“Kardeşlerimi ne kadar da çok özledim“

KONUK YAZAR | ALİ EMİR YILDIRIM 

Ömrünün son demlerinde Baki kabristanlığında iken uzaklara dalar Efendimiz ve Ebu Hureyre’nin rivayetine göre“Kardeşlerimi görmeyi ne kadar da çok isterdim, onları ne kadar da çok özledim“ der hicranla. Bu ibare sahabiyi biraz kıskandırsa da bu ifadenin muhtemel muhataplarını da bir o kadar şad etmelidir aslında.

Efendimizin başka bir yerde verdiği ip uçlarıyla hafızalarda az-çok şekillenen bu grup yine O’nun ifadesiyle “Onlar sonra gelecekler, kendisini görmedikleri halde O’na iman edecekler.“ Ayrıca onlara mahşer günü peygamberler ve şehitler de gıpta edecekler. Yine bir gün Ebu Zerr hazretleriyle otururken yine gamlanır Efendiler Efendisi:

Ya Eba Zerr benim niçin gamlandığımı, ne düşündüğümü ve neyi özlediğimi biliyor musun?” der.

Eba Zerr: “Bilmiyoruz ya Resulallah, Gamını ve düşünceni bize haber ver” der.

Resulullah (a.s) derin bir “Aaah!” çekerek şöyle devam eder: “İştiyakım benden sonraki kardeşlerime kavuşmak içindir. Onların durumları Enbiyaların durumları gibidir. Onlar şühedaların menzilesindedirler. Onlar babalarından ve kardeşlerinden sadece Allahu Teâla’nın rızasını kazanmak için ayrı düşerler. Malı Allah için terk ederler. Nefislerini tevazu ile hor hakir ederler. Şehevata ve dünya füzuliyatına rağbet etmezler. Allah’ın beytlerinden bir beytde muhabbetullahtan dolayı mahrum ve mahzun olarak toplanırlar, kalplerini Allah’a verirler. Ruhları Allah’a bağlı, onları bilmek Allah’a ait. Onların birinin hastalanması bir sene ibadetten efdal olur.”

Eğer istersen anlatayım ya Eba Zerr?

-İsterim ya Resulallah.

“Onlardan birisi öldüğü zaman Allah indindeki şereflerinden dolayı semada ölenler gibidirler.”

Eğer istersen daha anlatayım ya Eba Zerr?

-İsterim ya Resulallah.

“Onlardan birisi elbisesindeki bir böcekten müteezzi olduğu vakit ona Allah indinde yetmiş Hacc ve gazve ecri ve İsmail zürriyyetinden kırk köle azad etmiş sevabı verilir, onlardan da her birisi on iki bin kişiye muadildir.”

Eğer istersen daha ziyade edeyim ya Eba Zerr?

-Evet, ya Resulallah.

“Onlardan birisi ehlini hatırlayıp da gamlandığı vakit her bir nefesine bir derece yazılır.”

Eğer istersen daha anlatayım ya Eba Zerr?

-Evet, ya Resulallah.

“Onlardan birisinin arkadaşları arasında iki rek’at namaz kılması, Nuh (a.s.)’ın Cebel-i Lübnan da, bin yıl ibadet ettiği gibi ibadet eden bir adamın ibadetinden daha efdaldir.”

İstersen daha ziyade edeyim ya Eba Zerr?

-İsterim ya Resulallah.

“Onlardan birisinin tesbihi kıyamet gününde bütün dünya dağları kadar altın tasadduk edip de gelen bir kimsenin ecrinden daha fazladır.”

İstersen daha sayayım ya Eba Zerr?

-Evet, ya Resulallah dedim. Mefhar-i Mevcudat Efendimiz(s.a.v) saymaya devam etti:

“Onlardan birine bir kere nazar etmen, Allah indinde Beytullah’a nazar etmenden daha sevimlidir, ona nazar eden Allah’a nazar etmiş gibidir. Onun sevindirdiği kimse Allah’ın sevindirdiği bir kimse gibidir. Onu it’am eden, Allah’a it’am etmiş gibidir.”

İstersen anlatayım ya Eba Zerr?

-Evet, ya Resulullah.

“Onların yanına, günahlarda ısrar ede ede hantallaşmış bir topluluk oturunca, Allah onları nazar-ı rahmeti ile nazar edip, günahlarını onların hürmetine afv etmeden kalkmazlar.”

Ya Eba Zerr! Onların gülmeleri ibadettir, şakalaşmaları tespihtir, uykuları ise sadakadır.  Allah onlara her gün yetmiş kere nazar eder. Ben bunlara müştakım ya Eba Zerr.

Resulullah (s.a.v) bitkin bir şekilde saçlarını düzeltti, sonra başını kaldırdı, ağlıyordu. Gözyaşları gözlerinden inci taneleri gibi dökülürken bir kere daha “Allah” diyerek “Onlara müştakım, onlara kavuşmak istiyorum” dedi ve sonra Efendimiz(s.a.v) şöyle buyurdu: “Allah’ım! Onları muhafaza et, muhaliflerine karşı onlara yardım et, kıyamette gözümü onlarla nurlandır.”

Ne büyük nimet, ne büyük devlet değil mi? Adeta çekilen tüm sıkıntıların yükünü alıyor insanın omzundan eğer muhatabı olabilirsek hakkıyla anlatılanların bu hadisde. Tabi bunun da şartı var bize bakan yönüyle.

Kısaca özetlenecek olursa durumları Enbiyaların durumu gibi olacak bu talihlilerin. Yani onların çektiği tüm sıkıntıları bir bir çekecekler belli ki. Buna hazırlıklı olmak gerekli evvela. Ki bunların en hafifleri iftira, hicret, zulüm, hor ve hakir görülme, toplumsal baskı, şiddet ve dahası.

Sonra ayrı düşmek diyardan, anadan ve babadan, hatta sahip olduğun maldan mülkten de. Kimileri için belki de evlad-ı iyaldan. Bu şartlarda bile bir yerlerde Allah adına toplanmaya devam ederler. O menzilin neresi olduğu mühim değil, Allah beytlerinden bir beyt işte. Bu bir gaybubet evi, bir kamp odası veya adına ‘Heim’ denilinen geçici konaklama merkezi de olabilir bu günlerde..

Bu kişiler bu süreçte hasta olabilirler, ne gam onlara ki hastalıkları bir sene ibadet yerine sayılmış. Hastalığı bu süreçte ilerler de vefat ederlerse, Allah nezdinde meleklerle müsavi hale gelirler. Sinek kanadı kadar zarara uğratılırlarsa hacc, gazve veya köle azat etmeye denk mükâfatlar bulurlar.

Şayet geride özlem duyacakları birilerini bırakmışlarsa ve dönem dönem de onların hicranları gelip gelip sinelerine oturursa, her nefeslerine bir derece yazılır yine Mevlanın katında. Kalkar bir de kederlerini ibadete verip sahiplerine içlerini arz edip iki rekât namaz kılarlarsa daha öncekilerin bin yıllık ibadetinden artık bir semere kar kalır yanlarına. Her bir tespihleri dünya dağlarından daha fazla tasadduk edip de elde edilen ecirden daha da fazla.

Onlara nazar etmek Beytullah’a nazar etmekten daha sevimli Allah indinde. Hatta kendisine nazar etmekle eş değer bir de. Onlarla oturup kalkana arınma müjdesi verilmiş günahlarından ayrıca. Hatta bu zümre öyle bir zümredir ki, gülmelerine, şakalaşmalarına, uykularına hatta aldıkları nefeslerini bile ödüllendirmiş katında Mevla. Yetinmemiş bununla da, Allah her gün yetmiş defa nazar ettiğini de belirtmiş o has kullarına ayrıca.

Ve Efendimiz tekrardan inleyip dua etmiş bu ahir zaman kullarına. Ne kadar da önemli bir müjde. Şimdi böyle bir tablo karşısında, nerede olduğunu, neden buralarda olduğunu ve burada olmakla aslında nelere mazhar olduğunu bilenler için ne gam ne tasa..

Bu seçkin yolun hakkını vermeli sabırla. Şu manzara karşısında şikâyet edilebilecek bir an var mı Allah aşkına? Üzülsen kazanıyorsun, ağlasan kazanıyorsun, gülsen kazanıyorsun, şakalaşsan kazanıyorsun, hatta bu yoldayken ölsen dahi kazanıyorsun… Şikayet ne haddimize, bu tabloya layık olmaya bakmak lazım sadece.

Elhamdülillahi ala külli hal, sival küffri ved dalal…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

5 YORUMLAR

  1. Merhaba. Yazı da geçen hadis-i şerif in baş kısmı bildiğimiz bir bölüm. Ancak tamamını daha önce hiç duymamıştım. Lütfen kaynağı nedir, sahih mi, mevzu mu, zayıf mı belirtir misiniz?

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin