Münferitçilik

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Yıllar önce ‘Bir Papa’mız var’ isminde bir film izlemiştim. Film; seçildikten sonra aklı, duyguları, inançları karışan bir papanın hikayesini anlatıyordu. Filmde son Papa ölünce, Vatikan’da toplanan kardinaller meclisi oylama sonucu yeni bir Papa seçiyordu. Fakat yeni Papa, seçildikten sonra kendini bu göreve bir türlü hazır hissetmeyince, kendini halka açıklayıp konuşma görevini yapmaktan kaçınıyordu.

Yeni papa için bir terapist getirildi, rahatlayıp kendini açıklaması beklenirken tam tersi oldu içindeki kriz daha da büyüdü. Çareyi kilisede kaçmada buldu ve normal bir insan gibi yaşamak için kalabalıkların arasına karışıp ortadan kayboldu. Aklı ve ruhu karışmış yeni papa bu yükün ağırlığının altından kalkamayıp çareyi kaçmakta buldu.

Bu bir film olsa da, insanın aklının ve duygularının her zaman karışabileceğini çok güzel anlatan bir hikayesi var.

Elbette ki insan her zaman değişebilir, dönüşebilir, başkalaşabilir…

İnsan yaşadıklarından sonra hayal kırıklığına uğrayabilir, beklediğini bulamayabilir…

İnsan farklı düşünmeye başlayabilir, inançları başkalaşabilir…

İnsan korkabilir, belanın kendisini bulmasından endişe edebilir, zorluklarla yaşamaktan tedirgin olabilir…

Hatta insan; rüzgar gülü de olabilir, konjonktüre göre davranıp rüzgarı hep arkasına almak, hep kazanan yerde durmak da isteyebilir…

İnsan yaşadıklarını taşıyamaz hale gelebilir, sınanmanın yükünü kaldıramayabilir…

Evet; bütün bunların hepsi olabilir. Ve bütün bunlardan dolayı hiç kimse kınanamaz, töhmet altında tutulamaz.

Direnenler, ayakta kalmayı başaranlar takdire şayandır ancak diğerlerinin hesabı kendileriyle, kutsalları ve vicdanları arasındadır.

Bugün çok ağır bir sınanmaktan geçen Hizmet hareketi ile irtibatı olmuş insanlar da, iç dünyalarında bütün bunları yaşamış ve yaşamaya devam ediyor olabilir.

Her insanda olabilecek hayal kırıklıkları, beklenti bulamazlığı, korku, tedirginlik gibi duygulara kapılabilir. Uzaklaşabilir, yakınlaşabilir…

Neticede; bir cemaat içinde yaşamak da tek başına yani birey olarak yaşamak da kişisel bir tercihtir.

Çok basit bir dille anlatmak gerekirse; Hiyerarşik cemaat yapılanmaları kişisel gelişimlerde bazı sorunlar çıkartabilir. Evet; cemaat uyumlu olmaya, insicam içinde hareket etmeye dikkat eder. Cemaat içinde olanların fevri davranması, çizgi dışı işler yapması yadırganır. Bu dünyadaki bütün cemaatler böyledir.

Yahudi ya da Süryani cemaatinde de Mormon veya bir Budist tarikatında da durum böyledir. Cemaat demek belli bir insicamla hareket eden insanlar topluluğudur.

Bununla birlikte hedefe ulaşma konusunda cemaatler çok büyük faydalar sağlar. Hedefin ne olduğu, doğruluğu yanlışlığı başka bir tartışma konusudur. Hiyerarşik cemaat organizasyonların çok daha hızlı ilerlediği ve yaygınlaştığı da su götürmez bir gerçektir.

İnsanın nasıl yaşayacağı tamamen kendine kalmış bir tercihtir. Sadece kendi kişisel menkıbesinin peşinde de koşabilir, bir cemaat organizasyonun içinde de yer alabilir. Gönüllük esasıyla var olduklarından dolayı hiçbir cemaat kendisine tabi olma konusunda cebri davranamaz. Aklı karışan dönüp gider. Aklı barışan geri gelir, duyguları başkalaşan duygularının götürdüğü yere gider. Hiçbir cemaat bu durumda olana eski hali dayatamaz.

Münferitçi arkadaşlar içinde de cemaatle ilgili aklı karışanlar olabilir, inancı başkalaşanlar olabilir, hizmetin içinde bulunduğu durumdan dolayı hayal kırıklığı yaşayanlar olabilir, korkanlar, battığını düşündüğü bir gemi içinde bulunmak istemeyenler olabilir. Bütün bunlar insani şeylerdir ve bu yüzden kimse onları kınayamaz.

Ancak cemaat aleyhtarlığını bir misyon haline getirmek ve sanki onun hiç iyi bir tarafı yokmuşçasına sadece ve insafsızca eleştirmek, bununla da yetinmeyip kötülüğünü ispat etme gayreti içerisinde olmak, başka bir şeydir!

Buradaki anahtar kelime ‘misyon’ edinmektir. Bir misyoner gibi davranmak! Mesela cemaat aleyhtarlığında bir misyoner gibi davranmak için çok haklı gerekçelerinizin olması gerekir. Yani size ya da ailenize çok büyük kötülükler etmiştir siz de bu yüzden intikam duygularıyla cemaat düşmanlığını misyon edinmiş olabilirsiniz. Bu da anlaşılır bir şeydir.

Bilindiği kadarıyla böyle bir şey de yok. Ortada akılla izah edilmeyen bir misyon edinmişlik söz konusu.

Diyelim Evrim teorisi misyonerliğe konu olabilir mi? Evrim inancının yaygınlaşması için bununla ilgili filmler yapıp, pek çok filmde konuşmalar arasına evrim mesajları serpiştirmek nasıl bir saçmalıksa, Karl Marks’ın misyoneri olmak, kelime ve cümlelerinden bir peygamber gibi hikmetler çıkarmak da o kadar saçmadır.

Çünkü bunlar kendi deyimleriyle doğmaya karşı var olmuşlar, varlıklarını ‘nas’lara karşı çıkmayla elde etmişlerdi. Bir nas’a karşı çıkarken kendisini nas, yani tartışılmaz hale getirmek gerçek bir saçmalıktır.

Onun için misyonerlik yapmak, evrim düşüncesini film içine serpiştirmek onu din haline getirmekten başka bir anlam ifade eder mi?

Münferitçi arkadaşlar da cemaatin hep kötü şeyler yaptığı konusunda öyle bir kesin inançlılar ki farklı bir düşünceye asla müsamahaları yok. Cemaatte yeterince eleştiri olmadığını söylerken kendilerini tartışılmaz ve eleştirilmez bir yere koyuyorlar. Twitter hesaplarında kendilerini her eleştireni hatta onlarla hiç muhatap olmayanları bile engellemekle kendilerine dokunulmaz bir cemaat oluşturduklarının farkında değiller mi acaba?

Cemaatin sorunlarını ele alıp onlara çözüm yolları göstermekten çok sadece kötülüğünü ortaya koyma çabası içindeler. Mesela; atı anlatan birisinin onun sadece hayalarına fokusladığını, en küçük bir sidiği atın her şeyiymiş gibi anlattığını düşünsenize. Böyle birinin değerlendirmelerine itibar eder misiniz?

Onları izlerken hastaya kanser olduğunu söylerken mutluluktan sırıtan doktor fotoğrafı gözümde canlanıyor. Hastanın rahatsızlığından haz duyan bir doktora güvenip onun bıçağının altına yatar mısınız?

Üstelik söylemleri de Recep T. Erdoğan’ın cemaate savaş açtığı ilk dönemle bire bir aynı. Recep T. ne diyordu tabanı ibadet, ortası ticaret başı ihanet.

Münferitçiler de aynı düzlemde konuşuyorlar taban iyi niyetli ama baştakiler ihanet içinde. Bu siyaset; Recep. T. Erdoğan’ın siyasetine pek bir benzerlik gösteriyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin