Kadim mesele

YORUM | M. NEDİM HAZAR 

İnsanlık tarihi boyunca, insanın kendi akıl ve birikimiyle ürettiği hiçbir ideoloji toplumları uzun süre bir araya tutmayı, birlik ve beraberlik içinde, aynı yöne bakıp, aynı şekilde düşünmeyi başaramadı. İster yöneticilerin bu yöndeki sert/yumuşak yöntemleri, ister kalabalıkların ortak inançları, seküler düzlemden aldığı tüm güç ve argümanlara rağmen, bir süre sonra çayın içindeki şeker gibi çözüldü ve eridi gitti. Dolayısıyla huzur ve güven, sırtını sadece ‘yangın yeri’nden aldığı sürece, geçici ve genellikle abartılı kısa mutluluk tablolarından başka hiçbir şey vermedi. Oysa vaat çok farklıydı başlangıçlarda.

Zamanın bu seyri, tarih boyunca hep aynı oldu üstelik. Vaat edilenin yerine getirilemeyişi, vermekten ziyade alma konumunda olanların tüm iyi niyetine rağmen, güvenlerin zamanla temelden sarsılması – ki bunda murad edilenin evrensel olmasına rağmen hakikatte böyle olmamasının etkisi büyüktür – bir kucaklayış ve fıtrî olandan uzaklaşış, başlangıçtaki güven ve teslim olmanın yerini kuşku ve tereddüde bıraktı.

Günümüz toplumlarındaki kolektif algının önyargıcı, baştan şüpheci ve mebzul miktarda müstehzi oluşunun da temel sebebi esasen budur. Hafıza-yı beşer her ne kadar ince ve kısa metrajlı olsa da, ortak şuur metazorik bir vakumlama ve itilmenin minik ve anlık pembe tabloların dışında hiçbir işe yaramadığını çok iyi biliyor. İsterseniz buna zımni karakteristik deyin, isterseniz toplumların kendini koruma refleksi; aynı noktaya çıkıyor.

Aslında bu görünmez vahim tablo, çok ciddi bir hakikati önemle haykırıyor; bütün külli — ama seküler — uygulama ve deneyimlerin ciddi eksikleri vardır. Bu nakısalar vaat edilen ve nispi oranda uygulanıp gösterilebilinen güzellikleri de kapatıp, üzerini örtecek boyutta. Bu nedenledir ki, bugün geriye baktığımızda, büyük tablonun yanında hiçbir ehemmiyeti olmayan küçük yanılsamalar hatırlanmıyor bile. Bellekler, acı deneyimler, gözyaşı ve kan ile sarsılıyor, geçmişin gökyüzünde kapkara bulutlar yerleşik duruyor.

Peki kültür, renk, coğrafya ayırt etmeden ve neredeyse istisna olmadan ortak bir arka plan oluşturan bu tablonun, beşeri enkaz yığınının gerçek sebebi ne olabilir? Başlangıç iddiasının büyüklüğüyle ters orantılı olan hakikat mi, yoksa beşer fıtratına ve eşyanın tabiatına aykırı olan gerçekliğin inkarı mı? Unutmadan; inkar sadece dil ile olmaz, görmezden gelmek bile inkarın çok ciddi bir modeldir.

Şu ana kadarki kısmı toparlayacak olursak, aslında tüm mu menfi tablonun müspet bir neticesi de vardır: arayış… Asırlık acı deneyimler, arayış ve ümit için şahane bir tarla hükmünde olmuştur. Ve elbette bu ümide sahip olabilmek için ‘inanç’ olmazsa olmaz şart! Kalabalıklara bakıp bu ayıklamayı yapabilmek çok kolay kolay bu yüzden. 

Ve fakat bir dakika… Doğal bir çatışma ve kırılma noktasıdır bu aynı zamanda. Kadim bir tenakuz ve gerilim fayından bahsetmeye çalışıyorum. Akıl, mantık yahut sair pozitif algıların farkında olmadan zaafa dönüştüğü ve sebep olduğu defo/boşlukların görülüp, buna rağmen arayışı – dolayısıyla – elden bırakmayanlar (ister ferd-i vahit olsun, ister topluluk) ile sayısız yanılmaların açtığı derin kuyuda olmalarına rağmen, bilinçaltlarının kendilerine oynadığı oyunu görmeyip (samimi olanları için geçerli elbet, diğerleri için mevzu başka alt başlığa açılır) günübirlik derinlik ve sığlıklarla hayata anlam eklemlemeye çalışanların ezeli çatışması. İstediğiniz bir zamanı ve zemini seçip, meselelere bu kristal fanusun yansımasıyla baktığımızda gerçek manzara ortaya çıkacaktır.

Mefkuresizlik; fikirsizlik ya da plan, projesizlik değil asla. Aksine, bir sanal baharın köksüz ve aldatıcı tazeliğini fark edememek. Zira, köksüzlük tüm çağların marazı. Üstelik onu temsil ettiğini iddia edilenlerin elinde bile… Ömrümüz vefa ederse devam ederiz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Çok önemli bir tesbit. Ve evet çok önemli bir eksiklik toplumumuzun ve özelde de (hizmet) entelektüellerin yani sizin gibi kıymetli insanların azlığı. Bu süreçtede zaten bir aydınlanma olmaz ise yandı gülüm keten helva. Bu nedenle sizin gibilere çok iş düşüyor. Allah’a emanet olun

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin