Kolay lokma Türk demokrasisi

Yorum |  Prof. Dr. Mehmet Efe Çaman

Herkesin bildiğini düşündüğümüz kavramları yeniden tartışır olduk. Gördük ki, yerleştiğini düşündüğümüz kavramlar allak bullak, kafalar karışık. Hukuk denilen kurumsal yapının etki altında ve yanlı, anayasal demokratik ilkelerin kurumsallaşmamış ve zayıf, vicdanların gücün etkisinde hatta güce tapan bir yapıda olduğunu fark ettik, canımız yanarken, bizzat tecrübe ederek. Hukuksuzluğun sadece felsefi ve siyasi “ülke kurtaran” türü tartışmalarda değil, insanların sahip oldukları en temel değerlerinde, yaşamlarında ayırtına vardık. Anayasanın ihlal edilmesine alıştırıldı insanlar önce. Bir şekilde meşru görülmeye başlandı, yargı süreçlerine müdahaleler.

Görevleri başındaki yargıçlara, savcılara ve polis memurlarına siyasi baskılar ve gayrı meşru yöntemlerle önce görevlerinden el çektirildi. Sonra sürgün, ardından kanunsuzca meslekten atılma, çoğu zaman hapis. Yolsuzluklar örtbas edildi, korkunç yolsuzluklar. Ortadaki kanıtlara insanların gözlerinin içine bakarak kurmaca, sahte, asılsız, kumpas dendi. İnternetten herkesin dinlediği tapelerde geçen diyaloglarda ifşa olan kirli ilişkiler için kes-yapıştır dendi. Reza Zarrab ve diğer kirli siyaset-ticaret ilişkileri örtbas edilmeye çalışıldı. İstiflenmiş dolarlar ve avrolar ayakkabı kutularında tasniflenmiş şekilde ele geçirildiğinde, çelik kasalardan milyonluk dövizler bulunduğunda, yüz binlerce dolarlık saatler bakanların koluna faturasız ve belgesiz takıldığında, yalan ve propaganda makinesi işlemeye başladı. Hırsıza bakmak yerine herkes hırsızı kimin ihbar ettiği ile, hırsızı kimin yakaladığı ile, hırsızlığın delillerini kimin bulup ifşa ettiği ile ilgili komplo teorileri kurdu, bu teorilere inandı.

Bir tek hırsızın hırsızlığı ile ilgilenilmedi! Hırsızı bulanlar vatana ihanet etmekle suçlandı, başka devletlere çalışmakla suçlandı, casuslukla, hainlikle, iftiracılıkla suçlandı! Ama hırsızın kabahatini soran olmadı! Böylece ucu en tepelere kadar uzanan vurgun-hortum-yolsuzluk ihaneti unutturuldu. İhanetin kokuşmuşluğunu bastırmak için “paralel devlet” ve “FETÖ” üzerinden bir tür hükümeti devirmeye teşebbüs eden “örgütlü suç şebekesi” masalı gündeme getirilerek beyin yıkama yapıldı. Hiç kimse çıkıp da “yahu bu açıkları verenleri ihbar ve ifşa edenler velev ki Cemaat olsun, peki evlerine ayakkabı kutularında dolarları da mı Cemaat koydu kardeşim!” diyecek şahsiyeti bile gösteremedi. Zaten soruşturma sürecinde el konan paralar, soruşturma örtbas edildikten sonra “sahipleri tarafından” devlete ödettirilen faiz gelirleriyle beraber geri alındı! Yani Cemaat tarafından konmuş sahte delil söylemi de kendi kendine böylelikle ortadan kalktı. Tüm bunlar herkesin gözü önünde cereyan etti.

Erdoğan, askerin siyasetten tasfiyesine yönelik davaları Cemaat’e yıktı

Tüm bu fecaat yaşanırken, bir kişi de çıkıp “arkadaş siz bu gerekçelerle yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını ortadan kaldıramazsınız!” demedi. Bilakis, dünden razı şekilde CHP’si, MHP’si, hatta bir nokraya kadar HDP’si durumu kabullendi, “paralel devlet” söylemini benimsedi. Böylelikle 15 Temmuz’un taşları döşendi. Devletin tüm ana arterlerini birer-birer ele geçiren Erdoğan ve partisi, bunu yaparken kendilerini sağlama alabilmek için daha önce Ergenekon, Balyoz, Sarı Kız, Ayışığı, Askeri Casusluk gibi askerin siyasetten tasfiyesine yönelik davaları Cemaat’e yıktı, daha önce “Ben Ergenekon’un savcısıyım” diyen Erdoğan, bir anda “milli orduya kumpas” söylemine sığınıverdi. Hiç kimse de “iyi de darbe hazırlığı yapmak ne zamandır milli ordunun görevi oldu?” sorusunu sormadı, 1960, 1971, 1980 ve 28 Şubat süreçlerinde yaslanılan Ordu İç Hizmet Kanunu, fiilen hortlatıldı. Böylelikle, yine askeri vesayeti Hale’in veto rejimi türünden bir yeni yapılanmayla Türkiye siyasetinin gerçeği haline getirdiler. Bu sistemin meşrulaştırılmasında Cemaat (“FETÖ”) öcüsünü kullandılar. Bu pota içine ne kadar liberal demokrasi ve insan hakları savunucusu varsa, hepsini atarak Türkiye tarihinin en ciddi anti-demokrasi takibatını iki sene içinde ciddi seviyede tamamlayarak, sistemi 1990’ların gerisine ışınladılar. 15 Temmuz 2016 ile 24 Haziran 2018 tarihleri arasındaki iki yıla yakın süre içinde Türkiye’yi gayrı meşru (anayasaya aykırı olduğu için!) bir rejim yönetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasanın kendisine vermediği yetkileri fiilen kullandı. Başbakan, bakanlar kurulu ve devlet bürokrasisi bu durumu kabullenerek “vatana ihanet” suçu işledi. Muhalefet görevini yapamaz hale düşmesine karşın meclisten çekilmeyerek (yani sine-i millete dönüş kararı almayarak) bu ihaneti meşrulaştırdı. 2018 Haziran seçimlerinde sanki Türkiye işleyen bir demokrasiymişçesine seçimlere katılarak yine Erdoğan rejimine payanda oldu. Hatta HDP bile hapisteki Selahattin Demirtaş’ın durumunu protesto edip seçimlere katılmama kararı almadı, alamadı belki de! Kısacası “bak işte Türkiye’de durum o kadar da kötü değilmiş canım!” dedirtecek ne varsa yaptı muhalefet. Sonra da seçimlerde yapılan bariz abrakadabraya karşın daha önce aslanlar gibi kükrediği ve söz verdiği halde Muharrem İnce, gayet “ince” bir siyasi manevrayla “adam kazandı” deyiverdi ve ortalıktan toz oldu. Arada seçimin ikinci tura kalması için sadece 1,5 milyon oy olduğu halde YSK üzerine baskı kurmak yerine, seçimleri meşrulaştırıcı güçlü söylemlerle uluslararası bağımsız gözlemcilerin de etkisini sıfırladılar.

Aynı muhalefet zaten “seçim çalışmaları” (!) esnasında Erdoğan ve AKP’nin kendilerinden “daha FETÖ’cü” olduğunu ispata gayret ederek, rejimin diskuruna destek oldu. Rejim retoriğini ve kavramlarını öylesine iyi benimsetti ki Türkiye’de, kurumsal yeni bir resmi tarih üretildi. 1923 Cumhuriyeti’nin ötekisi Yunan Ordusu ile Batılılar ve resmi anlatısı (gerçeklere dayalı, tutarlı, onurlu) bir Kurtuluş Savaşı iken, 2016 fiili rejiminin (ve onun 24 Haziran 2018’de hukuki formel çerçeveye oturan bugünkü versiyonunun) iç ötekisi “FETÖ”, ve onun arkasında olduğuna inanılan dış ötekileri ABD ve Almanya (ve tüm Batı medeniyeti) oldu. Böylece Birinci Cumhuriyet fiilen bitti, İkinci Cumhuriyet’e geçiş ise kademeli olarak önce fiili (2016) ve sonra formel-hukuksal bazda gerçekleştirildi. 1923 Cumhuriyeti – her türlü sorununa karşın – ne kadar vatansever ve ucu demokratikleşmeye evrilmeye müsait şekilde tasarlandıysa, 2018 rejimi o kadar şahsi menfaatler ve kapalı devre şekilde tasarlandı. 1923 kendi döneminin koşullarına ne kadar realist bir yanıtsa, 2018 rejimi o kadar Türkiye’nin ve küreselleşmiş dünyanın değer ve gerçekliklerinden kopuk! 1923 ne kadar gelişme ve ilerleme potansiyeli taşıyorsa, 2018 o denli Türkiye’yi Avrupa aidiyetinden ve dünyadan kopartan bir dinamik. 1923 ne kadar Türkiye’nin sonraki onlarca yıllık güvenlik ihtiyacına vatansever ve gerçekçi stratejiler üretebildiyse, 2018 rejimi o kadar Türkiye’yi karanlık ve tehlikelerle dolu azgın sular ve ayaz steplerde dolaştırıyor. Çünkü başta Erdoğan olmak üzere bu rejimin vezir, fil, at ve piyonlarının umurunda bile değil Türkiye’nin güvenliği ve bekası.

2002-2010 dönemi arasında önemli bir dinamizmle Türkiye’yi AB yörüngesine sabitleyen, demokrasi ve ekonomi kriterlerini gerçekleştirmek yolunda sayısız reformlar yapan ve dünyadan takdir toplayan bir parti, bugün itibarıyla çok sesliliğini kaybetmiş ve derin yapıların enstrümanı haline gelmiş bir parti devleti aparatı haline geldi. Erdoğan ise, 2002-2010 yılları arasındaki konuşmalarının içeriğinden o denli koptu ki, Ziyaretçiler (insan kılığındaki uzaylılar) tarafından ele geçirilen insanları andırır şekilde, dünü ile bugünü yüz seksen derece farklı hareket eden bir siyasi figür haline geldi. İleride siyasi analizlerde ve tarih kitaplarında analizlerini okuyacağımız türden bir metamorfoz geçirerek, demokratikleştirici ilerici bir liderden, demokrasiyi katleden ve rejimi yıkan bir otokrata evrildi.

Tüm bu durumlardan daha da çarpıcısı, Türkiye insanının bu durumu kabullenme hızı. Sanırım bu yeni sistemi dizayn eden güçler bile bunu beklemiyorlardı. Türk demokrasisi denilen şey kolay lokmaymış. Bunu gördük. İşte bu beşeri sermayenin dramatik durumu, ilerisi için değişim dinamiklerinden yana çok umutlu olmamamız yönünde ciddi bir gösterge.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin