Peker’i zorlayan vekalet: hallederim diyemedi, çünkü…

YORUM | TARIK TOROS 

Gülşen’in tahliye olduğu gün, 29 Ağustos’ta, Reyhan Abdi 2 aylık bebeğiyle birlikte tutuklanarak cezaevine konuldu.

Gülşen’le ilişkilendiriyorum çünkü: Tahliye gerekçelerinden biri de, “bakmakla mükellef olduğu yaşı küçük çocuğunun bulunması”ydı. 

Gülşen tutuklanınca…

Tüm kamuoyu -AKP’liler dahil- ayağa kalktı.

Sosyal ağları yabana atmayın.

Kollektif bir çığlık yükseldiği zaman Ankara’nın direnci kırılıyor.

Sezen Aksu olayında da öyle olmuştu.

Erdoğan, “Hz. Adem efendimize uzanan dilleri koparmak görevimizdir” dediği halde çark edecek, “sözlerimin muhatabı Sezen Aksu değildi” diyecekti. 

Efsane geri viteslerden biridir.

Sezen Aksu ve Gülşen etrafında kenetlenen kitleler…

Reyhan Abdi’ye duyarsız kaldı ve kadın, 2 aylık bebeği ile tutuklandı.

Bu yönüyle, Türkiye halklarından umutlu olmak için çok bir sebep yok.

Rejim, herkesi sıradan geçirmeden iflah olunmayacak, belli.

Tuhaf olan herkes fena halde “durumun” ve “tutumunun” farkında.

Buna rağmen susuyor, hatta kin duyduğu çevrelere dönük operasyonları içten içe alkışlıyorlar.

Bu yüzden, Kemal Kılıçdaroğlu’nun “KHK’lıların tamamı görevlerine iade edilecek” sözü, kendi partisinde dahi destek bulmuyor.

**

Bakın:

Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun Bank Asya’daki yöneticilik günlerine atıfta bulunup onu “Cemaat geçmişiyle” yargılayanlar…

Ağızlarından kaçırdıkları, “Bankanın önünden geçenler bile tutuklandı” sözleriyle nankörlüklerini itiraf ediyorlar esasen. 

“Savcılar nerede” diye soran…

Hafızası her sabah sıfırlanan ahaliden yığınla “beğeni” ve “paylaşım” alan bir güruh bu. 

Aslında çok iyi biliyorlar ki, mesele savcı ile bitmiyor. 

Ve her fırsatta, ölmüş yargıyı meşrulaştırmaktan geri durmuyorlar.

**

Ülkede başvuracak merci kalmadı.

Bunu sınırlı bir kitle görüyor.

Son hafta içinde bunlardan ikisi doğrudan Sedat Peker’e vekâlet verdi: Ünsal Ban ve Nihal Olçok. 

Peker, Ünsal Ban’dan aldığı istihbaratla, onun kayınbiraderi Ali Fuat Taşkesenlioğlu’nun SPK dönemindeki kirli çamaşırlarını ortaya saçtı.

Eski eşini ve oğlunu 15 Temmuz’da Boğaziçi Köprüsü’nde keskin nişancı atışı sonucu kaybeden Nihal Olçok’a ise söz veremedi.

“Bu ağır yükün altından kalkamazsam, başarılı olamazsam beni lütfen kınamayın” dedi.

Çünkü biliyor ki:

15 Temmuz’a dair kritik bir ifşada bulunursa…

Kurgulanan yapı, domino taşları birbiri üstüne devrilebilir.

Bunun altında sadece Erdoğan değil, Peker de kalır. 

Erol Olçok ve oğlunun katlini, tüm oyun planının içinden cımbızlayarak çekip almak kolay iş değil.

**

Nihal Olçok’un dramı ile KHK’lıların durumu birbirine çok paralel.

Görmezden geliniyor, kurbanlar kendi kaderine terk edilerek unutturulacak zannediliyor.

Geçmişe kalın bir sünger çekmenin, hakları iade etmekten daha kolay ve “ülke yararına” olduğu varsayılıyor.

Normalleşmeyle ortaya çıkacak “kargaşayı” yönetemeyeceklerini düşünüyorlar.

Diyelim ki tüm bunlara rağmen halk seçimde iktidarı değiştirdi ve Saray’daki zat yenilgiyi kabul etmiyor.

Muhalefetin bu konuda bir stratejisi var mı?

Sanmıyorum.

Ama Peker’in var. Konu da bu zaten.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin