İnsanlar neden savaşır? ‘Casus belli’

YORUM | UĞUR TEZCAN

Başlıktaki ifade Türkçe anlamı ile ‘casus belli’ demek değil. Bir ulusun savaş ilan etmesine neden olan, savaşı provoke eden veya savaşı haklı göstermeye yarayan eylemler ve olaylar anlamına gelen Latince bir ifade. Bu yazıda ‘İnsanlar neden savaşır!’ konusuna değineceğimiz için bu teknik terim etrafında bir örgü kurmak faydalı olabilir.

Dünya tarihi ve özellikle de bizleri en çok ilgilendiren 19. ve 20. yüzyıl savaşlar ve mücadelelerle dolu dönemler oldu hep. Henüz ilk çeğreklik ömrünü bile tamamlamamış olan 21. yüzyıl da aynı mirası devralmış gibi görünüyor maalesef! Yirmibirinci yüzyıla yeni girdiğimiz tarihlerde bile dünya üzerinde otuzun üzerinde savaş devam etmekteydi ve bu milyonlarca insanın ölümüyle ve mülteci durumuna düşmesi ile neticelenmişti. Malumunuz olduğu üzere bu halen devam etmekte olan talihsiz bir durum.

New York Times’da 2003 yılında yayınlanan bir yazıda 3.400 yıllık yazılı insanlık tarihinde sadece yüzde sekizlik bir zaman diliminin barış ile geçtiği kalan kısmının hep savaşlarla geçtiği ifade ediliyordu. Yine aynı yazıda, sadece 20. yüzyılda savaşlarda ölen insan sayısının 100 milyonun üzerinde olduğu, toplam insanlık tarihinde de bu rakamın 150 milyon ile 1 milyar insan arasında olduğu belirtiliyordu.

Peki tüm bu savaşlar neden oluyor? Her yıl binlerce asker ve onbinlerce sivil insan neden ölüyorlar? Ülkeleri savaşların içine çeken ‘casus belli’ tam olarak nelerdir? Yoksa ulusları savaşların içine çeken ‘casus belli’ler gerçek savaşma motivasyonlarını gizleyen mazeretlerden mi müteşekkildir? Bir savaşa yol açan ‘casus belli’ savaşan veya mağdur olan taraflara göre değişiklik arzedebilmekte midir? Kimisi din için savaş ettiğini sanırken kimisi de aslında güç ve para temin etmek için uğraştığının bilincinde olarak mı sürece dahil olmuştur?

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Bence her gelişmenin bu sorular ışığında yeniden değerlendirilmesi, insanlığın bu sorular etrafında derince düşünmesinin sağlanması ve onları kritik düşünce ve analiz kabiliyeti olan empati dolu bireyler olarak yetiştirecek eğitim sistemlerinin geliştirilmesi sorunun düzelmesi adına atılabilecek en önemli adımlardır belki de!

Yaklaşık 18 yıldır Amerika’dayım. Sürekli olarak bir savaş ve mücadele içerisinde olan bu toplum içerisinde yaptığım gözlemler ve okumalar beni bu konularda derince düşüncelere salar hep. Hatta yıllar öncesinden itibaren dünya üzerindeki savaşların en temel; hatta tek nedeninin en temelde hep ekonomik hedefler ve çıkarlar olduğunu düşünmeye başlamıştım. Haçlı seferlerinden tutun, dünya savaşlarına, oradan da Irak, Afganistan, Afrika içlerindeki savaşlara kadar günümüzdeki tüm diğer bölgesel çatışmalara bakın hepsinin altında ekonomik veya ekonomik getirilere dayalı güç çekişmelerinin olduğunu görürsünüz. Bu nedenle de ben, dünya tarihinin sadece bu nokta ana merkeze alınarak tekrar yazılması gerektiğini, en azından o çevçeveden tekrar okunması gerektiğini bile düşünmekteyim. Ancak bu yapılabilirse; savaşlara karşı kritik yapabilen, büyük resmi görebilen, empati sahibi bir nesil yetiştirilebilir. Aksi durumda insanlık, çıkar çevrelerinin ve o çarklardan beslenen parazit siyasetçilerin maniplasyonları altında inlemeye devam edecektir.

Nihayetinde, Victor Hugo’nun dediği gibi, ‘’Barış, medeniyetin bir erdemidir; savaş ise onun suçudur.’’ Dünya tarihinde sadece yüzde sekiz oranında yakalanabilmiş bir ortamın tekrar yakalanabilmesi en azından savaşlarla çalkalanan tarih denizi üzerinde barış adacıkları inşa edecek yeni dönemlerin oluşturulabilmesi bu tür bakış açılarının, doktrinlerin ve nesillerin yetiştirilebilmesine bağlıdır.

Büyük bir kıtayı gücü tekrar eline geçirebilmek ve kapitali tekrar kontrol edebilmek amacıyla, yalan propagandalar üzerinden Haçlı Seferlerine ikna eden Papa’lar, Feodal beyleri hep olacaklardır. Amaç; onların karşısında, olayları kritize edebilip hadiselere daha genel ve barışçıl çevçeverelerden bakabilen hakikat savaşçısı insanların çıkarılabilmesi olmalıdır.

Bugün dünya üzerinde cereyan eden bütün çekişme ve sürtüşmelerin; hatta artan faşist eğilimlerin ardında bile hep ekonomik kazançların yattığını görebilirsiniz. Kimisi eski kazanç yollarını kaybetmeme adına, kimisi de o pastadan pay alabilme adına güç, makam ve pozisyon devşirmeye odaklanıyor ve kurdukları sahte birliktelikler ve çıkar ağları ile halklarını dini duygular, ideolojiler, duygu sömürüleri, ulusalcılık, ırkçılık gibi duygular üzerinden maniple edip yönlendiriyorlar.

Böyle kaotik ortamlarda insanlar, tıpkı ahirzaman hadiste de işaret edildiği gibi, neden öldüklerini de neden öldürüldüklerini de bilemeden hayat mücadelesi, yokluklar ve mağduriyetler üzerinden hayata tutunmaya çalışıyorlar.

Sokrates’e atfedilen bir sözde, ‘’bütün savaşlar para için savaşılır’’ denilmektedir. Kaynağını tesbit edemediğim bir başka sözde de, ‘’ Savaşlar para ve strateji ile kazanıldığı kadar para ve strateji için de yapılmıştır. Her savaş para ile kazanılmaz belki ama bir çok savaş para için yapılmıştır’’ denmektedir.

Savaş tarihi kaynaklarında savaş nedenleri sıralandığında genellikle; ekonomik sebepler, toprak kazanma, din, ulusalcılık, intikam, siyasi iç ayaklanmalar, ihtilaller ve savunma savaşları gibi kategorizasyonlar sıralanır. Bunlar içerisinde belki (eğer varsa) sadece salt savunma amaçlı bazı savaşlar dışında hepsinin yine ‘ekonomik veya ekonomik kazanım amaçlı güç temin etme’ şeklinde özetlediğim sebebe indirdendiğini görebilirsiniz.

İşte halklar genelde gerçek niyetleri bu tür amaçlar olan siyasi ve ekonomik çevrelerin illüzyonları ve propagandaları eşliğinde savaşlara sürüklenirler ve halen de sürüklenmektedirler!

Yazının bu noktasında George Orwell’a kulak verelim:

’’Savaş kazanmak amacıyla yapılmaz, aksine savaşın sürekli olması istenir… Toplumdaki hiyerarşinin sürmesi ancak yoksulluk ve cehalet temeli üzerinde sağlanabilir. Savaş başlatma çabası her zaman için, asıl olarak, toplumu açlığın eşiğinde tutmak için planlanır. Savaş, egemen grup tarafından kendi vatandaşlarına karşı yürütülür ve bu savaşın amacı zafer kazanmak değildir … aksine toplumun mevcut yapısını sağlam tutmaktır.’’

Sizleri şimdilik bu ifadeler ile başbaşa bırakacağım. Ancak bir sonraki yazımızda kaldığımız yerden kısmetse devam edeceğiz. Bu yazımızda ‘’İnsanlar Neden Savaşır!’’ dedik. O yazımızda ise ‘’Askerler Neden Ölür!’’ diyerek konuyu irdelemeye devam edeceğiz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin