Muhalefete gel!

YORUM | PROF. MEHMET EFE ÇAMAN  

Muhalefet denen partiler bir araya gelmişler, insanlar bunların onları kurtaracağını umuyor. Arada bir masanın etrafına toplanıyorlar. Yemekler, içecekler, meyve tabakları falan – kameralar karşısında poz veriyorlar. Gülümsemeyi ihmal etmiyorlar. Amaçları seçimler yoluyla Erdoğan’dan ve AKP’den kurtulmakmış. Buna çalışıyorlarmış. Güzel elbette buna çalışmak. Fakat yeterli midir? Türkiye’de olan bitenleri tümüyle Erdoğan ve AKP’ye bağlamak ne kadar doğru? Olan gerçekten bu mudur? 

2013 Aralık ayında Türkiye neden raydan çıktı? Bu soruyu sormak akıllarına gelmiyor değil. Unutturulması için yoğun çaba harcansa da, bugünkü rejimin temelleri 17 Aralık’ta atıldı. Erdoğan ve AKP, 10 yıllık politikalarını çöpe atıp başka politikaları izlemeye başladılar. Beden bu oldu sorusunu sormayı denediniz mi? Muhalefet denen partilere soruyorum. Gerçi birçoğu o dönemde AKP’de önemli yerlerdeydiler. Davutoğlu ve Babacan’ı kastediyorum. Esasında onların çıkıp bize anlatmaları gerekmiyor mu, ne oldu da 2013’te AB üyeliği, Kürtlerle yürütülen Çözüm Süreci, demokratikleşme reformları, ekonomik istikrar planı, görece işleyen hukuk, reformdan geçirilmiş devlet mimarisi, Batı yönlü dış politika ve diğer siyaset alanları bir anda radikal biçimde değişti? Bu değişikliğin nedeni neydi? 

Bildiğimiz şudur. Erdoğan ve AKP koalisyon ortaklarını değiştirdiler. Cumhuriyeti dönüştüren ve demokratikleştiren politikalardan, cumhuriyetin rejimini otoriterleştiren ve kleptokrasiyi kuran politikalara bu yolla geçildi. Ortaklar değişince Türkiye de değişti. O halde tüm değişimi Erdoğan ve AKP’ye bağlamak ne derece doğrudur diye sormayalım mı? Merak etmiyor musunuz, kimlerin bu değişimde rol oynadığını? 

17 Aralık 2013 sonrasında yeni bir rejim inşa edildi. Bu rejimin inşası, özetle reformdan vazgeçilmesi ve derin devletin karanlık ve gri Türkiye’sine dönüştür. AB sürecinin sonlandırılması, Batı yönelimli dış politikanın terki, ekonomi politikalarının laçkalaşması, insan hakları ihlallerinin sistematikleşmesi ve yaygınlaşması, hukuksuz tutuklamalar, yargının yürütmenin emrine girmesi, devleti mimarisinin yeni koşullara göre tümüyle egemenlerin ittifakı menfaatine değiştirilmesi – bunlar olurken muhalefet izlemekle yetindi. İktidar diskurunu sorgulamadı. Yolsuzlukların ve güç-yetki aşımlarının hesabını sormadı. Anayasanın gereğinin yapılmasını ısrarcı olarak talep etmedi. 15 Temmuz 2016’ya uzanan gelişmeler, böylece frenlenemedi. 

Bu muhalefet, rejimin mimarları kadar sorumludur olan bitenlerden. 

Şimdi, bir araya gelmişler ve Erdoğan-AKP iktidarını bitireceklerini söylüyorlar, sizlerden bunun için oy talep ediyorlar. Oysa eleştirdikleri salt Erdoğan ve AKP’dir. Buna MHP’yi de ekleyin. O zaten AKP’nin ismi farklı ama cismi aynı olan küçük ortağıdır. AKP’nin (ve onun yamağı MHP’nin) yanında görünmez bir güç var. O gücü dikkate alan yok nedense. Daha önce onlarca yazıda altını çizdiğim gibi, Avrasyacı derin devlet, 28 Şubat’tan bu yana hep Türkiye’nin demokratikleşmesine, ademi merkezileştirilmesine, Kürtlerin haklarının teslimine, AB üyeliğine ve bunu sağlayacak sürece karşı oldu. Temelde Kemalist-ulusalcı çizgideki birçok derin devlet unsuru, 2000’lerin başına gelmeden AB ve değerlerinin Türkiye’ye birkaç beden büyük geleceğini söylüyorlardı. Bu sürecin özellikle Türkiye’nin üniter yapısını sonlandıracağını, federal bir Türkiye’ye doğru yelken açılacağını, civic bir kimliğin kabulüyle Türk üstünlükçü devlet modelinin sonlandırılacağını, askeri ve bürokratik vesayet sisteminin sonlandırılacağını yineliyorlardı. Ergenekon, Balyoz, Sarıkız, Yakamoz, Ayışığı, Askeri Casusluk ve diğer darbe/müdahale planları deşifre oldukça, daha da öfkeleniyorlar, diş biliyorlardı. Bu süreçte kendilerinin planlarına karşı AB’yi, Batı yönelimini, insan haklarını, ademi merkeziyetçiliği, hukuk devletini savunan ne kadar bileşen ve birey varsa tümünü tehdit olarak algılıyor, onlardan intikam almak için yemin ediyorlardı. İşte 17 Aralık 2013’te suçüstü yapılan AKP, bunlara inanılmaz bir fırsat ve hapishaneden çıkış kartı verdi.  Karşı oldukları politikaları durdurdular, gemiyi ters yöne çevirdiler. 

Muhalefet bugün bu gerçeği görmezden gelerek muhalefet yapıyor. HDP bunlara karşı olduğu için sistemden dışlanıyor. Selahattin Demirtaş ve onlarca Kürt vekil ve yüzlerce terek siyasetçi bunun için hapiste. Bundandır ki, CHP’ye ve İYİP’e dokunmuyorlar. Çünkü bu yapıyı dediğim gibi görmezden geliyorlar. Bu yapının neden olduğu tüm hak ve hukuk ihlallerini, bunlar yüzünden yapılan büyük dış ve güvenlik politikası hatalarını, bunların göz yumduğu yolsuzlukları ve ekonomik çöküşü görmezden geliyor, başlarını öte yana çeviriyorlar. Tolere edilebilir muhalefet olmanın sırrı budur.

Bugün Türkiye’de milyonlarca mağdur var. Bunlar siyasi tutuklular, siyasi nedenlerle KHK’lı olanlar, siyasi nedenlerle terörizme irtibatlı ve iltisaklı ilan edilenlerdir. Masadaki muhalefet bunlar konusunda hep bir yan çizme modunda. 

Son olarak CHP lideri Kılıçdaroğlu ortalarda dolaşan af söylentilerine ilişkin genel affı destekledi, ama kocaman bir ama ile. Neymiş genel af kader kurbanlarını kapsamalıymış da, terör suçlarını kapsam dışı bırakmalıymış! Gören de Norveç’teki veya Kanada’daki ana muhalefet partisinin lideri sanır. Kemal Bey, hukuka güveniyorsanız zaten mesele bitmiştir. Ben buradan ilan edeyim, siz ve partiniz bu durumda rejimi dolaylı olarak dışarıdan destekliyorsunuz demek ki! Çünkü bu mevcut rejim önüne gelene terörist diyor. Ve “çok ama çok aşırı bağımsız” (!) Türk yargısı da gereğini yapıyor. Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Sedat Laçiner gibi tutuklular hep terörizmle irtibatlı olmaları iddiasıyla kodeste tutuluyorlar. Siz bunları bilmiyor olamazsınız. Bal gibi biliyorsunuz. O halde, sizin terör suçluları af kapsamı dışında olsun öneriniz, tümüyle derinlere verilen bir mesajdır. Diyorsunuz ki, “ben iktidara hazırım”. Mesajınız bu mudur? O halde siz gelirseniz rejimin vitrini dışında nesi değişecek? 

Toplumun gazını alalım, onların ağzına bir kaşık bal çalalım, sonra acı ilaca aynen devam stratejisi bu. 

Bakın bu yazıyı okuyanlar. Her zaman söylediğim gibi, benim görevim siyasi analiz yapmak. Ben bunun eğitimini aldım, bu işi yapıyorum. Gördüğüm şudur: Bu bir tuzak! Muhalefetin bu durumda iktidardan farkı yok. Her ikisi de rejimin paydaşlarıdır. Muhalefet testi esasında çok kolay. Eğer muhalefet siyasal tutsaklar için “törörö mörörö” falan diyorsa durumu anlayın. Af çıkacakmış da, terör suçluları kapsam dışında olacakmış, öyle mi? 

Muhalefet partilerini birleştirmeniz bir işe yaramaz, eğer rejimin zulmüne uğrayanları ayırıyorsanız. O bizden, bu onlardan diye parmak hesabı yapıyorsanız. Bunu yapan muhalefet falan değil, bal gibi rejim! Muhalefete gel! 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. muhalefet darbecidir. darbecileri korurken bütün sorunları tayyipe indirgiyor. tayyip bu sorunu müslümanlarına yediriyor. yani bütün suç müsşüman insanlara kalıyor. bu insanlarda bütün kötülükleri sahipleniyor. içlerinde sindiriyorlar. sindirdikçe tayyip ortamı cihatçılara göre şekillendiriyor. bu sayede ergenekon gizlenirken cihatçılar iyice güçleniyor. tahterevallinin bir ayağında ergenekon diğerinde cihatçılar. ergenekon yavaş yavaş aşağı indikçe, kılıçdaroğlunun yardımıyla suç ortamında tayyipin normalleştirmesi ile cihatçılar yukarı çıkıyor. tayyipin görevi ergenekonun pisliğini örtmek, normalleştirmek ve cihatçı olarak pazarlamak. yani ergenekon suç örgütü kurarken tayyip buna müslüman görüntü kazandırıp mümine pazarlıyor. orduyu tayyip ve ergenekonun yıkmasını nedeni ordu yerine müminleri ordu yerine cihatçılardan beklentiye sokmak. umudumuz şaban gini umudumuz cihatçılar dedirtmek. ergenekon gözetiminde, tayyip formatında, bahçeli silahlı aksiyonunda örgütü büyütüyorlar. ergenekon organizasyonu, tayyip damgalı, mhp silahlı çeteleri şeklinde cihatçı yapılanması sürerken, kılıçdaroğluna düşen görev bu dehşet organizasyonu diğer insanlardan gizlemektir. bir annenin gebeliği gibi yavaş yavaş olgunlaştırmaktır. şu anda muhalefet oyalama taktiği ile cihadın gerçekleşebilmesi için olgunlaşmasını sağlamaktadır. adeta paralel bir şeriat devleti kurmaktalar. müslümanların algısını kendi kurdukları muhaberat rejiminde tayyipe ve ordusuna yönlendirmektir. muhaberat rejimine karşı ergenekon kontrolünde şeriat intikam ordusu daha doğrusu terör örgütü. yani kılıçdaroğlunun rejimine göre irtica terötü, müminlere göre tayyip ve yerine geçecek yeni ergenekon halifesi liderliğinde şeriat ordusu. peki bu örgütün sakallı kılıçdaroğluna benzer bir adam liderliğinde hedefi kim olacak? bunun cevabını cübbeli verdi. siyonist kürdistan yani kürtler. muhaberat rejiminde kılıçdaroğlu türbanla barış iyi polisini oynuyor. günün sonunda bütün müslümanlar özellikle islamcılar ve tarikatçılar teröre bulaşmış olacak. nasıl biz pkk ya terör diyoruz, onlar ise kurtuluş diyor, mümin şaşkınlar aynı pozisyona sakallı ergenekon rehberliğinde düşecekler. ha ha ha

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin