Maria Arena: Çıplak arama gerçek, biz de doğruladık

RÖPORTAJ: UĞUR TOK, MARIANA DROUGKA | BRÜKSEL

Avrupa Parlamentosu İnsan Hakları Alt Komitesi (DROI) Başkanı Maria Arena, Erdoğan’ın Gülen hareketi mensuplarını cezalandırabilmek için darbe girişimini kullandığını söyledi. Gülen hareketi mensuplarını korumaları gerektiğinin altını çizen Arena, çıplak aramayı ‘skandal’ olarak tanımladı ve bunu kendilerinin de doğruladığını vurguladı. Türkiye’de medyanın hükümetin kontrolünde olduğuna işaret eden Arena, ’’Şu anda Türkiye’deki durum bizim için gerçekten endişe verici.’’ ifadesini kullandı.

Uğur Tok ve Mariana Drougka‘nın sorularını cevaplayan Avrupa Parlamentosu İnsan Hakları Alt Komitesi Başkanı Marie Arena, 17 Mart 2021’de Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun 5 yıl önce paylaştığı bir retweet sebebiyle milletvekilliğinin kaldırılması ve gözaltına alınmasına tepki gösterdi. ’’Hükümet, Muhalefetin ağzını kapatmaya çalışıyor ve şu anda Türkiye’de.  Avrupa Parlamentosu ve Avrupa dışındaki parlamenterlerle bağlantı içinde olacak bir tür Avrupalı milletvekili ağının olması için sistem kurmaya çalışıyoruz. Evet, bununla birlikte hapiste veya hükümet tarafından tutuklanan vekillerle dayanışma içerisinde olunacak.’’ dedi.

Tamamını Tr724 Youtube kanalımızda da izleyebileceğiniz röportaj şöyle:

‘ÇIPLAK ARAMA SKANDALDIR’

Türkiye’de çok sayıda kadının polisler tarafından çıplak arama sırasında cinsel tacize uğradığına dair raporlar var. Özellikle, 30 Ağustos 2020’de yaklaşık 30 öğrenci Polis tarafından çıplak arandıklarını bildirdi ancak iktidardaki hükümet bunu şiddetle reddediyor. Bu konudaki fikriniz nedir? Bunun doğru olduğuna inanıyor musun?

Tabii ki doğru olduğuna inanıyorum. Bize bu konuda bize bilgi veren ve doğrulayan birçok insan oldu. Bu yüzden bunun bir skandal olduğunu düşünüyorum. Biz kadınlar kurumlarımıza güvenmemiz gerekiyor. Kurumlarımızın mağduru olmamamız gerek. Kurumların kurbanı olmamız  kabul edilemez bir durum. Kadınların böyle bir ülkede yapmaya çalıştıkları şeyin bir aşağılama ve yıldırma olduğunu düşünüyorum. Biliyorsunuz birçok ülke ile çalışıyoruz ve bu tür ülkelerde oluyor. Örneğin Beyaz Rusya’da bu durumlar aynı. Özgürlük ve demokrasi için birçok kadın gösteri yapıyor. ordu tarafından polis tarafından sırf sindirmek için hedef alınıyorlar. Kadınların bir ülkede çok güçlü olduğunu biliyorlar. Pek çok şeyi değiştirebilirler. Yani bunun için böyle bir rejimde hedef alınıyorlar. Bu yüzden, Turkiyede boyle bir durum yasanmasinin bir skandal olduğunu söyleyebilirim.

GERGERLİOĞLU TEPKİSİ: HÜKÜMET MUHALEFETİN AĞZINI KAPATIYOR

17 Mart 2021’de insan hakları aktivisti Halkın Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun 5 yıl önce retweet sebebiyle milletvekilliği düşürüldü. 1 yıl 10 ay hapis cezası onandı. AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Delegasyonu Başkanı Sergey Lagodinsky, Gergerlioğlu’nun Meclis’ten çıkarılmasını kınadı. Komitenizin Sayın Gergerlioğlu için alabileceği diğer önlemler nelerdir?

İlk olarak iki meslektaşım Lagodinsky ve Nacho Sanchez ile tamamen aynı çizgideyim. O yüzden bu konuda Türkiye üzerine birlikte çalışıyoruz. Onların söylediklerini tamamen destekliyorum. Biz de AB dış ilişkiler yüksek temsilcisi  Sayın Borrel’den diplomasi ve Avrupa diplomasisinden, Türkiye’de bu tür bir tutumun olmamasını istemeye söz veriyoruz. Bugün de gazetecilerin hak ihlalleri hakkında konuştuk. Bu ihlaller parlamentoda Muhalefete gelince ve bu çok daha kötü. Tüm otoriter rejimde gördüğümüz şey bu. Hükümet, muhalefetin ağzını kapatmaya çalışıyor ve şu anda Türkiye’de. Meslektaşım Hannah Neumann ile DROI komitesinde benimle birlikte çalışıyor. Kendisi Yeşiller’den. Avrupa Parlamentosu’nda, Avrupa dışındaki parlamenterlerle bağlantı içinde olacak bir tür Avrupalı milletvekili ağının olması için sistem kurmaya çalışıyoruz. Bununla birlikte hapiste veya hükümet tarafından tutuklanan vekillerle dayanışma içinde olunacak. Bir ülkedeki muhalefet konumlarını ve kendilerini savunurken Avrupa Parlamentosu’nun her bir üyesinin sorumlu olması gerekir ve onlara destek olunmalı. Bu durum maalesef sadece Türkiye’de durum böyle değil. Türkiye’de gerçekten rejim tarafından tutuklanan çok sayıda insan olduğunu biliyoruz. Ama Türkiye tek değil ve bu insanlarla dayanışma içinde olmak için sorumlu olmalıyız, bu yüzden Avrupa Parlamentosu’nda yapmaya çalıştığımız şey bu.

‘GÜLEN HAREKETİ MENSUPLARINA SAHİP ÇIKMALIYIZ’

Türkiye’deki pek çok kadın farklı nedenlerle Dünya Kadınlar Günü’nü kutlayamadı. Bunun bir nedeni, 2016’da Türkiye’de darbe girişimi olunca hamile kadınlar da dahil olmak üzere pek çok kadın Gülen hareketi bağlantıları iddiasıyla hukuka aykırı bir şekilde hapse atıldı. DROI Başkanı olarak, konuyu Komitede hiç tartıştınız mı?

Evet, Erdoğan’ın kendisine katılmayanları cezalandırmak için her şeyi kullandığını biliyoruz. Darbeyi Gülenistlerin organize ettiği iddiasıyla ve bunu sadece insanlara saldırmak için kullandığını söylüyorum. Gülenistlerin terörist olduklarını söyledi, darbeyi düzenleyenlerin kendileri olduğunu söyledi. Ülke için bir tehdittir vs dedi. Aslında onlara saldırmak için bu söylemi kullanıyor. Bunu şu ya da bu hareketi destekleyeceğimiz için söylemiyoruz, eğer birisi sizin hareketinizi yok etmeyi hedefliyorsa ve insanları sırf onların farklı düşünceleri yüzünden yok etmek istiyorsa sanırım onları başka bir şekilde korumamız gerektiğini düşünüyorum. Bu  hareketin taraftarı olmadan da partizan olmadan da  ya da demokrasinin gereği olarak aynı düşünmediğimizi yok etmemenin gereği olarak söylemek gerekir. Bu demokrasinin bir başkasını yok etmek olmadığı, demokrasinin herkesin farklı düşüncelerini ortaya koyabilme imkanı olduğunu ifade etmektir. Erdoğan’ın toplumu organize etme şekli bu değil. Bu yüzden bu durumu kınamak zorundayız. Çünkü burada sorun kadınlar değil Gülen hareketiyle daha bağlantılı. Ama harekette çok sayıda aktivist kadın olduğunu biliyoruz. Bir ülkede yaşarken özgür olmak için ifade özgürlüğü istiyorlar ve bu yüzden onları da desteklemeliyiz ve ayrıca onlar kadın oldukları için de ama aynı zamanda ülkede gördüklerimizin bir tür muhalefeti olan bir hareketin parçası oldukları içinde desteklemeliyiz.

‘TOTALİTER REJİMLERDE OLDUĞU GİBİ TÜRKİYE’DE DE GAZETECİLER TUTUKLANIYOR’

Türkiye medyasının yüzde 90’ı hükümet tarafından kontrol ediliyor, basın özgürlüğü kötüleşiyor, birçok gazeteci cezaevinde ve pek çok yayın medyası muhalif tavırları nedeniyle kapanmaya zorlanıyor. İnsan Hakları Alt Komitesi Başkanı olarak bu konudaki fikriniz nedir? DROI alt komitesinin sadece Türkiye’de değil, genel olarak Avrupa’da basın özgürlüğü konusundaki eylemleri nelerdir?

Basın özgürlüğü konusu çok önemli. Basın özgürlüğüne sahip olmadan demokrasi hakkında konuşamayız. Gazetecilik her manada küçülen bir alan. Sadece Avrupa’da değil, Avrupa’nın dışında da görüyoruz. Ne yazık ki insan hakları komitesi başkanı olarak bu konuyu Avrupa kıtasında ele alamıyorum, çünkü bildiğiniz gibi başka bir komitemiz var. Adı özgürlük ve temel haklar komitesi (LIBE). Örneğin öfkeli Polonya gibi AB ülkelerde ve başka ülkelerde de gazetecilik alanlarının daralması durumu üzerinde çalışıyorlar. Bu nedenle, Avrupa’daki durumun çok iyi farkında olmalıyız Avrupa’nın ifade özgürlüğünü Avrupa dışında teşvik etmesi zor. Bu ifade özgürlüğü konusunda bir model değilsek bile dışında da olamayız. Bu yüzden benim için Avrupa’da ifade özgürlüğünü korumak gerçekten önemli. Avrupa dışında, tüm otoriter rejimlerde tüm ülkelerde gazetecilerin gerçekten tutuklandığını görüyoruz. Tabii ki Türkiye’de de durum böyle. Medya bir güçtür ancak, ülkedeki gerçek durum hakkında insanları bilgilendirme gücüdür. Medya hükümetin dışında olduğunda, ifade özgürlüğünü garanti etmenin yolu değildir. Medya sadece özel sektörün ucunda olduğunda da aynı şeydir. Bu ifade özgürlüğü de değildir, bu nedenle insanların erişmek istedikleri tüm bu bilgilere erişimini garanti altına almak için bu denge durumuna sahip olmak önemlidir. Bu yüzden benim için şu anda Türkiye’deki durum bizim için gerçekten endişe verici. Türkiye’de birçok gazeteci sürgünde bulunuyor. Mısır hakkında da eleştiriler alıyoruz. Türkiye’deki bazı medya organları ifade özgürlüğüne sahip oldukları için kapatıldı. Bununla gerçekten mücadele etmemiz ve gazeteciliği yapmaları için onları korumamız gerekiyor. İnsanları bilgilendirmek söz konusu olduğunda, yapabileceğinizi ve istediğinizi söylemek değildir. Gazetecilik bir profesyonel meslektir. Gazetecilikte profesyonel olmalıyız. Belki başka bir soruya da cevap verebiliriz, gazetecilerin iyi eğitimli ve eğitimli olmasını nasıl garanti altına alabiliriz? Türkiye’de hükümetin eğitimi küçültmeye çalıştığını gördük. İnsanlar hükümetin etkisiyle hükümetin düşündüğü gibi düşünüyor ve ülkede geniş bir düşünce tarzına sahip değil.

‘AİHM’DEKİ YETKİLİLER DE MUTLAKA TÜRKİYE’DEKİ DURUMDAN ENDİŞELİLER’

Türkiye’deki darbe girişiminden sonra kabaca 600 bin civarında terör suçlamasıyla soruşturma başlatıldı. Öğretmenler, akademisyenler, hakimler dahil 150 bin kamu görevlisi işten çıkarıldı. Yaklaşık 100 bini hapse atıldı. Yaklaşık 50 milyar euro değerinde varlığa el konuldu. Türk yargısı bunu ele alamadı ve yaklaşık 30 bin kişi temel hakları için son çare olarak Avrupa insan hakları mahkemesine başvurdu. Ancak, AİHM, Türkiye’de iç hukuk yollarının tüketilmesinden dolayı bu başvuruları kabul edilemez buldu. Bu düzgün işleyen bir yargı sistemi varmış gibi görünmektedir. AİHM’in duruşu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Maalesef bu çok üzücü durumu anlıyorum. Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin takındığı tutum üzerine yorum yapamam. Ancak şunu söyleyebilirim ki, Türkiye AİHM de mahkemeye verilen en üst seviyedeki bir ülkedir. Yine Rusya’yla beraber bu listenin en üstünde. AİHM’in kararlarının yeterince güçlü olmadığını söylemek değil bu. Mesela Türkiye’nin AİHM’in kararına saygı duymasa ve uygulamasa da AİHM’in Demirtaş’ın pozisyonunu destekleyen bir kararı var. Fakat bu belki AİHM’in kendi süreci ona kendilerinin yorum yapması gerekir. Ancak şunu söylemeliyim AİHM yetkileri mutlaka Türkiye’deki durumdan endişeliler.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin