Merkez Bankası’ndan Saray’a rest [Analiz: Semih Ardıç]

Saray’ın faiz indirmesi için alenen talimat verdiği Merkez Bankası (TCMB), doların TL karşısında yükselişini durdurmak için ilk adımı attı. Dün toplanan Para Politikası Kurulu, Saray’ın faiz indirimi beklentisini aksine politika faizini 50 baz puan, üst bandı 25 baz puan yükseltti. Piyasa buna çok ihtimal vermiyordu. Saray’a yakınlığı ile bilinen Başkan Murat Çetinkaya’nın Reis-i Cumhur Tayyip Erdoğan’ın iki gün evvel yaptığı tehditkâr konuşmanın tesirinde kalabileceği konuşuluyordu.

Merkez Bankası, kanunun verdiği politika bağımsızlığı yetkisini kullandı. Marjinal fonlama oranı yüzde 8,25’ten yüzde 8,5’e yükseltilirken, Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 7,25 düzeyinde sabit tutuldu. Bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı yüzde 7,5’ten yüzde 8’e yükseltildi. Yabancı para zorunlu karşılık oranları da 50 baz puan indirildi.

Bankalararası Para Piyasası’nda saat 16.00–17.00 arası gecelik vadede uygulanan Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 0 düzeyinde sabit tutulurken, borç verme faiz oranı yüzde 9,75’ten yüzde 10’a yükseltildi.

Merkez Bankası’nın toplantıya dâir açıklaması ekonominin krize sürüklendiğini ilan ediyor: “Son dönemde açıklanan veriler yılın üçüncü çeyreğinde iktisadi faaliyette ivme kaybına işaret etmektedir.” Bu cümle bile ekonomi yönetiminin mes’elenin ciddiyetini kavramaktan ne kadar uzak olduğunu ispat etmeye yeter de artar.

Merkez Bankası popülist söylemlere itibar etmedi ve doğru bir karar verdi. Hükümet medyasının ‘Faiz çetesi işbaşında’ hezeyanlarının tesirinde kalsaydı, birşey olmamış gibi davransaydı piyasa üzerindeki ağırlığını tamamen kaydedebilirdi. Faiz artışı dolardaki tansiyonu şimdilik bir nebze durduracaktır. Bu karar verilmeseydi gün sonu gelmeden 3,47’leri zorlayan kur artışı ile karşılaşmamız sürpriz olmazdı.

DOLARIN YÖNÜ YUKARI, DÜŞÜŞ SINIRLI OLUR

Karar sonrası dolar 3,41’den 3,38’e geriledi. Bir süre 3,37–3,41 civarında yeni denge noktası arayışı olacak. Çok geriye gidiş beklenmemeli kurda. Reis–i cumhur Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası’nı hedef alan ‘cefasını ben çekeceğim, sefasını Merkez Bankası sürecek. Yok öyle yağma’ sözleri ile o tren kaçtı. Kurun akşam saatlerinde yeniden 3,43 TL’nin üzerine tırmanması 50 baz puanlık artışın piyasayı ikna etmediğini gösteriyor. Her açıdan zor günlere girdik.

Dünyada, hasseten ABD ekonomisinde gelişmelerin seyrine bağlı olarak kademeli yükselişler olacağının altını çizelim. Kasanızda 70–80 milyar dolar net rezerviniz varsa, ekonomi yüzde 5 büyüyorsa, dış borcunuz 100 milyar doların altına inmişse, demokrasi ve basın hürriyeti, rekabetçilik ve yatırım endekslerinde ilk 20’de iseniz yüksek perdeden konuşabilirsiniz. Öyle değilse fevri çıkışlarınızla sadece kendinizi komik vaziyete düşürmekle kalmazsınız memleketin itibarını da yerle bir edersiniz.

TL’Yİ CAZİP KILMAKTAN BAŞKA ÇARE YOK

Net döviz rezervleri 35 milyar dolara gerilemişken piyasanın talebine dolar satışı ile müdahale etmek kurun ateşini daha da yükseltmekten başka bir netice vermezdi. TCMB bunun farkında. IMF’ye göre gelişmekte olan piyasalar içinde Türkiye, Malezya’yı müteakip para birimleri en zayıf iki ülkeden biri. Bu ikiliyi Güney Afrika takip ediyor.

Dolar endeksi yükseldikçe TL’deki kayıplar artacak. Merkez’in tek kozu TL’yi tercih eden ya da edecek yatırımcıya daha fazla getiri vaat etmek. Acı bir reçete, amma velakin başka çıkış yolu görünmüyor.

İnşaat lobisini kurtaralım diye başlattıkları faiz indiriminin makul tek bir izahı yoktu. Güya faiz düşecek, krediler ucuzlayacak ve piyasada gayrimenkul satışları hızlanacaktı. 2003 sonrası bu senaryo tuttu ise kur düşük kaldığı için tuttu. Hal-i hazırda Türkiye’ye sermaye gelmediği gibi daha evvel gelmiş yatırımcı da bavulunu toplayıp gidiyor.

ARALIK’TA DA ARTIŞ OLABİLİR

TCMB dün daha radikal bir karar alarak faizi 100 baz puan ve üzeri artırabilirdi. Böyle yapmadı, zira kur şoku bitmedi. FED’in aralık kararını görmeden elindeki imkânları tek seferde kullanmak istemediğinden 50 baz puanla iktifa ettiği anlaşılıyor. Vurgulamakta fayda var: Kerameti kendinden menkul müşavirlerin söylediği gibi geçici bir yükseliş değil dolar/TL kurunda yaşananlar.

Türkiye iktisadî faaliyetin durma noktasına geldiği son çeyrekte kur şokunu atlatamazsa 2017’nin ilk iki çeyreğinde eksi büyüme ile yüzleşebilir. Reel sektörün döviz açığı 200 milyar dolar olmuşsa kurda değil 40 kuruş 4 kuruşluk artış bile uykularımızı kaçırmalı. FED’in önümüzdeki ay faiz artırması değil artırmamalı sürpriz olur. Dolayısıyla TL’nin aleyhine gelişmeler bitmedi. TCMB’nin Aralık’ta da faiz artırmak mecburiyetinde kalabilir.

Merkez, bu saatten sonra Saray ve hükümet cenahından gelecek ağır tenkitlere kulağını kapatsın. Makro veriler ile gönülden geçenler örtüşmediğine göre top yekûn ekonomiyi ateşe atacak irrasyonel karar ve beyanlardan uzak durulmalı. Hükümet kendinden eminse çok sevdiği gece yarısı KHK’larından biriyle TCMB’ye kayyım atasın. Hatta TMSF’ye devretsinler Merkez Bankası’nı. O vakit görelim dolar 4 TL mi, 5 TL mi oluyor?

DEMOKRASİ İKLİMİNE DÖNÜLMEDEN OLMAZ

Merkez Bankası, herşeye rağmen icap ettiğinde faiz silahını kullanacağını kuvvetli biçimde hissettirdi. Şimdi esas vazife AKP Hükümeti’ne düşüyor. Hükümet bir an evvel OHAL’e son verip AB ile didişmekten vazgeçerse toparlanma geçici olmaktan çıkar, hep beraber tünelden çıkarız.

Demokrasi ve hukuk iklimine dönülmeden yaşanan güven bunalımına son vermek mümkün değil. “Bu gidiş hayra alamet değil.” diyenleri yaftalamak için harcadıkları enerjinin onda birini dinleyip anlamaya sarfetseler keşke.

YES’TEN NO’YA NASIL GELDİK

Avrupa Parlamentosu’nun (AP) ‘AB’nin Türkiye ile üyelik müzakerelerini geçici olarak askıya alınması’na matuf teklifi kabul ettiği bir günde Merkez Bankası’nın ekonomiyi dar boğazdan tek başına çıkarması beklenemez. Aynı parlamento, bundan sadece 12 yıl önce pek çok ülkeden milletvekilinin, ellerinde pek çok dilde ‘evet’ yazılı pankartları kaldırarak, Türkiye’nin üyeliğine yeşil ışık yakan o tarihî toplantıyı da gerçekleştirmişti. AP’ye sitem etmeden evvel AB yolunda bir uçtan öbürüne nasıl savrulduğumuzun muhasebesini yapalım.

Türkiye’de temel hak ve hürriyetleri giderek daraltan uygulamalar yüzünden AP kendi değerleri ile tenakuza düşmemek için ‘no’ çıkışını yaptı. Kararın hukukî bir veçhesi yok deyip geçilmesin. AB çıpası bizim için işleri öylesine kolaylaştırıyordu ki. ‘Müzakereler durdurulsun’ kararının şüyuu vukuunda beter olacak. AB haricindeki ülkelerin yatırımcıları nezdinde bile nasıl caydırıcı bir mesaj ihtiva ettiğini önümüzdeki günlerde hep beraber tecrübe edeceğiz.

Saray ve ananesinin, hukukî, siyasî, iktisadî ve içtimaî açıdan müflis vaziyete düşürdükleri devleti diri diri Şangay mezarlığına kaldırıp ahaliyi hayattan koparmak istediklerini ne vakit idrak edeceğiz? Türkiye’nin demokrasi tecrübesine itimat edip gelen yatırımcılar, Şangay’ı ‘kurtuluş reçetesi’ kılıfıyla takdimde ısrar edenlerin mevcudiyeti karşısında şaşkınlıklarını gizlemiyor.

Tehlike zannettiğimizden de ötesinde. Merkez’in elindeki faiz ve döviz mühimmatı da bir yere kadar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin