Medya nereye mi gidiyor?

HABER-YORUM | SEMİH ARDIÇ

Aydın Doğan’ın gazete ve televizyonlarını satın alan Demirören ailesi, icra kurulunu Mehmet Soysal’a emanet etti. Soysal her devirde medya yöneticiliği yapacak kadar marifetli.

28 Şubat post-modern darbesinde de el üstünde tutuluyordu bugün de el üstünde tutuluyor. Sırrı, Soysal’da mahfuz bir başarı hikâyesini yazmak değil muradım.

“MEDYA NEREYE GİDİYOR?”

Soysal’ın Milliyet’te yayımlanan ve “Medya nereye gidiyor?” suâline cevap aradığı makalesine temas edeceğim.

Sosyal medya mecraları yüzünden televizyonlar seyircisini, gazetelerin ise okuyucularını kaybettiğinden dem vuran Soysal’ın, “Eksiklik ve yetersizliklerini saklayan medya suçu daima başka adreslere postalarken, kendi tarihine bakıp günahlarıyla yüzleşmekten hep kaçıyor.” cümlesini okuduğumda irkildim.

Akabinde gelen cümle daha sarsıcıydı: “Siyaseti dizayn etme, iktidar düşmanlığını körükleme, manşetten vurup iki satırla haberi düzeltme, kutuplaştırma, cinsiyet ve ırkçılık ayrımlarını körükleme ve piar adreslerine dönüşmeye başladığı günden beri saygınlığını her geçen gün biraz daha yitirdiğini hatırlamak bile istemiyor.”

KÖTÜ ALIŞKANLIKTA ISRAR

Medyanın itibarını kendi elleriyle imha ettiğinin farkında Soysal. Hatta gazetecilerin bu kötü alışkanlıktan kurtulmayı hiç düşünmediğini belirtiyor.

Soysal meğer tek sesli ve Saray’ın kapı kulu gazetecilerinden ne kadar dertliymiş!

Aynen şunları yazmış: “Medya ‘menfaat suskunluk getirir kuralını bozabilmenin tek yolunun, suçları ve suçluları yargıya bırakmaktan ve yargılamanın sonucunu haber yapmaktan geçtiğini anlamak istemiyor.”

Evrensel meslek düsturlarına bile atıf var makalede: “Yargı kararını verdikten sonra suçluların suçlarını yayımlaması gerektiğini de… Kendisine dokunulduğunda ise aklına hukuk geliyor… Oysa yargısız infazlarıyla ne çamları ve dağları devirdiğini de hatırlamıyor.

Peki, medya nereye gidiyor?”

NEREDE YAZDIĞINI UNUTTU HERHALDE

Soysal o makaleyi yayımladığı gazetenin de aralarında bulunduğu medya grubunun Saray’ın talimatı ile havuza nasıl dahil edildiğini bilmiyor olamaz.

Başkan Recep Tayyip Erdoğan’a yaranmak için takla üstüne takla atan Aydın Doğan’ın “hapis sopası” gösterildiğinde alelacele Demirören’e devrettiği devasa bir medya grubu tam da Soysal’ın tarif ettiği şekilde itibarsızlaştırıldı.

Sadece Hürriyet, Kanal D veya CNN Türk değil topyekûn Bâb-ı Âli imha edildi, susturuldu. Gazetecilerin böyle bir tazyiki püskürtme ihtimali vardı.

ZAMAN VE DİĞERLERİ BOĞAZLANIRKEN SEYRETTİLER

Amma velakin Zaman’a, Samanyolu televizyonuna, Cihan Haber Ajansı’na, Bugün TV’ye, İpek Medya’ya TOMA ordusu ile baskın düzenlenirken feda edilen sarı ineğin ne ilk ne de son olacağına inanmak istemedi kimse.

Medya grupları birer birer ele geçirildi. Kimi kapatıldı kimi “dost” kuvvetlere teslim edildi. Ayakta kalanların da içi boşaltıldı.

“Medya nereye gidiyor?” suâline cevap ararken Soysal’ın uzağa gitmesine lüzum yok. En yakın duvardaki aynaya bakması kâfi.

Kendisi gibi her devrin idarecileri; Yazı İşleri’nin, yayın masalarının anahtarlarını Erdoğan’a teslim etti.

Böyle bir Türkiye’de gazetecilik krizi, sadece iktisadî kriz, kâğıt fiyatlarına gelen zamlar ve dağıtımın Turkuvaz Medya’nın inhisarına geçmesi ile izah edilemez.

GAZETELER OKURLARINI KAYBETTİ. ÇÜNKÜ…

2001 krizinde tek gazete kapanmadığı halde Soysal iki hafta evvel Vatan’ı niye kapattıklarını bir kere düşünsün.

O zaman da kriz vardı bugün de var. Mamafih vatandaş haber aldığı gazetelere sahip çıkıyordu. Tirajlar 5 milyona yaklaşmıştı.

Reklam veren bütçeyi kıssa bile gazetelerin sebeb-i varlığı olan okur ne yapıp edip gazetesi için fedakârlık yapabiliyordu.

Hükûmetin basın bültenine dönüşen, manşetlerin başlığı bile aynı olan gazetelere kim, niye para versin? Zaten hepsi bedava dağıtılıyor her tarafta.

ZAM HABERİ BİLE YASAK

Zam haberi girmekten ürken, zamma “güncelleme” diyen, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen hekimlerin özel hastanelerde çalışmasını da yasaklayan madde komisyondan geçtiğinde “özel hastanede çalışabilecekler” başlığı atan gazeteler Soysal’ın idare ettiği gazeteler değil mi?

Soysal “menfaat suskunluk getirir” derken 750 milyon dolar Ziraat Bankası kredisi yüzünden sustuklarını mı ima ediyor?

İnsanlar hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan verdikleri haberlerden dert yansa da bu sözlerde zerre kadar samimiyet yok.

İKTİDARIN ELİNDE UN UFAK OLACAK HEPSİ

Haysiyet cellatlığına gelince… O bahiste Demirören Medya Grubu havuza erken dalan diğer gazeteleri bile geride bırakacak kadar gayretli. Medyanın nereye gideceğini ben söyleyeyim: İktidarın elinde un ufak olacak.

Sansüre, baskı ve hapislere inat sosyal medya ve dijital mecralar çoktan alternatif bir haber alma vasıtasına dönüştü.

Türkiye, Dünya Basın Hürriyeti Endeksi’nde 157’nci sıraya geriledi. Yalan haber denilince ilk akla gelen adres yine Türkiye.

Söze gelince “amiral gemisi’ olduğunun altını çizen Hürriyet ve diğerleri bu yüz kızartıcı tablo ile ne kadar iftihar etse azdır. Gazeteciliğin yüz karası olarak tarihe geçecekler…

Mehmet Soysal’ın yaptığı pişkinlik değilse hayli safdillik.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin