Mehmet Niyazi’ye veda

Yorum | Naci Karadağ

Türk düşünce tarihinin köklü damarlarından biri olan merhum Nurettin Topçu Paris’ten döndükten sonra, çocukluk arkadaşı olan Sırrı Tüzeer’e, içini kemirmekte olan sızısını açar: “Çok perişanım! Hoca da, papaz da adam aldatıyor!”

Aslında Topçu’nun derdi Cumhuriyet sonrasında Müslüman Türk entelektüelin kadim problemidir. Tanpınar’ın şu serzenişinden çok farklı değildir:

“Solcu gizli, musır, cahil. Sağcı, milliyetçi geçinenlerin hepsi cahil ve kupkuru. Ortadakiler darmadağın. Hemen hepsi zevksiz ve tahammülü güç. Biraz zevki ve anlayışı olanlar kıskanç. Yarabbi ne kadar yalnızım!”

Allah’tan günümüz yazar-çizerlerini görmeden gitmiştir Mehmet Akif, Tanpınar ve Topçu gibi isimler. Yoksa yalnızlık ve acılarının büyümesi bir yana, bir de üstüne üstlük hain ilan edilmeleri işten bile olmazdı.

Bu damardan beslenen geleneğin son temsilcisiydi belki Mehmet Niyazi Özdemir… Çok sıkıntılı ve bir mütefekkir açısından hayal kırıklıklarının zirve yaptığı çağda, dünyaya veda etti.

Dün, tedavi gördüğü Acıbadem Koşuyolu Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Merhum mütefekkirin cenazesi bugün öğle vakti Marmara İlahiyat Fakültesi Camii’nde kılınacak namazın ardından Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilecek.

30 yıla yakın Zaman gazetesinde makale yazan Özdemir tarih gibi bugünlerde yetkin olmayan insanların cıvıttığı bir alanda ustalıkla ve hakkını teslim ederek kalem oynatan bir yazardı. Çanakkale Mahşeri, Plevne gibi tarihi romanlardaki ustalıklı üslubu, İslam ve Türk Devlet Felsefesi gibi eserler ile edebi ve felsefi yönü ile ülkemizin yetiştirdiği önemli değerlerden biriydi.

“Tarihimize yabancılardan daha uzağız” diyerek sadece cumhuriyet sonrası seküler kesimi işaret etmiyordu rahmetli. Tarihi istediği gibi eğip bükerek hakikati çarpıtarak alternatif ama gerçek dışı bir tarih üreten muhafazakar kitleye de serzenişte bulunuyordu. Hele hele son dönemin popüler tarihçileri…

M.Niyazi Özdemir 8 Nisan 1942 senesinde Akyazı / Adapazarı’nda dünyaya geldi. 1964 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olan Özdemir,  o dönem bir fakültede bütünlemesiz 3 sınıf geçenlere başka bir bölümü de aynı anda okuma imkânı verilmesini de fırsat bilerek Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü de bitirdi.

Felsefe doktorası yapmak üzere Almanya’ya gitti ve Goethe Enstitüsündeki dil öğreniminin ardından, Marlburg, Bonn ve Köln üniversitelerinde araştırma çalışmaları yaptı. Moxburg Üniversitesinde Prof. Dr. Ditrich Pirson’un yanında “Türk Devletlerinde Temel Hürriyetler” konulu doktorasını 1976 senesinde tamamladı. 88’e kadar Almanya’da yayıncılık işiyle de uğraştı.

Merhum Özdemir’in yazarlık serüveni de erken yaşlarda başladı. “Vatan” başlıklı ilk makalesini 1967 senesinde Millî Hareket dergisinde yayınladıktan sonra Türkiye, Babıalide Sabah, Gündüz, Muhalif gibi gazetelerden sonra 1987 yılından itibaren Zaman’da yazmaya başladı.

Zaman gazetesinin önceleri haftada bir, sonraları üç gün olmak üzere en istikrarlı yazarlarından oldu ve yaklaşık 25 yıl sürdü bu beraberlik.

Radyoya ve televizyona da uyarlanan “Ölüm Daha Güzeldi” adlı romanıyla Türkiye Millî Kültür Vakfının 1982 senesinde Yılın Romanı Ödülünü, “Çanakkale Mahşeri” adlı eseriyle 1999 senesi Türkiye Yazarlar Birliği Roman Ödülünü almaya hak kazandı. “Ölüm Daha Güzeldi” isimli eseri 1991 senesinde Arapçaya çevrildi. Türk Ocakları Osman Turan Türklük Araştırmaları Armağanı, 2000 senesinde Mehmet Niyazi’ye verildi. Mehmet Niyazi, tezli romanlarıyla tanınır. Niyazi ülkesi ve inancı için düşünüp üreten en önemli mütefekkirlerimizden biriydi. EN netameli alanlarda bile onun nazik üslubu ve kalem kıvraklığı kimseyi kırmayıp dökmeden meramını anlatmak gibi bir yönü vardı.

Başka bir usta, Ahmet Kabaklı onun için şöyle demişti: “Mehmet Niyazi, romanlarının konularını, incelemelere ve bazen de kendisine anlatılan gerçek vak’alara dayandırıyor. Bütün eserlerinde roman sanatından ve üslûp endişesinden daha çok millî duygularımıza dayalı idealist (ülkücü) telkin ve savunmaları ön safta tutuyor. Romanlarda olayı anlatırken kendi düşünce ve duygularından yana ağırlık koyuyor. Tarafsız davranamıyor, çok yönlü olamıyor, karşı fikre ve karşı eyleme, hayat ve hareket hakkı tanımıyor. Her eserinde, kendi sevdiği taraf ululanmakta, görüşlerine zıt veya hasım bilindiği taraf ise tamamıyla haksızdır; çok defa kaleme alınmaya bile değmemektedir.”

 

ESERLERİ:

ROMAN: Varolmak Kavgası (1969, yeni düzenlemeyle, 1988), Çağımızın Aşıkları (1977, yeni yazımı İki Dünya Arasında adıyla 1992), Ölüm Daha Güzeldi (Tahir Mihmandarlı’nın hayatı, 1982), Yazılmamış Destanlar (1989), Çanakkale Mahşeri (belgesel roman, 1998), Dâhiler ve Deliler (2001).

HİKÂYE: Bayram Hediyesi (1971, yeni yazımı 2001).

DENEME-İNCELEME: Millet ve Milliyetçilik (1980), İslâm Devlet Felsefesi (1988), Türk Devlet Felsefesi (1989), Medeniyet Ülkesini Arıyor (1991), Türkiye’nin Meseleleri I Kültür (1992), Türkiye’nin Meseleleri II Devlet (1992), Medeniyetimizin Analizi ve Geleceği(2000), Millet ve Şark Milliyetçiliği (2000), Millet ve Türk Milliyetçiliği, Mütareke ve Kurtuluş Savaşının Başlangıç Döneminde Türk Demir Yolları: Yapısal ve Ekonomik Sorunlar: 1918 – 1920 (2003).

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin