parti döneminin bütün saçmalıklarını İnönü’ye yamayarak  eleştirmelerine rağmen şimdi güçlerinin zirvesindeyken Atatürk ile ilgili halen dikkatli olmaya çalışmaları aslında güç dengesi adına realist olduklarına bir işaret. Bugün 10 Kasım, devlet erkanın büyük yalan ve riyakarlıkla övgüler düzeceği Atatürk’ün şahsi ajandasında yer alan bu uygulamaya bugün CHP’nin sahip çıkmaması ve Kılıçdaroğlu’nun “Dünyanın neresinde okunursa okunsun,  ezan İslam’ın bir çağrısı olduğunu ifade eder ki dünyanın her yerinde de ezan Arapça okunur. Ve ezana saygı gösterilir” sözleri güzel bir nezakettir. Ne kadar samimi bilinmez ama AKP’lilerin dini sömürmelerinden çok daha az riyakarlık içerdiği kesin.

Türkiye’nin böyle bir gündemi olmamasına rağmen bunun neden tartışıldığı malum. Esas siz bugün, yarın sahaya inecek olan Erdoğan’ın bu konu üzerinde nasıl tepineceğini bir görün. 10.kez açılan hastane açılışlarından, 5000 tesis açılışı kurdele kesme törenlerine kadar her platformda CHP-Cami-Ahır üçlemesini es geçmeyen Erdoğan bu asisti kaçırmayacak tabi ki. Yerel seçimlerde de sıkça duyacağız.

Ahmet Nesin, Türkçe ezanı gündeme sokan Öztürk Yılmaz’ın Kılıçdaroğlu’na yönelik restini ve meydan okumasını arkasında Ergenekon olduğuna bağlıyor. Ben öyle olduğunu sanmıyorum. Yılmaz’ın partide ya da siyasette bir ağırlığı olmadığı gibi arkasında olsa bile derin yapıların çap açısından pek umut vadetmeyen bu siyasetçiyle risk alacağını sanmam. Nesin’in kastettiği adı Ergenekon ya da derin aktörlerin çoktan Türkçe ezan gibi, başörtüsü yasağı gibi şeklen ülkenin çoğunluğunun sıcak bakmayacağı şeylerle uğraşmayı terk ettiğini düşünüyorum. Çünkü çok daha güzel bir malzeme buldular: İslamcılar.

Ergenekoncular için asıl mesele cemaat(ti). Bunu da bir dönem tasfiye olmaya başladıklarında değil çok önceden beri biliyorlardı. 28 Şubat’ta hedefin cemaat olduğu ve bugün yaşananların 28 Şubat’ın devamı olduğunu özgüvenle söylemeleri boşuna değil. Ne pahasına olursa olsun cemaat ile ilişkilendirilen insanların devletten tasfiyesi olmazsa olmaz hedefleriydi. Ve bunu ancak Erdoğan ve AKP gibi bir aparatla yapabilirlerdi. Neyse bunları daha önce defalarca yazdık. Günümüzde AB ile ilişkileri neredeyse sonlandırmış, ABD ile krizler yaşayan, NATO’dan çıkmayı tartışan, İran ve Rusya ile en güzel günlerini geçiren, Suriye politikasında belirleyicinin Rusya ve İran olduğunu kabul etmiş ve giderek kabuğuna çekilen bir Türkiye var. Cemaat ile iltisaklı onbinlerce insan hapiste. Perinçek ülkeyi yönetse bunların pek azını gerçekleştirebilirdi. Tabi ki her şeyin farkında olan Erdoğan hem maslahatı idare yaparken bir yandan kurumları dönüştürme ve yok etme çabaları ile ittifak yaptığı Ergenekoncuları alt etmeye çalışıyor.

28 Şubatçıların başını derin bir ekonomik kriz yemişti.  İslami 28 Şubatçıları da aynı akibet bekliyor. Hem de bu sefer ekonominin tetikleyeceği artçılarla. Ergenekoncuların aksine bir tabana ve halk desteğine dayanan Erdoğan’ın kurduğu patronaj sistemi her zaman beslenmeyi gerektiren bir yapı ve bunu gerçekleştirmesi için gerekli doğal kaynakları yok. Evet, zenginlikle idare edildiği gibi fakirlikle de kitleler yönetilebilir bunun da dünyadan epey örneği var. Ancak zaten fakir oğlu fakir kitlelerde bunu uygulayabilirsiniz, Türkiye gibi geliri düştüğünde ya da daha anlaşılır tabirle cebine dokunduğunda tepki veren bir milletle bunun pek mümkün olacağını sanıyorum.

Türkçe ezan tartışmaları, AKP giderse demek ki neler olacak yine o eski zulüm  günlerine dönülecek demek ki daha çok gidilecek yol var, demek ki CeHaPe zihniyeti hiç değişmemiş propagandasına dönüşecek gibi.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Dert dava hep ayni. Farzi muhal desek ki ezani kaldiralim hadi emin olun herkesi serbest birakip ulkeyi mis gibi yaparlar. Ezan soylenen Lailaheillallah kelimesi pek rahatsiz ediyor galiba. Surec denilen meseleyi boyle okuyorum.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin