Kapalı devre Türkiye

YORUM | Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN

Dünyadan değil sadece, kendi gerçekliğinden de kopuk bir Türkiye’dir, bu günlerde başta gelen sorunlardan biri. Ciddi bir problem, tahribatı siyasi iktidar ömürleriyle sınırlı olmayan sosyolojik bir heyelandır. Yıllarca dişiniz-tırnağınızla emek vererek, toplu iğneyle kuyu kazarak, iki adım ileri bir adım geri giderek mesafe aldığınız her sahanın, heyelanın yığdığı çamur deryasının altında kalarak yok olduğunu görmek gibi, Türkiye’deki kazanımların bir daha belki de geri gelmemek üzere yittiğini görmek önemsenmez mi?

İçe kapanmak, bu gidişatın önde gelen belirleyicilerinden biri. Vuku bulan her şeye kendi penceresinden bakan, kendisini dünyadan izole eden bir ülke kaldı bir enkaz olarak, bu heyelanın ardından. Vikipedi’nin bile yıllardır yasak ve kapalı olduğu, taraf olunan uluslararası sözleşmelere uymayan, hatta kendi anayasasını fiilen rafa kaldırmış olan bir ülkeden bahsediyoruz. Avrupa Birliği ile müzakere aşamasına gelmiş bir ortaklığa sahip hiçbir ülke, bugün Türkiye kadar alt klasmanda değil, özgürlükler bakımından.

Üniversiteleri, orta ve ilköğretim kalitesi, cinsiyetler eşitliği ve yaşam koşul ve standartları bakımından baş döndürücü bir serbest düşüşte olan bir ülke bugün Türkiye. Hapishanelerinde yüzlerce bebek ve çok küçük yaşta çocuğun olduğu, onlarca milletvekilinin ve yüzlerce belediye başkanı ve yerel yöneticinin mahpusta çürüdüğü, cumhurbaşkanına eleştiri yapan binlerce insanın siyasi takibata uğratıldığı ve derdest edildiği, sokaklarından adam kaçırmanın neredeyse standartlaştırılmış günlük olaya dönüştüğü bir Üçüncü Dünya ülkesi, bir otoriter ve ceberut memleket!

Böyle bir rejimi içe kapanmadan kuramaz, konsolide edemez, yaşatamazsın!

Bu tür bir kanun tanımaz rejim, ancak etrafı jiletli demir tellerle çevrilerek, polis coplarının ve tüfek namlularının ucunda, dibine kadar siyasallaştırılmış yargıç tokmaklarının tok seslerinin ve savcı mütalaalarının leş gibi siyasi diskur kokan yankılarının çok sesliliği tek ses bir saplantı çölüne dönüştürdüğü iklimlerde var olabilir. İçe kapanmadan, penceresi olmayan sorgu hanelerde başlayan kaba dayağın bir sonraki aşamasında ses geçirmez sağır odaların küf ve kan kokulu işkence hanelerinde bitirilemez yaşamları zavallıların. İçe kapanma psikolojisinin arka planında bunlar vardır. Gizleyecek bir şeyi olmayanlar içe kapanmaz. İçe kapanmayan ülkelerde en basit ve rutin karar süreçlerinin bile nasıl işlediğini, ne kadar süreceğini, sonucunun ne olacağını film izler gibi beklemezsiniz. İçe kapalı olmayan bir rejimde yazdıklarından ve okuduklarından, hatta sosyal medyada yaptığı bırakın paylaşımları falan, başka birisinin paylaşımını beğenmiş olmaktan dolayı mahkemelik olmazsınız devletle! Dünyadan kopmamış rejimlerde kimse size yapmak istemediğiniz bir şeyi yaptıramaz, kanunlara dayandırmadan. İçe kapanmak bu bakımdan hayati öneme sahiptir, kurulmak istenen her hukuksuz rejim için!

Türkiye içe kapanıyor. Öncelikle uzun demokratikleşme ve insan hakları evrimi içinde ne kadar kazanım varsa, son yıllarda birbiri ardına kaybedildi. Sonrasında, kanunsuzluk üzerine inşa edilen polis devleti üzerinden, bu demokratik kazanımların kaybedildiğini söyleyenler, yazanlar-çizenler bertaraf edildi. Devletin kutsandığı, güvenliğin sanki özgürlüğün zıt anlamlısıymış gibi kullanıldığı bir korku imparatorluğu, insanların kafasına inşa edildi. Böylece oto-sansür mekanizması oluşturuldu.

Bu içe kapanma yönteminin uygulanması için, dış düşman üretmek çok yaygın ve bilindik bir Üçüncü Dünya devleti stratejisidir. Bu stratejiye göre, dış güçler ülkede herhangi bir çıkar veya menfaatleri olduğu için “içeriyi karıştırmak” ister. Bunu yaparken mutlaka içerideki bazı hainleri maşa olarak kullanır. Hainler elbette rejim muhalifleridir! Böylece bir taşla iki kuş vurulur. Bir taraftan dışarıda üretilen “dış düşman”, rejimin ve toplumun ulusal “ötekisi” olur. Böylece var olan kimlik üzerinde gereken oynamalar yapılır, yeni bir kimlik inşa edilir. İnşa edilen bu kimlik, farklı değerlerle yeniden programlanır. Böylelikle o “öteki” ülkedeki değerler üzerinden, rejimin kendisini kapatması için gereken “yerli ve milli” değerler inşa edilir. Bu, dışarıdaki “öteki” ne işe yarar sorusunun yanıtı. Şimdi gelelim içeride üretilen “hain” cephesine! Rejime muhalif olanların ötekileştirilmesi, değersizleştirilmesi ve şeytanlaştırılması sonrası devreye sokulan acımasız bir takibat politikası, “bizi sorgularsanız bunlar olur!” mesajından başka bir şey değildir. Her otoriter rejim, bu “mostralığa” cidden ihtiyaç duyar. Böylece potansiyel rejim muhaliflerine gözdağı verilir. Dahası, kendi içinde çatlak oluşması karşısında bir tür Japon yapıştırıcısı üretilir. Nasıl, bir yerlerden tanıdık geldi mi?

İçe kapanarak, dışarıdan gelecek diğer “düşman etkileri” savuşturulmuş olur. Böylelikle, dışarıdan gelebilecek değerler temelli eleştiriler, derhal “bizi yıkma çabaları” veya “dış operasyonlar” olarak içeride takdim edilir. Böylelikle insan hakları konusu görecelileştirilir ve “yerli ve milli menfaatler” için – siz bunu rejimin kendi beka sorunu olarak okuyun – gerekirse özgürlüklerden “feragat edilebileceği” anlayışı topluma kabul ettirilir. Varsa – ki Türkiye örneğinde vardı – uluslararası kurumsal platformlar bu strateji üzerinden gittikçe artan bir biçimde işlevsizleştirilir. Mesela Türkiye’nin AB sürecinin akamete uğratılması veya NATO’nun işlevsizleştirilmesi ve NATO üyeliğinin içinin boşaltılması, bu bağlamda değerlendirilmeli. Böylelikle gittikçe derinleşen kopuş, ülkeyi daha da içe kapatır, içe kapandığı oranda ülkedeki siyaset, bürokrasi, askeriye, istihbarat, hatta ticaret karanlığa gömülür.

İçe kapanan ülkelerde ortalama vatandaşın olayları analiz etme yetisi ağır hasar görür. Birbirinden kopuk olayları bu kurgulanmış olan senaryonun algı perdesi üzerinden okuyan vatandaşlar, rejimin en anlamsız, en saçma, en gülünç teorilerine bile inanır olur! “Yahudi sermayesi”, “geziciler”, “faiz lobisi”, “FETÖ’cüler”, “Haşhaşiler”, “Atlantikçiler”, “emperyalistler”, “Hristiyanlar”, “Ermeniler” ve daha bilimum öcüleştirilmiş, hatta külliyen fabrike edilmiş, özenle anlam kaymasına uğratılmış birçok operasyonel kavram, markette teşhire konan ürün gibi, potansiyel müşterilerin önüne sürülür. Böylece mesela sol kesimden olanlar “emperyalistler” üzerinden içe kapanıcılığı haklı bulurken, İslamcı-muhafazakârlar “Yahudiler” ve “Hristiyanlar” üzerinden kaşınan alerjik döküntüler üzerinden rejimin içe kapanmasını haklı bulur olur. Zaten her iki grup da “FETÖ’cü” maşaların devleti yıkmak isteyen ve yabancılar tarafından satın alınan iç düşmanlar olduğuna inanmaktadır. Kısacası her şey tamamdır artık. Rejim, birbirinden çok farklı olan tabanları bile, kullandığı diskurun ürettiği ortak kimlik platformunda birleştirmeyi başarmıştır!

İçe kapanan toplumlar, bu olan bitenleri görür. Ama anlayamaz. Çünkü sistem kendisini yeniden üretmektedir. Hem de durmak bilmeden, tekrar üzerine tekrar yöntemi ile! Bu “veri girişinin” siyasal ve sosyal anlamda “çıktısı” rejimin kabul görmesidir. Öyle ki, rejim muhalefet için bile olağan hal almıştır. Rejimin kendisini doğrudan kişiselleştirmemesi, aksine perde arkasından kendi önceliklerini dayatarak, vitrinden özellikle uzak durması, kırmızı pelerini süsen boğa gibi, muhalefetin devamlı kişisel seviyede muhalefet yapmasına yol açar. Hatta belki de rejimin gücünden dolayı rejimin ana taşıyıcı kolonlarını hedefe almamak muhalefetin hayatta kalma dürtüsü ile olduğu kadar, vitrine çıkma amacı ile alakalıdır! Böylece kapalı devre bir ülke oluşturulur. Siyasal değişim minimum seviyeye indirilir. Bu durumu eleştiren herkes ötekileştirilir ve şeytanlaştırılır. Ardından tasfiye edilir. Oh! Artık kalan sağlar bizimdir!

Bir defa böyle bir kapalı devre toplum inşa edildiğinde, bu sürecin geriye çevrilmesi çok zordur ve uzun zaman alır. Çünkü demokratik mekanizmayı bozmak kolaydır, onarmak güçtür. Tıpkı yere düşen ve paramparça olan mekanik bir saat gibi! Saatin kırılması çok sınırlı bir zaman sürecinde gerçekleşmiş olsa da, saatin yeniden onarımı ve işler hale getirilmesi – o da eğer mümkünse tabii – çok uzun zaman alır! Demokratik düzenler de böyledir.

Kapalı devre toplumun sona erdirilmesi çok önemli! Her türlü demokratikleşme çabasının, Türkiye’nin içe kapanmasını sonlandırmak üzerine kurgulanması gerekiyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin