Karşınızda gerekirse nefret objesi olmayı göze almış bir Erdoğan var!

YORUM | TARIK TOROS

Türkiye normal bir demokrasi değil.

Normal olsa, yeni nesile ‘Borgen’ dizisini önerirdim, demokrasiye giriş dersi olarak. 

5 milyon nüfuslu, hepi topu 40 bin kilometrekareye kurulu Danimarka Krallığı’ndaki kurgu soslu politik entrikalar, kariyerinin başındaki gençlere ilginç gelecektir. 

**

2010 tarihli dizinin bir bölümünde, rejim muhalifi kişinin iadesi için milyar dolarlık yatırım şantajı yapan diktatörü izlemiştik. Hedef kişinin “fikir hürriyetinin başkentlerinden” Kopenhag’ta geçici olarak tutuklandığını sonra sınır dışı edildiğini gördük.

Dizinin başlarında gazetecilik heyecanını takdir ettiğim ana haber sunucusunun, “kimi hükümet üyelerini korumak için” kendini nasıl sansürlediğini görünce bir kez daha “ideal” diye bir şey olmadığını anlamıştım.

**

Tabii orada hür basın, serbest seçim var. 

Kişinin attığı tweet yüzünden sabah kapısını polis çalmıyor.

Ekonomik ve politik devleri dize getiren başbakan, ziyaretine gelen babasını havalimanından aldıramıyor, “bir scooter kirala öyle gel” diyor.

Örnekler, Ortadoğu’ya ve tam da göbeğindeki Türkiye’ye göre değil, hayli bol gelir. 

Demokrasi gibi.

Hoş, demokrasi ideal bir yönetim biçimi değil.

**

Başlarken “normal demokrasi” dedim. 

Bu, yüzde yüz onayladığım manasına gelmiyor.

Nitekim Churchill’in de kast ettiği gibi:

“Demokrasi en kötü yönetim biçimidir. Ara ara denenmiş diğerlerinin haricinde.”

**

Bırakın kötünün iyisini… Türkiye bir demokrasi bile değil.

Aktörlerinin de bunun farkında olarak siyaset yapması, yaklaşan seçime hazırlanması icap ediyor.

Karşınızda halkın sempatisi ile tekrar kazanmayı düşünen bir iktidar yok. 

Gerekirse bir nefret objesi olarak sandıktan çıkmayı göze alacak bir rejim var.

Kendi kurduğu sandıkla kendi oyun planıyla seçim dizayn ediyor.

**

Mao, “siyaset kan dökülmeyen savaş alanıdır. Savaş ise kan dökülen siyaset” demiş.

Uzak tarih de yakın tarih de tekerrür eder ve yeryüzündeki tüm politikacılar ilhamını hep buradan alır.

Türkiye’nin şu son süreçte tecrübe ettiği her şey, yakın geçmişte birileri tarafından mutlaka tecrübe edilmiştir, yeni değildir. 

**

Devamla:

Herkesin bir açığı, zayıf noktası vardır.

Burnunun dikine giden, eninde sonunda “kendine bile itiraf etmediği sırlarla” yüzleşir. 

Bakın Ankara siyasetine, yaşanan ve yaşanacak budur.

“Bu konuda kendimi bağladım” diyen de…

“İlkelerimize ters” diyen de…

“Tabanıma ne derim” diyen de…

“Daha önce söz verdiğim gibi” diyen de…

Politika yapıyor.

Hikâye anlatıyor.

Ne çare, anlattığı masalın her daim alıcısı var.

Devran bunun içindir ki aynı minvalde dönüp duruyor.

**

Normal vaktinde yapılırsa şurada en fazla 5 ay kalmış seçime.

Kimse tarihini bile bilmiyor.

Bir seçim heyecanı olmadığı gibi…

İktidarın değişeceğine dair endişeler artıyor.

Manzara bu, sevgili okur.

Dışarıdaki liderlerde hareket olmayınca…

Selahattin Demirtaş, içeriden ortama hareket getirmeye çalışıyor.

O da bir yere kadar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin