Kız çocuklarını koruyamayan devlet

Ecrin vahşice katledilen kaçıncı kız çocuğu...

YORUM | FATMA BETÜL MERİÇ

“Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü. Hem akıl çağıydı hem de aptallık. Hem inanç devriydi hem de kuşku. Aydınlık mevsimiydi. Karanlık mevsimiydi. Umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı. Hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu. Hepimiz ya doğrudan cehenneme gidecektik ya da tam öteki yana. Lafın kısası; şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece ‘daha’ sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederlerdi.”

İki Şehrin Hikayesi’ne bu satırlarla başlıyor Dickens. İyiliğe karşı kötülüğün, aydınlık karşısında karanlığın hep var olageldiğini hatırlatıyor.

Son yıllarda her güne farklı bir hukuksuzlukla uyanıyoruz ülke olarak. Her güne yeni bir ahlaki dibi görerek başlıyoruz.

Ekonominin kötüye gidişinden, önce uzun süre verilmeyip ardından geri alınan mazbatadan, ya da yaklaşan ve yeniden yapılacak olan İstanbul Seçim muharebesinden(!) bahsetmeyeceğim.

Ben size unutturulmaya çalışılan, kör kuyularda kaybedilmeye yüz tutmuş insanlığımızdan bahsedeceğim.

İftar sofrasına davet edildi diye, alıkonulan gencecik üniversite öğrencilerinden, onlara isnat edilen pikniğe gitme, birbiri ile iletişim kurma suçlamalarından…

Ya da bebekten, bebeklerden…

Anneleri ile birlikte karanlığa hapsettiğiniz, güneşe, gökyüzüne, ağacın yeşiline, toprağın şefkatine, babasının sesine hasret cezaevinde büyümeye mahkum ettiğiniz bebeklerimizden.

Dışarda koruyamadığımız ve artık aramızda olmayan  Ecrin’den, Irmak’tan, Beyza’dan, Leyla’dan, Eylül’den…

Bir biberon süt, bir ahşap  çıngırak yetecekken neşelendirmeye; insaf bilmez ellerde yitip gittiler, soldular birer çiçek misali, ne acı ki..

***

Samsun’un Vezirköprü ilçesinin, 7 haneli Alancık Köyü’nde, henüz 18 aylık bir bebek kayboluyor. İsminin Ecrin olduğunu öğrendiğimiz dünya güzeli bir yavru. Kısa kesilmiş saçları, güzel parlak gözleri ile yeni yürümeye başlayan bir ana kuzusu. Kısacık ömründe sahip olduğu üç beş parça kıyafet ile birkaç adet fotoğraf kalmış ondan geriye. Hikaye uzun. Hikayenin sonu ise acı. 22 gündür kayıp diye arandığı tv programında, vücut bütünlüğü olmayan kemiklerinin bulunduğu öğrendi tüm Türkiye.

18 aylık bir bebek, önce istismara uğramış ardından beden bütünlüğü olmayacak şekilde gömülmek istenmişti.

Peki ama Ecrin vahşice katledilen kaçıncı kız çocuğu, kaçıncı bebek?

Yasal düzenlemeler mi yetersiz, yasaların caydırıcılığı mı eksik?

Yoksa biz neyi kaybettik ki bu ülkede, bu haberlerin ardı arkası kesilmiyor?

İzlediğimiz görüntüler, kanımızı dondurmuyor mu? Henüz anne kucağında olması gereken, toplum olarak sahip çıkmamızı bekleyen bebekleri nasıl ve neden bir bir kaybediyoruz hoyrat ellerde?

Susmanı çare olmadığını ne zaman öğreneceğiz?

Bize dokunmayan yılan bin yaşasıncılığı ne zaman bırakacağız?

Merhamet ya hu!

***

20 Mayıs tarihinde yine bir kadın cinayeti işleniyor.

Koruyamadığımız kaçıncı kadın, annesiz kalan kaçıncı çocuk?

Diyarbakır barosuna kayıtlı avukat Muazzez B.’nin boşanma aşamasında olduğu doktor eşi tarafından vurularak öldürüldüğü haberini okuyorum.

1,5 yıldır süren boşanma davaları sırasında, kreş çağındaki çocuklarının etkinliğine katılmak için bir araya gelen çiftin kavga ettiği ve babanın çocukların gözleri önünde annelerini 14 kurşunla öldürdüğü haberi içimi yakıyor.

Ülkenin geleceğini emanet edeceğimiz çocuklarımız böyle büyük travmalar yaşarken; bu coğrafyanın kader yükünü en çok taşıyan hemcinslerim, bambaşka yerlerde hayatlarını kaybediyorlar.

***

Komşuların iftara birbirini çağırdığı dönemler, iftara kızının üniversiteden arkadaşlarını davet etti diye şikayet edildiği dönemlere bıraktı.

Eşini, aylarca mahkum edip hastalığına ve  ölümüne sebep olanlar, kızıyla birlikte bir anneyi gözaltı almaktan da çekinmediler.

Bu ramazan günlerinde, çektikleri onca sıkıntıya rağmen, yılmayıp hayatlarına devam etmek isteyen insanlara ettikleri eziyet yetmezmiş gibi; henüz üniversite çağındaki çocukları sebepsiz yere tutuklamaktan geri durmadılar.

Siyasetin kirli oyunlarına alet olanları, sahip oldukları makamları kendininmiş sananları bilmeliler ki, bu edip eyledikleri tek kelime ile zulümdür. Babası ya da aile fertlerinden birileri hali hazırda haksızca tutuklu bulunan bu çocukları, isnat ettiğiniz suçlar ve suçlamalarla cezaevinde tutamazsınız. Bu apaçık suçtur. İnsan hakları ayıbı, hürriyet gaspıdır. Zamanı geldiğinde isimleriniz unutulacak, yaptıklarınızdan dolayı nefretle yad edileceksiniz.

Hatırlayın, Nazım Hikmet Bursa Cezaevi’ndedir ve koğuş arkadaşlarına okuma-yazmaya yönlendirmektedir. Aynı zamanda cezaevi yönetimine de yardım eder. Bir gün Cezaevine denetim için, Adalet Bakanlığı’ndan bir müfettiş gelir. Birkaç günlük denetimden sonra müdüre: Nazım da buradaymış, der. Çağır da görelim, nasıl biridir.

Nazım’ı odaya getirirler. Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş, Nazım’ı tepeden tırnağa süzer. Demek Nazım sizsiniz, der.

Nazım’a oturması için yer göstermez. Kısa bir konuşma sonrası, “Gidebilirsiniz” der.

Nazım, tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe, Ömer Hayyam adını duydunuz mu diye sorar.

Müfettiş hemen atılır. Kim duymaz Hayyam’ı der.

Nazım bu sefer, Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi diye sorar.

Müfettiş şaşırır. Nazım ise konuşmasını sürdürür.

Görüyorsunuz, der. Sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya anımsayacak ama dönemin adalet bakanını ve sizi kimse hatırlamayacak der ve odadan çıkar.

El- hak doğrudur. Zalimler unutulur, tarihin tozlu sayfalarında isimleri nefretle eşdeğer tutulur.

Zulme rıza göstermeyenler, haksızlığa karşı duranlar ise; ister zindanda ister dünyanın öbür ucunda olsunlar, bir yad-ı cemil olur, dillerde dolaşırlar.

Sabahattin Ali’nin yıllara meydan okuyan sözleri ile bitirelim.

“Kendi çıkarlarını, milletin çıkarlarında üstün tutanlara, kendi hak edilmemiş ekmeklerini yiyebilmekte devam etmek için milletlerini kölelik zincirleri, cehalet karanlığı, korku uyuşukluğu içinde bırakmaya çabalayanlara lanet olsun.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin