Kanguru mahkemelerindeki KHK’lılar

YORUM | NEVİN ERDEM 

CHP, HDP, Deva Partisi, Saadet Partisi, İYİ Parti ve Gelecek Partisi başkanları KHK mağduriyetlerinin giderilmesini, özellikle haklarında takipsizlik ve beraat kararı verilen KHK’lıların görevlerine iade edilmesi gerektiğini söylüyorlar.

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, bu açıklamalara ek olarak daha önemli bir şeyin altını çizdi. Haklarında mahkûmiyet kararı verilen KHK’lıların dosyalarının bağımsız ve tarafsız bir yargı tarafından tekrar incelenmesi gerektiğini söyledi.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Bu gerçekten önemli. Zira bağımsız ve tarafsız bir yargı yoksa, hukuk yoktur, zulüm vardır.

Türkiye’de özellikle son 5 yıldır yaşanan dramların temelinde, bağımsız ve tarafsız bir yargının olmaması yatıyor.

Kapısında ‘mahkeme salonu’ yazan yerler, üzerlerinde ‘adliye sarayı’ yazan binalar var, ama ne gerçek anlamda bir mahkeme ne de adalet var.

Kanguru mahkemeleri dönemini yaşıyoruz.

Kanguru mahkemeleri tabiri, hukuk kurallarını umursamayan, yargılama usullerini uygulamayan, önyargılı kararlar veren mahkemeler için özellikle Avrupa ve Amerika’da yaygın olarak kullanılır.

Kangaroo Court isimli İngilizce bir şarkı bile var.

Bu mahkemelerin hakimleri için yargılama etiğinin, adaletin önemi yoktur.

Bir kanguru gibi, bazı kuralların üzerlerinden atlarlar, doğrudan ulaşmak istedikleri sonuca ulaşırlar.

Örneğin, delillerin yasal usule uygun toplanıp toplanmadığı, hatta bir delil bulunup bulunmadığı önemli olmayabilir bu mahkemeler için.

Çoğu zaman karşılarında bir sanık değil, adeta bir düşman vardır.

Sanığın lehine olan önemli bir delilin üzerinden bir çırpıda atlayabilirler.

Mahkeme salonlarında sanıkların savunmalarını kesebilirler, sanıklara hakaretler yağdırabilirler.

Sanıkların avukatlarına karşı dahi düşmanca tavırlar sergileyebilirler. Gerekirse, duruşma salonunda hukukun üstünlüğünü hatırlatan avukatları da tutuklamaktan çekinmezler.

Mahkemenin üye hakimlerinden birini, gelen talimatla kürsüden anında indirip, sanık olarak yargılayabilirler.

Her türlü talimata açıktırlar.

Bağımsız ve tarafsız olmak gibi bir kaygıları yoktur. Kaygıları ayakta kalmaktır, geçinmektir, kürsüden alaşağı edilmemektir.

İktidarın hoşuna gitmeyecek bir karar verme endişesi, kararlarındaki en önemli etkendir.

Bir mafya babasına hakaret eden kişiyi evine baskın yaparak gözaltına alıp tutuklayabilirler, aynı mafya babasının ana muhalefet partisi liderine ağza alınmayacak sözlerle aleni hakaretine ve tehdidine duyarsız kalabilirler.

Uyduruk bir suçlamayla hakkında dava açılan engelli bir çocuğu olan anneyi tahliye etmezler ve korkularını ilan ederek, adeta günah çıkarırcasına “Seni salalım da bizi mi içeri alsınlar?” diyebilirler.

Sanıklara vahşi aslan kesilirler, ama iktidar ve avukatlarına uysal bir kedi gibi davranabilirler. Yasak olmasına rağmen Cumhurbaşkanı’nın avukatı bir adliyede sigara içebilir ve içtiği sigaranın külünü dökmek için kül tablası göremeyince savcıya, “Kül tablasını getirir misin buraya?” diyebilir.

Bir televizyon programında, “15 Temmuz kursağımızda kaldı … bizim aile şöyle 50 kişiyi götürür. Biz bu konuda çok donanımlıyız maddi ve manevi olarak … Bizim hâlâ sitede böyle 3-5 var, benim listem hazır” diyerek katliam çağrısı yaparak açıkça suç işleyenlerle ilgili gereği yapılmazken, cezaevindeki Harbiyeli çocuğuna yapılan haksızlıkları duyurmak için bir televizyon programına çıkan Melek Çetinkaya’yı suç oluşturan en küçük bir sözü ve eylemi olmamasına rağmen tutuklayıp, aylarca cezaevinde tutabilirler.

Böyle mahkemeler tarafından yapılan yargılamalar sonucunda, KHK’lılar dahil yüzbinlerce insan mağdur edildi, evrak üzerinde sabıkalı hale getirildi.

Bunların telafisi şart!

Onun için, Babacan’ın sözleri önemli. Kanguru mahkemelerindeki tüm yargılamalar bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından sil baştan yeniden yapılmalıdır.

O halde birinci aşamada, bağımsız ve tarafsız bir yargı inşa edilmelidir.

İkinci aşamada, hukukun üstünlüğüne uygun yargılamalar yapılmalıdır.

Üçüncü aşamada, suç sabitse cezalar verilmelidir. Bu cezalar, suçu işleyen her kimse ona verilmelidir.

Hakkında ceza verilecek kişi belki bir KHK’lı olacak, belki de bir KHK’lı hakkında dosyada delil olmamasına rağmen dava açan, tutuklayan, ceza veren savcı ve hakim olacak, ya da hukuksuzca, keyfi olarak bir KHK’lıyı işinden atan, yıllardır mağdur eden kamu görevlisi veya siyasetçi olacak.

İşte o zaman, herkes bağımsız ve tarafsız mahkemenin verdiği karara saygı duyacak.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin