Kafa kafaya vuruşma hazırlığı!

YORUM | MAHMUT AKPINAR

28 Şubat öncesi ülkede irtica histerisini yükselten tuhaf işler oluyordu. Kızılay’da, Ulus’ta, Ankara’nın merkezi alanlarında sakallı, sarıklı dolaşan hacı amcalara rastlamak normaldi ve mümkündü. Ama 28 Şubat kararları öncesi sakallı, sarıklı, elinde bastonlarla dolaşan Müslüm Gündüz ve adamları, organize olduğu ilk bakışta fark edilen çarşaflı kadınlar en merkezi yerlerde dikkati çekiyordu. Topluca ve tahrik edici şekilde, laikçilerin görmeye tahammül edemediği “kamusal” alanlarda “pervasızca!” dolanıyorlardı.

Demokratik ve özgürlükçü bakış açısıyla yaklaşırsanız kimseye zarar vermedikten, suç oluşturan eylemlere girmedikten sonra sakal cübbe ile veya çuvalla dolaşmanın mahsuru yoktu. Ama yanlış bir laiklik anlayışı, sisteme hükmeden unsurlarda dini olan her şeye düşmanlık bulunduğu için, birileri bu tabloları planladıkları işlere malzeme yapıyordu. Nitekim bir dizi tiyatral olayın üzerine 28 Şubat süreci bina edildi. Bürokrasiye, topluma bir defa daha ayar verildi.

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Şimdilerde tekrar laikleri tahrik eden, suni olduğunu düşündüğüm eylemlerde, olaylarda, haberlerde artış var. Geçen hafta içinde Samsun’da birkaç kişi, ancak meczupların veya provokatörlerin yapacağı tarzda Atatürk heykeline ip bağlayıp onu yıkmaya çalıştılar. Bu haber hızla ve provokatif şekilde medyaya servis edildi. Beklendiği gib Kemalist, laik çevreler anında reaksiyon gösterdiler. Bir grup insanın el ele tutuşup heykelin etrafında dönmesi Kabe’yi tavafa benzetildi ve yeni spekülasyonlar doğurdu. Saldırı üzerine (bazı) Kemalistler hiçbir tarikatın liderine yüklemeyeceği şekilde Mustafa Kemal’e yine insanüstü ve manevi anlamlar yüklediler. Sosyal medyada “Mustafa Kemal sevgisini göstereceğim” diye yine kantarın topuzunu kaçırıp ayrımcılık, düşmanlık tehdit içeren paylaşımlar yapıldı. Atilla Taş bile galeyana gelip, ortamın ısıtılmasına katkı verecek bir paylaşım yaptı. İçinde “ciğer sökme” gibi kastı aşan ifadeler geçen tweet’inde, “Her gün binimizi bitirseniz yüzbin döneriz! Atatürk’e gücünüz yetmez, ciğerinizi sökeriz!” diyordu.

Sanırım bu defa 28 Şubat’tan farklı şekilde iki yönlü bir provokasyona maruz kalıyoruz. Erdoğan ve trolleri “biz gidersek din elden gidecek!”, “CHP gelip camileri yine ahır yapacak!” şeklinde propagandayla dindar mahallenin kaygılarını yükseltip, AKP’ye dini saiklerle destek verenleri tahrik ediyor. Öte yandan laikçileri, Kemalistleri tahrike matuf haber ve eylemlerde ciddi artış var. Kemalistlerin iktidara yönelik bazı eleştirileri elbette haklı ve gerekli. Ama Kemalist sol mahallenin eleştirileri bir şekilde din ve mukaddesat düşmanlığına, dindarların linç edilmesine geliyor. Hayatın her alanında, tüm toplum kesimlerinde benzer ahlaksızlıklar, suistimaller görülürken gereken tepkiyi vermeyenler, dini kimlik taşıyan bir kurumda istismar, suistimal olduğunda, Enes Kara’nın intiharı örneğinde görüldüğü üzere “tarikatlar, cemaatler kapatılsın!” diye kampanyalar düzenliyorlar. Fakat aynı kesimler başka intiharlarda, suistimal veya istismarlarda aynı tutumu takınıp “kapatalım” histerisine girmiyorlar. Cemaatlerin, tarikatların denetimindeki yurtlarda, kurumlarda yaşanan istismarlar karşısında çözümü, çocukları alıp çocuk esirgeme kurumlarına yerleştirmede, yetiştirme yurtlarına vermekte, devletleştirmekte görüyorlar. Oysa istatistiki olarak karşılaştırsanız devletin denetimindeki kurumlarda istismar, suistimal, intihar tarikat-cemaat yurtlarının onlarca katıdır. İlkesiz ve ahlaksız politikalar uygulayan AKP döneminde bu daha da yükselmiş olabilir. Lakin laikçilerin, Kemalistlerin etkin olduğu dönemlerde de yetiştirme yurtlarında ve çocuk esirgeme kurumlarında mide bulandırıcı olaylar vuku buluyordu. Bu ülkede herkes bilir ki bu yurtlardaki kız çocukları fuhuş sektörüne, erkek çocukları mafyatik, derin yapılara malzeme olur. Hem erkek çocuklar, hem de kız çocuklar devlet denetimindeki bu kurumlarda tacize, tecavüze uğrar.

Toplum çok fazla kutuplaştığı için bu tür istismarlar, suç teşkil eden konular hemen karşıt kesimlerce ideolojik saldırı aracına dönüştürülür. Karşılıklı ideolojik çatışmanın içinde probleme dair aklı selim ve köklü çözümler, yapıcı öneriler kaynayıp gider. Oysa mesele dindar veya seküler, Müslüman, Hristiyan veya ateist olmakla ilgili değil, bazı İnsanların kötülüğüyle, zaaflarıyla ilgilidir. Problem, kurumsal yapıların denetimsizliği, şeffaf olmaması ile ilgilidir. İdeolojik bakış açılarını, ön kabullerimizi kenara bırakıp suç olan eyleme, kötülüğe odaklansak ve onun tekrar etmemesi için çözümler düşünsek, genelleyici ve toptancı yaklaşımlarla meseleyi mahalle kavgasına dönüştürmesek olaylara mantıklı bakabileceğiz. Ama yapmıyoruz, yapamıyoruz. Arada bir aklı selim insanlar çıkıp makul şeyler söylese hemen sabote eden uç fikirler tedavüle sokuluyor, mahallelerin radikalleri devreye giriyor.

Görebildiğim kadarıyla ülkede 28 Şubat öncesine benzer gerilimli bir atmosfer var. Ama bu defa gerilim çabası sadece Kemalistlerin hassasiyetlerini kaşımayla sınırlı değil. Kemalist söylemler manipüle edilerek dindarları kaygılandırma yönünde de yoğun çaba fark ediliyor. Umarım yanılırım, ama klasik derinler Kemalist kesimler üzerinden psikolojik eylem planlarını devreye sokarken, AKP de kendi taraftarlarını biliyor, çatışmaya hazırlıyor. Mevcut gerilim 28 Şubat’a göre daha tehlikeli sonuçlar doğurabilir. 28 Şubatta Kemalistlerin gazladığı araba İslamcıların duran aracına çarpmış ve onu kulvar dışına itmişti. Şimdilerde karşıt yönlerden iki arabada kafa kafaya gelecek şekilde gaza yükleniyor. Her iki cenah taraftarlarını coşturuyor.

Umarım aklı selim insanlar, aydınlar, siyasetçiler vardır ve faturası 28 Şubatla kıyaslanmayacak kadar ağır ve yıkıcı olabilecek bu ideolojik çatışmadan ülkeyi kurtarırlar. Umarım AKP kontrolündeki dindar kesimler ve Ergenekon’un sosyolojik taban olarak kullandığı Kemalistler ideolojik saplantılardan, aklı iptal eden bağnazlıktan kurtulup makul, mantıklı davranabilirler. Aksi halde iki araç kafa kafaya vuruşacak şekilde ısıtılıyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

4 YORUMLAR

  1. Mahmut Bey,
    Analizinize saygı duymakla beraber katılamıyorum. Kemalist/laikçi çevre Tayyip Erdoğan’dan vazgeçmedi ve vazgeçmeyecek. Şu anda Kemalistler adına muhteşem iş çıkaran bir elemanı niçin devre dışı bıraksınlar. Bu tahrikler (evet iki yönlü, hatta daha karmaşık) laik-dindar gerilimi ile Erdoğan’ı tekrar seçtirme planının parçaları gibi duruyor. Gerisi detaydır. Çok muhtemelen başarılı olacaklar. Erdoğan kaybederse (çok düşük bir ihtimal ama) ya da ölürse yerine gelecek kontrol altındaki bir başkası (Eİ olabilir) ile bugünkü uygulamaları devam ettirmek isterler. Ancak CHP’den gelecek birisi dindarlara bu kadar rahat zulmedemez, ciddi tepki alır. O nedenle Tayyip yada bulunabilirse benzeri bir figürle devam etmek daha akıllıca bir yaklaşım. Bu plan uzun zamandır yürürlükte ve müthiş başarılı.
    İzzet Özgenç’in son açıklamaları bence anlamlı. Sonuçta sistemi kontrol eden Erdoğan değil. O da işin içinde ama belli alanları kontrol ediyor anlaşılan.
    Hoşça kalın!

  2. Değerli Hocam,

    Bu bahsettiğiniz kavgaya dair ufak bir fikrimi, anımdan yola çıkarak, paylaşmak istiyorum.

    Ortaokul 2. sınıf öğrencisi olarak okul çıkışı eve yürüyerek 3 arkadaş yürüyerek gelirdik. Sohbet ede ede. Erken ergenliğe giren olarak içlerinde az kabarık olan ben olduğum için, bir çeşit gizli bir kabul de vardı sanki aramızda. Samimi komşu çocuklarıydık da ayrıca.

    Zaman ilerleyip, diğer iki arkadaşta ergenliğe girip boy atınca, içlerinden hatta, en ufak tefek olan Yaşar, bazen beni yitiyor, değişik güç gösterileri yapmaya yelteniyordu. Yelteniyor diyorum çünkü arkadaştık ve bir kavgayı istemiyordum.

    Ve birgün bana, ben senden güçlüyüm sen biliyorum öyle düşünüyorsun ama demişti. E tabi, hayır değilsin evet derken, hadi güreş tutalıma geldi.

    Kış günü, okul dönüşü, boş bir arsanın içinde, çantalar yerde bildiğin güreşiyoruz. Ve ben bu Yaşar’ı tuş ettim. Yaşar ayağa kalktı ve bana tekme attı.

    “Hadi herşey serbest, şimdi gel bakalım” dedi.. ve durmadı tabi, tekmelerle. İlginç vurunca ağrıtıyor ve evet bizim bildiğimiz Yaşar hakikaten güçlüymüşte.

    Kısaca, karşı koyamayacağım bir oyunla karışık kavganın içinde bulduk, mahalle arkadaşımı, ailecek tanışıklığımız olan komşu çocuğuyla.

    Kavga demiyorduk buna her şey serbest güreş….

    Değişik bir ruh hali.. İkimizde bildiğiniz öylece girdik. Artık annemden çamura batmış gri pantolondan yiyeceğim azarı dahi umursamıyordum.

    Yenişemedik..

    Evet, Yaşarı yenemedim bu benim açımdan çok şaşırtıcıydı, lakin Yaşar da içinden geçen neyse onu elde edememişti.

    Ve bırakmıyorduk da ikimizde bu mücadeleyi.. Bu arada çok uzaktan koşa koşa kaslı kaslı koşan birisinin geldiğni fark ettik ikimizde, o adını kavga olarak koymadığımız, herşey serbest güreşinde..

    İlk şamarın bana geldiğini hatırlıyorum. Sol kulağımla birlikte tüm yüzüme çarpan o tokadı, kulak çınlamamı günlerce hatırlamıştım. Tek tokatta yere serilmiştim.

    Bu aynı sokaktan bildiğimiz Rambo Murat Abiydi. İlginç ti, bana niye vurdu hiç anlamamıştım.
    Rambo Murat Abi, rambo filmlerinden etkilenen, elinde çin sopasıyla gezen, kaslı, gerçekten güçlü, kendi kendine çetecilik yapan, bir çeşit mahalle kabadayısıydı. Ve birbirimizi çok iyi bilirdik. Severdikte onu.

    Ve bir tokatta Yaşara şevnk eyledi. Onun kulağında çınlamadan öte daha da zor bir durumun içindeydi görünüşe göre çünkü durduğu yerde öylece donuk donuk durdu yerde.

    İki tokatla, yere serilen Yaşar ve Ben, Rambo Murat abiye, biz güreşiyoruz Murat abi, neden böyle yapıyorsun ki ya diye ağlamalı sesle çıkıştık.

    Rambo Murat Abi, “başlarım böyle güreşe, gülmek oynamak varken ne bu” demişti.

    Değerli Hocam,

    Düşünün, Ramboya özenen Rambo Murat lakaplı, sokakta onu bunu çevirip döven birisi bize nasihat ediyordu. Tuhaf olan oydu.

    Süt kuzusu, elinde aslında hep kalep tutmuş ve sonraki hayatlarımız da gösterecek ki, hep kalem tutmaya devam edecek,Yaşar öğretmen olacak örneğin, şehrin en iyi Anadolu Lisesinde okuyan Yaşar ve bana, hiç tasvip edilmeyen bir gençlik yaşayan Rambo Murat Abi müdahale edecekti.

    Sonra ne mi oldu, biz zaten kavga etmiyorduk ki dedik, Yaşarla birbirimize sarıldık, durum hiç öyle olmasa da gerçekte, bildiğiniz içimizden nasılda şiddetle kavga ettiğimizi bilerek, yine tın tın arkadaşça yürüyerek evlerimize vardık.

    Şaşkınlığım çok büyüktü. Rambo Murat Abinin beni tutması gerekirdi. Yaşardan daha yakındı bana. Üstelik uzaktan izleyince, ilk Yaşarın kavgayı başlattığı da belliydi.

    Ama ilk tokadı ben yemiştim. Yere yıkılma ve çınlama dışında etkisi olması, Yaşarın daha çok zarar görmüş hali şaşırtmasın, o benim dayanıklığımdandı.

    İlk tokad her zaman en şiddetli tokattır.

    Sevgili Hocam, anım bu işte.

    Bu iki gruptan, sonradan semiren, palazlanan bu Erdoğancı tayfa ufaktan ufaktan kımçınıyor, hadi gelsene, hadi gelsene deyip duruyor.

    Ben inanın çıkacak kavgaya değil, ortaya çıkacak Rambo Murata ve ilk tokadı kimin yiyeceğine odaklandım.

    Umarım çıkar, yoksa böyle bir kavgayı bir yaşayan olarak bitiremez daha da şiddetlendirirsiniz.

    Umarım çıkar diyorum bende, iyisiyle kötüsüyle, günahıyla, sevabıyla, bir Rambo Murat..

    Hakkın hukukun olmadığı 90 lara çevirildi toplum, malum artık adaleti yerine getirecek kimse kalmadı.

    Geriye bizim Rambo Murat kaldı….

    • Cocuklugumu hatirladim.
      Ilk okul Ankaradayim. Boyum yasitlarimdan uzun oldugu icin bir kavgada hemen beni cagirirlardi.
      Yenerdimde cogunlukla.
      Bir gün kabadayi gecinen birini gözüme kestirdim ve dövecem derken dayak yedim.
      Rahmetli dedem beni görmüs, bana bir tokat atti, yedigim dayak yetmezmis gibi birde cok sevdigim dedem bana neden vurdu?
      Eve geldik birde evde vurdu. Yine anlamiyorum ne kadar sucum olur? Ne yaptim diye bende sesimi yükseltdim.
      Rahmetli dayak yiyeceginle kavgaya girme dedi.

  3. Hayatın olağan akışına uygun olmayan herşeyi birleştirme eğilimindeyim. Hz adem üzerinden, kemalistler üzerinden müslümanlar duyarlandırılmaktadır. Bunlarla birlikte hayatın olağan akışına aykırı iki şey daha vardır. Biri cemaatin affı çalışmaları diğeri ışidin pkk ya saldırmasıdır. Belli ki müslümanlar cihata hazırlanmaktadır. Hz adem ve kemalistler üzerinden duyarlılaştırılan müslümanlar belli ki pkk üzerine salınacaktır. Cemaat duruşuyla bu oyunu şu anda yıkmaktadır. O yüzden af çabalarıyla tıpkı bitsin artık bu hasret diyerek kurdukları tuzağın benzerini kuruyorlar. Cemaat dağılıp gidecekti. Yerinde durunca o zaman onu celladının af edeceğine inandırmaya çalışmaktadırlar. Yani kemalistler sadece müslümanların duyarlılığını arttırmak için kullanılmaktadır. Hayvan terbiye eder gibi. Çünkü bilimsel metodlar uyguluyorlar. Çünkü insanların içindeki hayvanı kontrol etmeyi öğrendiler. Aslanları terbiye eden insanoğlu için zor olmasa gerek. Hayvanlıktan çıkanlar bu tuzaktan kurtulacaklar. Çıkamayanlar ise cihat ediyoruz diye ‘kafir’ hedeflere saldıracak. Işidin pkk ya saldırdığı gibi ve pkk ya özerk bölge kurdurup pkk yı demokrasi savaşçıları gösterdiği gibi. Yoksa heykele halat atmak ancak bir fıkra yada karikatür olabilir. Kemalistlerin tepkileri tutarsız, onların inancının farklı olduğunu düşünüyorum artık. Bu kabul ile taşlar yerine oturmakta ve bence tartışma bitmektedir. Tartışmanın nedeni onları kendimiz gibi görmemizden kaynaklanmaktadır. Onları olduğu gibi kabul edersek mesele biter. Yani adını koymak gerekir. Yoksa kavga edecek bir sebep görmüyorum. Onlar belki müslümanlığı atatürk düşmanlığı olarak biliyorlar ama onların heykel etrafında dönmelerinden sonra onların inancının farklı olduğunu düşündüm ve herşey kafama oturdu. Yani onun inancı ona.

    Cemaat oyunu bozdu. Çünkü bütün müslümanları ışid kefesine koyacaklardı müslümanların kafir ile savaşında. Ama şimdi cemaat dışardan ışidi kınayıp duracak. Hani müslüman ışiddi? Cemaat ışidi kınadığına göre demek müslüman ışid olamayacak. O yüzden tam bu dönemde hayatın olağan akışına aykırı birşey oluyor. Oldukça alakasız bir şekilde cemaate af gündeme getiriliyor.

    Bu yorumlar olaylar arasında bağlantı kurmaya çalışmamdan kaynaklanıyor sadece. Kimseyi yanıltmak istemem.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin