‘Oh olsun!’ demiyorum [Alper Ender Fırat, yazdı]

Ey İslamcılar, son dönemde size yapılanlara Oh olsun demiyorum. Ettiğinizi buluyorsunuz da demiyorum. Kendi adıma kızmıyorum da. Sadece acıyarak ve ibretle olayları izliyorum. Kim bilir belki bu yaşadıklarınız yeniden Allah’ı bulmanızı sağlar.

Ortada bir ülkü, bir amaç kalmadı. Her şey bir kişinin kişisel hikayesine dönüştü, hukuk, adalet, evrensel değerler her geçen gün çöpe atılıyor, bu ülkeyi çok yanlış yerlere götürür” diye itiraz etmeye başladığımızda, el birliğiyle bizi boğup susturmaya çalışanların bugün karşılaştıkları muameleleri gördükçe oh olsun demiyorum. Beter olun demiyorum, sadece herkesin bütün yaptıklarını görüp gözeten ve bir gün mutlaka hesap gören Allah’a yeniden iman edin diyorum.

Eğer itirazlarımızın başladığı o zaman, iktidar şarabının zehirli lezzetinden kendinizi biraz sıyırabilseydiniz olayların gerçek yüzünü görür ve hepimize lazım olan şeyin adalet ve hukuk olduğunu daha yüksek sesle dillendirirdiniz. Elinizde avucunuzda neyiniz varsa, bildiğiniz bütün gücünüzü seferber edip Recebizmin önündeki engelleri bir bir yok ederken onun frensiz bir kamyona dönüşüp sizi de ezebileceğini hesap edebilirdiniz.

NEDEN ADALETTEN YANA TAVIR ALMADINIZ?

Size bu kavgada Hizmet’ten yana tavır alın diyen olmadı ama hukuktan yana tavır alabilirdiniz. Hani bu ülkede 100 yıldır kendisini dışlanmış hisseden herkesi dindarı, Alevi’si, Süryani’si, Ermeni’si, Ezidi’si herkesi kucaklayan, herkesin kendisini birinci derece vatandaş gibi hissedeceği bir sistem kuracaktın diye Reisinize hatırlatmalarda bulunabilirdiniz.

Din diye kabul ettiğiniz ve her seçimde tepe tepe kullandığınız İslam’ın emirlerini siyaset için heba etmeseydiniz, Yüce Peygamberin (asm) Veda Hutbesi’nde açık açık ortaya koyduğu gibi hiç kimse işlemediği bir suçtan dolayı yargılanamayacağını, oğlun bile babasının suçundan dolayı cezalandırılamayacağını en azından bugün hatırlatabilirdiniz.

‘Acırsak acınacak hale geliriz’ sözünü ilk duyduğunuzda, böyle bir düsturun ne dinde, ne evrensel ne de yerel hukukta olduğunu, bunun olsa olsa bir ‘Firavun ahlakı’ olabileceğini yüksek sesle söyler Recebizmin zıvanadan çıkmasını engellemeyi deneyebilirdiniz. Bunun hem size faydası hem de ona faydası olacaktı.  

CENNETİ YERYÜZÜNDE SANDINIZ!

Hayır öyle yapmadınız bir holiganın takımını tuttuğu gibi yandaş oldunuz. Kavga ederken ne ölçü bıraktınız kendinizde ne de ilke. Yalan söylediniz, iftira attınız, hakaret ettiniz, çirkinleştikçe çirkefleştiniz ve nihayet insan olmaktan çıktınız. Zulüm tarihi yeniden yazılırken hiçbir şey yapmasanız tribünde alkış tutup tezahürat yapan holigan oldunuz.

Zalim ve zulümleriyle yek vücut oldunuz. Zulmü içselleştirdikçe cennetin yeryüzünde bir yer olduğu ve hesap gününün asla gelmeyeceği zannına kapıldınız. İçinizden bir tane ‘Zulüm bizdense ben bizden değilim’ diyen Rachel Corrie çıkmadı. Yüz binlerce kadın, yaşlı, genç içeri atılıp en ahlaksız muamelelere maruz kalırken, işkencelerde öldürülürken ‘gık’ etmediniz. Her yapılana alkış tuttunuz da iş size uzanmaya başlayınca tedirginliğiniz başladı. İşin buraya geleceğini Reisinizin Ergenekon’la iş tutmaya başladığında öngörseydiniz ‘o tatlı’ kendinize de bir iyilik etmiş olacaktınız. Reisiniz o sahte darbeyi Ergenekon’a ne karşılığında yaptırdı sanıyorsunuz.

VALLAHİ ÖLÜM VAR, AHİRET VAR!

Yaşadıklarınıza ve yaşayacaklarınıza oh olsun demiyorum. Ama seviniyorum. Sizin için seviniyorum. Bu dünyanın son durak olmadığını ve bir hesap gününün olduğunu hatırlayacaksınız belki. Kim bilir belki yeniden Allah’ı bulursunuz. Allah’ı bulmanın yolunun zalimin zulmüne gerekçeler üretmekten değil şeksiz şüphesiz adaletin yanında olmaktan geçtiğinin farkına varırsınız.

Onun için yeniden Reis biz ettik sen etme, bizi yanlış anladın, ver elini öpelim de barışalım moduna girmeyin. Vallahi ölüm var, ahiret var ve kaçınılmaz bir hesap günü var.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin