Kılıçdaroğlu seçilebilir mi?

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı hararetle tartışılmaya devam ederken Ahmet Şık’ın, Alevi bir ismin Recep T. Erdoğan karşısında şansının olmayacağını söylemesi tartışmayı farklı bir yöne çevirdi. Böyle bir açıklamanın Ahmet Şık tarafından dillendirilmesini garipsediğimi söylemeliyim. Daha önce bu tür konular hakkında neredeyse hiç konuşmayan Şık’ı konuşmaya zorlayan şeyin ne olduğunu merak ediyorum doğrusu. 

Kemal Kılıçdaroğlu gibi Zaza ve Alevi bir ismin, Millet İttifakının adayı olarak seçime girmesi ve cumhurbaşkanı seçilmesi, Türkiye’nin Batı standartlarında bir demokrasiyi yakalayabilmesi yolunda çok iyi bir gelişme olurdu. Türkiye siyasetinin en temel problemlerinden birisi olan kimlik siyasetini bitirebilecek bu durum, bundan sonra devlette insanların aidiyetlerine değil liyakatına göre görev alacakları bir dönemi başlatabilir. Sol açısından laikliği bir devlet sopası olmaktan çıkarıp, herkes için inanç özgürlüğünün teminatına dönüştürebilir. Hatta onun cumhurbaşkanlığı ülkede seçimleri mahalleler arası bir var olma yok olma kavgası olmaktan da çıkarabilir.  İyice kümelere bölünmüş, gardını almış, elleri yumruk haline gelmiş kesimleri kaynaştırıp, barıştırabilir.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Daha da ilerisini söyleyeyim, bana göre; AKP’nin enkaz haline getirdiği Türkiye’yi ve Türk siyasetini düzlüğe çıkaracak en iyi isim Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

Siyasetin göründüğü gibi yürüdüğünü varsaysak bile aday gösterilmesi halinde altılı masadaki partilerin sahici bir destek vermesiyle “Alevi” olma meselesinin de üstesinden gelinebileceğini düşünüyorum.

Ama Türkiye’de siyaset göründüğü gibi yürümüyor. Siyaset kurumunun, ülke için inisiyatif alabilen, ülkedeki sorunlara karşı politika belirleyip eyleme geçebilen bir yeteneği yok.

Bir başka yerin (buna üst akıl ya da derin devlet deyin) kendisine biçtiği rolü oynamaktan başka bir şey yapmıyor, yapamıyor. Ana muhalefet partisi CHP, Adalet Yürüyüşü gibi birkaç defa kendi başına inisiyatif alıp siyaset yapmaya kalkmış olsa da, daha sonra sebebini bilemediğimiz bir nedenden dolayı devam ettirmedi.

Hatta Kılıçdaroğlu’nun “Teklif anayasaya aykırı ama biz yine de evet diyeceğiz” türü açıklamalarının sebebinin bu olduğunu düşünüyorum. Zannediyorum böyle davranmalarını onlardan isteyen ve onların da karşı koyamadıkları birileri var.

Silahlı kuvvetleri yurt dışına gönderen teskere gibi konularda hatta her kritik olayda Saray’a muhalefet ediyor gibi yapıp örtülü destek vermelerinin de bundan kaynaklandığını, 24 Haziran seçimlerinde ortadan kaybolmalarının sebebinin bu olduğuna inanıyorum.

Muhalefetin KHK’lar konusunda bir ileri, üç geri adım atmasının, Deva Partisi’nin bile bir adım attıktan sonra on kere geri gelmesinin inisiyatif alamayan siyaset kurumunun işaretlerinden başka bir şey olmadığı zannındayım.

Yani bugüne kadar kendi başına politika belirleyemeyen siyasetin, önümüzdeki seçimlerde bağımsız tavır alacağını beklemek, baskı altında kalmadan aday belirleyeceğini düşünmek, ham hayalden başka bir şey gibi gelmiyor bana.

Kemal Kılıçdaroğlu 24 Haziran 2018 seçimlerinde neden aday olmadıysa, bu seçimlerde de o yüzden aday olacak ya da olmayacak, yani kulağına üflenen sufle ile hareket edecek diye düşünüyorum.

Diktatör olduğu söylenen bir adamın mahalli seçimlerde İstanbul’u 15 bin oyla kaybetmesini çözmeden bugünkü siyasi atmosferi anlamak çok zor. Devlet Bahçeli’nin yoğun arzusuyla yeniden tekrarlanan seçimlerde aynı diktatörü 800 bin oyla dövmenin siyasetin başarısından kaynaklanmadığına inanıyorum.

1 Kasım 2015 seçimlerinde iktidarı Recep T. Erdoğan’a altın tepside sunanlar aynı zamanda 500 kişi toplayamadığı için seçim sürecinde hiç miting yapamayan Devlet Bahçeli’nin partisine de yüzde 13 vermişlerdi.

1 Kasım’da Recep T. Erdoğan’ı iktidara tekrar oturtanlar ile 15 Temmuz’un ve sonrasındaki rejimin arkasındaki güç elbette aynıdır ve Recebin zekasını çok çok aşan bir siyasi durumdur.

Kim bilir belki de Recep T. Erdoğan, 15 Temmuz günü tam hedefine ulaştığını düşünüyordu.

Benim kanaatim siyasetin tamamında kontrol ve inisiyatif parti liderlerinde değil.

Yani bence seçimlerde adayların isimleri, Türkiye’nin bundan sonra hangi yöne doğru gideceğiyle belirlenecek. Eğer Türkiye’nin normalleşip Batı standartlarında bir demokrasi olmasını istiyorlarsa Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday yapar seçilmesini de sağlarlar. 

Çok irrasyonel bir yorum olduğunun farkındayım ama böyle düşünmekten kendimi alamıyorum.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Benim anlamadığım şu: Eğer siyaseti üst akıl veya derin devlet yönlendiriyor ise yazarin dediği gibi, o zaman ha o parti, ha bu siyasetçi, ne değişir ki? Bence bu tür yaklaşımlar insanlarda çaresizlik duygusunu artırabilir. Biz hangi tercihte bulunursak bulunalım, nasıl olsa sonucu başkaları belirliyor diye…
    Zaza ve Alevi meselesine gelince. Bakın, Almanya Tarım Bakanı Türk kökenli, Londra Belediye Başkanı Pakistan kökenli, Rotterdam Belediye Başkanı Fas kökenli… Bu örnekleri uzatmak mümkün. Cehalet ve bağnazlığa prim vermemek lazım. Belki de inadına Zaza ve Alevi birini aday göstermek lazım.
    Eğer bu durumu Erdoğan kullanacaksa, seçmenin, namus sahibi kişilerin buna karşı çıkması lazım. Yok, bu olmaz, seçmen de bu bağnazlığa prim verecek olursa, o zaman bırakın, kendi pisliklerinde debelenip dursunlar. Aklını kullanarak öğrenmeyenler bazi şeyleri acı çekerek öğrensinler.

  2. Sevgili yazar,

    Sizin bu irrasyonel yorumunuza bir irrasyonel yorum da ben yapayim o zaman:

    Turkiye’de derin devlet-ust akil var ve siyaseti dizayn etmek icin var gucleriyle calisyorlar. Fakat bu siyasetin ve liderlerin tamamen etkisiz oldugu anlamina gelmez. Bu durum sadece Turkiye’de degil, dunyadaki tum liberal demokrasilerde boyle. Bazilarinda derin devlet etkisi daha fazla, bazisinda az.

    Böyle düşünmekten kendinizi alamamanizin sebebini Turkiye toplumunu iyi okuyamamaniza bagliyorum.

  3. Son 15 yıldır meclise girmiş tüm milletvekilleri (iktidar ve muhalefet) ve tüm bürokratlar yargılanmalı. Ülkeyi bu hâle getiren bir numaralı aktörler kendileridir.
    Çamura bulanmışlar her yeri kirletirler.
    Herkes bir bedel ödemeli ki Türk siyasi tarihi unutamasın. Bundan sonrakiler ona göre yönetime tabi olsun diye kendimin de inanmadığım bir cümle ile bitireyim.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin