Örümcek değil ama sivrisinek olur! [Faik Can, yazdı]

Doğrudur, Sevr mağarasında Allah, Nebiler Serveri’ni bir örümcek ağı vesilesiyle muhafaza etti. Bu hadise Efendimiz’in hayat-ı seniyyelerinde yaşadıkları sayısız inayet tablosundan sadece biriydi. Darbe gecesi nerede olduğuna ve neler yaptığına dair her açıklaması bir öncekini tekzip eden yalancı bir adam, utanmadan yalanlarına bir tane daha ekliyor. Kendisinin o gece aynen Efendimiz’in “Nur mağarasında(!)” yaşadığı örümcek mucizesi gibi bir harikulade olay yaşadığını iddia ediyor. Ama mağaranın adını bile bilmiyor. (O mağara Nur değil Sevr mağarasıydı.) Yaptıkları ve söyledikleri ile Allah Resûlü’nden fersah fersah uzak bu zalim, yalanlarına bir mucizeyi de malzeme yapmaktan çekinmiyor.

Yüz binlerce masum insanı işinden atan, kadın, ihtiyar ve çocuk demeden bir o kadarını da zindanlara dolduran, milletin malına mülküne hukuksuzca el koyan bu adam, Rahmet Peygamberi’nin Bedir günü esir müşrikleri okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest bıraktığını nedense hiç düşünmüyor.  Mekke’yi fethettiği gün, kendisine her türlü zulmü, kötülüğü yapmış, vatanını terk etmek zorunda bırakmış o toplumu “Bugün size kınama yok, gidin, hepiniz serbestsiniz!” diyerek affetmesini örnek almıyor.

Peki, Peygamberimizin mazhar olduğu mucizeye benzer bir mazhariyete nail olduğunu iddia eden bu yalancı, Allah Resûlü’nün uyarılarına kulak veriyor mu?! İsterseniz pek çoğunda bahse konu zatı görebileceğiniz, Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) kulağa küpe bazı uyarılarını hatırlayalım. Bir hadislerinde Kur’an’ın “Cehennemin en alt tabakasında” olduklarını söylediği münafıkları şöyle tarif ediyor Efendimiz: “Münafığın alameti dörttür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünde durmaz, düşman gördüğü kişilere karşı aşırı sert davranır ve emanete ihanet eder” (Buhârî, Müslim, Tirmizi).

Yani diyor ki, sürekli yalan söyleyen, sözünde durmayan, düşmanlarına karşı acımasız davranan ve emanete ihanet eden kimse münafıktır.

Milletin malını gasp edenin hali

Bir başka hadislerinde ise hakiki Müslüman’ı tanıtıyor hepimize: “Gerçek Müslüman, başkalarının onun elinden ve dilinden emin oldukları kimsedir” (Buhari, Müslim, Tirmizi, Neseî). Eğer başkaları sizin kendilerine elinizle (zulüm, gasp, cinayet vb) ya da dilinizle (yalan, gıybet, iftira vs) zarar vereceğiniz hususunda endişe içindeyseler, onlara o güveni vermediyseniz sizin Müslümanlığınızda problem var demektir.

*

Bir başka yerde ise milletin malını haksız yere gasp eden bir valiyi oldukça sert ifadelerle ikaz ediyor: “Ey Velid! Allah’tan kork. Çünkü sen, ihanet ederek milletten aldığın deve, sığır ve koyunları kıyamet günü, bağrıştıkları halde yüklenip haşir meydanına geleceksin” (Câmiü’s-sağîr-432). Aynı minvalde genel bir ikazda da bulunuyor Nebiler Sultanı (sallallahu aleyhi ve sellem): “Kim bir karış kadar bile olsa bir yeri zulmen gasp ederse o yerin yedi katı kıyamet günü onun boynuna geçirilir” (Buhari, Mezalim 13, Müslim, Müsâkat 139, 142).

*

Rahmet Peygamberi hepimizi zulümden ve mazlumun ahını almaktan ise şu ürpertici ifadelerle sakındırıyor: “Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü o, kendisinden zulmen alınan hakkını Allah’tan istemektedir; Allah Teâlâ da hak sahibinin hakkını mutlaka verir” (Câmiü’s-sağîr-433). “Zulüm yapmaktan kaçınınız. Zira zulümler kıyamet günü, yapanın bir daha içinden çıkamayacağı karanlıklara girmesine sebep olur” (Buhari, Müslim).

*

“Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onun bedduası bulutların üzerine çıkarak Allah’ın huzuruna varır. (Bedduasını dinleyen) Hz. Allah, mazluma şöyle der: “İzzet ve azametim üzerine yemin ederim ki, geç de olsa sana yardım edeceğim” (Câmiü’s-sağîr- 437).

*

Çaresiz ve savunmasız masumlara zulmedenlere de Efendimiz’in uyarısı ise, kalbinde iman olanların uykusunu kaçıracak cinsten: “Kıyamet günü Allah’ın en şiddetli azabına masum ve çaresiz kimselere zulmedenler maruz kalacaklardır.” (Câmiü’s-sağîr-438).

*

Aynı şiddette bir Nebevî uyarı da zalime destek veren yandaşlara ve ona yaranmak için hukuku zorlayan sahte kadılara: “Kim kötü bir gruba ya da zalim bir adama yardım edip desteklerse, işledikleri her şeye ortak olur. Bir zorbayı memnun etmek için, bir Müslümanı tehdit ederek kötülük yapan kimse, kıyamet günü o zorbayla birlikte cezalandırılacaktır. Hak sahibi bir kimsenin gösterdiği delilleri bozup hakkını elinden alan ve böylece zalime yardım eden kişi, Allah’ın rahmetinden ve Peygamberin şefaatinden mahrum kalır” (Câmiü’s-sağîr- 444).

*

Bir başka hadislerinde ise mazlum ve mağdurların yüreğine su serperek adeta “sabır ve tevekkülden vaz geçmeyin” diyor: “Hiç şüphesiz Allah zalime mühlet verir. Onu yakalayınca da kaçmasına fırsat vermez.” Sonra Hûd sûresinden şu âyet-i kerîmeyi okuyor: “Rabbin, zalim bir belde halkını yakalarken işte böyle yakalar. O’nun yakalaması gerçekten çok acı ve çetindir” (Buhârî, Müslim, Tirmizî, İbni Mâce).

Müflis kim?

İster ırz, namus isterse mal ve mülk olarak başkasının hakkına girenlere de nasıl bir kayıpta olduklarını hatırlatıyor Nebî (sallallahu aleyhi ve sellem): “Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden önce o kimseyle helalleşsin. Yoksa kendisinin salih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevaplarından alınır, (hak sahibine verilir. ) Şayet iyilikleri yoksa kendisine zulüm yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yüklenir” (Buhârî, Mezâlim 10, Rikak 48).

*

Bir gün Allah Resûlü ashabına şöyle dedi: “Bir Müslümanın hakkını alan kimseye, Allah cehennemi vacip kılar, cenneti de haram eder.”
Bir adam dedi ki:
– Ya Resûlallah! Şayet o küçük ve değersiz bir şey ise?
Bunun üzerine Peygamberimiz:
“Misvak ağacından bir dal bile olsa böyledir” buyurdu. (Müslim, Nesâî, İbni Mâce)

*

Bir başka hadislerinde ise Allah Resûlü hepimize tanıdık gelen özellikleriyle dünyada da ahirette de kaybetmiş bir zavallıyı anlatıyor: “Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu. Ashâb:
– Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): “Bir adam kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelir. Fakat şuna sövmüş, buna zina isnad ve iftirası yapmış, şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş, falancayı dövüp zulmetmiş olduğundan varsa sevaplarının tamamı onlara dağıtılır. Üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, bu defa hak sahiplerinin günahları kendisine yüklenir. Sonra da cehenneme atılır. İşte gerçek müflis budur” (Müslim, Tirmizî).

*

Yaptıkları ve söyledikleriyle Efendimiz’i hiç örnek almayan, O’nu ve mesajlarını sadece kendi ikbali adına acımasızca sömürüp kullanan birine örümcek yardım etmez. Ona ancak Nemrut’un başını yiyen sivrisinek musallat olur!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin