YORUM | TARIK TOROS
İçeride muhalefet hareketlendi, Batı’nın ikazları arttı.
Herkes gibi ben de soruyorum:
Neden şimdi?
Daha önce eliniz armut mu topluyordu?
***
Soru doğrudur.
“Fakat” kelimesini yerli yerinde kullanmak icap eder.
Burada mühim bir “fakat” var:
Erdoğan’ın içeride zayıflaması gerekiyordu.
BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️
Ne yani, harekete geçmek için kralın muvazene ve muhakemesini kaybetmesini beklemek mi gerekiyordu?
Maalesef öyle.
Sözüm meclisten dışarı, hani darbeler için söylenen meşhur sözdür, “Şartlar tamam olunca..”
Maalesef şartlar tamam olmadan, attığınız taş kurbağayı ürkütmeyebiliyor.
***
Tek misal verip geçeceğim:
Sedat Peker, ilk videosunu 2 Mayıs 2021’de çekmedi.
Geçen sene de bir dizi video yapmıştı, Balkanlar’da yaşarken…
Orada da damat Berat Albayrak ve çevresine dair epey iddiada bulunmuş, kendine has üslubuyla bombalamıştı.
İzlendi ama gün o gün değildi belli ki… Bugünkü tesiri yapmadı.
Bugün, hem ifşalar arttı hem de zemin daha uygun hale geldi.
***
Benzer durum Türkiye muhalefeti için de geçerli.
Daha sert ve etkili vurmaya başladı, ortam da elverişli.
Kemal Kılıçdaroğlu, “128 milyar dolar nerede” diye sorduğu o pankartlı Meclis Grup konuşmasından sonra… Merkez Bankası’na gidebilirdi, gitmedi.
Bürokratlara “suça daha fazla bulaşmayın” çağrısını da daha önce yapabilirdi, yapmadı.
Şimdi, sesi daha gür çıkmaya başladı.
***
Siyaset böyle bir şey ve “gecikmeden” kaynaklı olarak, olan kayıplara oluyor:
İnsanlar ölüyor, sakat kalıyor.
Çocuklar, hayat boyu taşıyacakları travmalarla tanışıyor.
Halk fakirleşiyor.
Tahribat büyüdükçe “restorasyon” güçleşiyor.
Ülkenin itibarını tekrar kazanması için önceki ve mevcut neslin -en az iki kuşağın- doğal ömürlerini tamamlaması gerekiyor.
Hafıza diye bir şey var çünkü.
***
Çok seyredilen “La Casa de Papel” diye bir dizi var.
Orada bankayı soymaya giden çete, rehinelere de kendi giydikleri tulum ve maskeleri dağıtarak işe koyuluyorlar. Haliyle polis ve istihbarat, kimlikleri ayırt edemiyor.
Teşbihte hata olmaz:
Erdoğan, 2 yıl süreyle savaş yetkisini almaya hazırlanıyor.
Maskeler takıldı, yeni oyun kuruluyor.
Lakin kimin soyguncu kimin rehine olduğunu bilmiyoruz.
Keşke muhalefet ve avrupa şartlar tamam olmadan taş atsalardı. En azından değer yargıları olduğunu görürdük. Değer yargılarını göstermeyerek kurbağayı ve kurbağanın peşinden gidenleri ürkütmemeye çalıştılar. Değer yargılarıyla olayın üzerine gitselerdi belki kurbağayı ürkütemeyeceklerdi ama kurbağının etrafındakileri uyanma fırsatı sağlayabilirlerdi. Sessiz kalarak bu uyanışı engellediler ve kitlelerin herşeyin yolunda olduğunu düşünmesini sağladılar. Kitlelere uyanma fırsatını vermediler. Kitlelere ne muhalefet sesini çıkarıyor ne batı, batı değerleri açısından, ses çıkarıyor. Hocalar sessiz kalarak dini değerler açısından da ses çıkarılmıyor. Sonra laikler, ne laiklik açısından ses çıkartıyor ne irtica açısından ses çıkıyor, ne cumhuriyetin değerleri açısından ses çıkıyor. Ne ışidin bir terör örgütü olduğu açısından ses çıkıyır, ne selefiliğin sünnilik ile uyuşmadığı açısından ses çıkıyor, ne avrupadan uzaklaşılması açısından ses çıkıyor, ne ordunun tasfiyesi açısından ses çıkıyor, ne güçler ayrılığın sonlandırılmadı, atatürkün cumhuriyetinin sonlandırılması açısından ses çıkıyor, ne rus ve irana yanaşma açısından ses çıkıyor, ne 200 yıllık batılılaşma projesinin sonlandırılması, avrupa birliğinden kopma hakkında ses çıkıyor, ne natodan kopmaya çalışma hakkında ses çıkıyor. Sesi muhalefet ne zaman çıkarttı biliyormusunuz? Tayyip bir ara baskılara dayanamayıp yüzünü batıya dönmek istediğinde işte o zaman muhalefet ortaya çıktı. Bildiğimiz o eski kavgacı, tehditvari konuşan gerçek muhalefet. Belki muhalefetin attığı taş ‘ürkütmüyordu’ ama tayyipin batıya yönelme girişimi bir taş ise muhalefeti bayağı ürkütmüştü. Burada kontrol muhalefette olduğuna göre, taşı atması gereken tayyip ve ürkütülmesi gereken muhalefet oluyor. Öyle bir ürkmüşlerdi ki, türkler yüzünü tekrar atatürkün çizdiği yol olan batıya yani avrupa birliğine dönecek diye, bütün projeleri az kalsın çöpe gidecekti. İşte o zaman gerçek yüzleri ortaya çıktı. Hani kurbağayı ürkütmeye değmez diye taş atmayan muhalefet varya, çıkarları zedelenecek diye, öyle taşlar attılar ki gerçekten kurbağayı ürkütmeyi başardılar. Onlar isterse kurbağayı ürkütebilirler ama burada hem dışarıdan avrupa hem içeriden muhalefet kontrollü muhalefet yapmaktadır yani paralel muhalefet yapmaktadır. Gerçek muhalefet yoktur. Burada çıkar ilişkisi söz konusudur. Avrupa ve muhalefetin karşılıklı çıkarlarları söz konusudur. Avrupa türkleri istememektedir, muhalefet ve iktidardaki küçük parti ise türkleri iran ve rusa bağlamak istemektedir. Bu sayede kurdukları yeni rejim avrupanın takibinden kurtulmaktadır. Zaten yeni rejimin avrupa birliği kriterleri ile uzaktan yakından alakası yok. Buna bir kılıf uydurmak için avrupayla çatışıyor görünmektedirler. Yani batıyı haçlılaştırıyorlar. Bu işi de tayyipe havale ettiler. Projeden vazgeçilmek istendiğinde yani “ben artık baskılara dayanamıyorum” dediğinde muhalefet ona “dik dur arkandayız” demektedir. Ama tayyip “yok ben daha fazla dayanamayacam, ekonomi berbat, para lazım” deyip yüzünü batıya döndüğünde o zaman paralel muhalefet, gizli iktidar ortağı muhalefet devreden çıkıyor ve gerçek muhalefet geliyor. Ne mi yapıyorlar? Mhp adına alaaddin çakıcı arkadan tehditler savurmaya başlıyor, önden kılıçdaroğlu kollarını açarak buradan geçilmez diyor. Kılıçdaroğlu o gün neler diyor? “Senin neler yaptığını biliyoruz, nasıl soykırım yaptığını biliyoruz” gibi şimdiye kadar görmemezlikten geldiği, hani attığı taşın ürkütmeyeceği varsayıldığı, gerçekleri söylemeye başladı. Yani burada kılıçdaroğlu ile tayyip arasında bir çıkar ilişkisi söz konusuydu. Bu yüzden görevi muhalefet adı altında milleti oyalamaktı. Yani burası büyük bir sirk, devlet falan değil, herkes rolünü oynuyor.
Bütün mesele para değil mi aslında? Daha önce milletin cebi bu kadar yanmamıştı. Bu nedenle, bebek ölmüş, kadınlar suda boğulmuş, doğum yaparken tutuklanmış vs. ne eskiden ne de şimdi kimsenin umurunda değildi ve olmayacak. Bugün bu sorunlar gündeme geliyorsa, “yeter artık” dendiği için filan değil. Cepler yandı, ciddi sıkıntı başladı ama para bitti dava bitti diyemiyorlar. Bu nedenle, “adalet yok, mafyavari işler dönüyor, ekonomi bozuk, eğitimde sorun var, adam kayırma” var vs. deniyor. Ama tekrar söylüyorum ki bunların millette karşılık bulmasının tek nedeni artık ekonominin çökmesi. Zamanında Avrupa yoluna giren Türkiye’de kaliteli insanların da katkısıyla geçici bir refah dönemi oluştu. Ama ardından girilen çöküşte, herşey adım adım tüketildi. Bir süre cemaatin mallarına çökerek, bir süre milletin ve devletin kritik tesislerine varıncaya kadar satarak yürüdü ve artık bitti. Herşey para, “din”=para, “iman”=para. Hekimoğlu zamanında defalarca yazdı. Müslümanın kalitesi parayla imtihanda ortaya çıkıyor diye. Ve gene bir vecizeyi tekrarlayalım. “Boş tencerenin deviremeyeceği hükümet yoktur” O tencere henüz yeni boşaldı. Ve aç kurtlar, domuzlar, tilkiler, sırtlanlar başını kaldırıp yeni av için ulumaya durdu. Siyasetçiler ise eski tecrübeli avcılar gibi bu ulumanın sesini çok iyi anlıyor, ortamı çok iyi kokluyor. Onun için harekete geçecekleri zamanı da hepimizden iyi biliyorlar. Evet siyasetçileri aptal, düşük IQ’lu vs olmakla suçlayabiliriz ama her mesleğin de kendine göre bir bilgisi, tecrübesi, ilmi vardır. Onlar da bu alanda iyiler. Kanın kokusunu, kurdun ulumasını bizden önce görüyorlar