İmamoğlu Erdoğan olamaz mı?

YORUM | BÜLENT KORUCU

Seçimlere ramak kaldı ve muhalefetin cumhurbaşkanı adayı hala belli değil. Belirsizliği gerekçelendirirken ‘Erdoğan Rejimi’nin yıpratmaması’ demişlerdi ama muhtemel adayları kendileri fazlasıyla hırpaladı. Şapkadan tavşan çıkarmayacaklarsa sağdan da soldan da saysak hepi topu üç kişi. Sanki Coca Cola’nın formülünü gizliyormuş gibi davranmalarının anlamı yok. Elbette aday belirleme süreçlerinin müzakere ve hatta tartışmalara yol açması doğal. Ancak öylesine uzattı ve gereksiz çekişmelere yol açtılar ki, en sadık seçmenin kafasında soru işareti oluşturmayı başardılar. 

Kemal Kılıçdaroğlu adaylık için bütün şartları zorladı; bir genel başkan ‘ben yokum’ demedikten sonra engel olmak mümkün de doğru da değil. Ortakları ve kimi partilileri doğrudan karşı çıkmadan öylesine çok ‘kazanamayacak aday’ imasında bulundu ki kazanacağı varsa da zora girdi. Ya herro ya merro diyecek idiyse bunu baştan yapmalı ve o kötü etiketi yememeliydi. O zaman belki ortak akıl devreye girer ve ABD gezisi gibi içi boş absürtlüklere izin verilmezdi.

Geriye elimizde -şapkadaki sürpriz hariç- bir buçuk aday kalıyor: Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş. Buçuk aday olarak Yavaş’ı görmemin sebebi miting performansı ve bazı HDP’lilerin hedefinde olması. Belediye seçimlerinde oy verilebilir buldukları birini durduk yerde Kürtlerin zinhar tercih etmeyeceği kişi ilan ettiler.

Kendini yıprattığı ve kredisini çarçur ettiği birçok olaya rağmen elde kala kala İmamoğlu kaldı. Onun da en büyük handikapı Erdoğanlaşabilme potansiyeli. Yerel ve uluslararası pek çok aktörün mecburi istikamet olarak gösterdiği İstanbul Belediye Başkanı’nın bu lekeyi bertaraf etmesi gerekiyor.

Pekala bu risk ne kadar yüksek ve endişeler haklı mı?

Fıtraten yatkınlık işaretleri ve Başkanlığı sırasındaki Erdoğanvari çıkışları tedirginlik ve soru işaretlerini çoğalttı. Eleştirilere parmak sallayarak cevap vermesi ‘atanamamış Erdoğan’ benzetmelerine kapı araladı. Erdoğan’ın şahsa özel diktirdiği elbiseyi giyip yetkilerini kuşandığında pek az fani yoldan çıkmayacaktır. İmamoğlu’nun fıtratıyla yetkiler yanyana geldiğinde ateşle barut etkisi kaçınılmaz görünüyor.

“Elbette imar ve inşaat işleriyle zengin olmuş birinin, kupon arazi pazarlamacası koltuğuna oturması handikapı da var” demiştim ‘Siyasal Mesih mi Laz müteahhit mi?’ başlıklı yazımda. Bir aday hakkında fikir sahibi olmak için müteahhit lobisinin yaklaşımına bakmak lazım. Görünen o ki yerine göre Trabzon Hemşehriciliği olarak da radara yakalanan bu tayfa sadece tek ata oynamıyor. ‘Recep giderse Ekrem gelsin’ PR’ını alttan alta başarılı biçimde işliyorlar.

Bunlar bardağın boş kısımları, dolu kısımlarına gelecek olursak;

Kağıt üstündeki ürkütücü yetkilere rağmen Erdoğanlaşmak sanıldığı kadar kolay değil. Erdoğan dahi bunu 15 yıldan sonra başarabildi. Onun gibi olmak istese bile dizginleyen kimi faktörler hala mevcut. Açıkçası yetkiler ürkütücü fakat imkanlar sınırlı.

Öncelikle kurşun askere dönüştürdüğü bir parlamento bulamayacak. Fonksiyonları budanmış olsa da Meclis isterse denge unsuru rolünü oynayabilir. Aynı şekilde ayrık otlarından temizlenmiş ve aile şirketine dönüşmüş bir partisi de yok. Tam aksine Kemal Kılıçdaroğlu’nun mührünü vurduğu bir teşkilat var. Gerçi siyasette vefa olmaz, ‘Kral öldü, yaşasın yeni kral’ zihniyeti hakimdir. Lakin kral henüz ölmedi. İmamoğlu’nu destekleyen yapının parçalı olması yani koalisyon ayrı bir şans. Başkanlık yetkilerini kullanarak partiyi ele geçirdiği ihtimalde de bu düzeni sürdürmesi imkansız. AKP lideri, bilhassa 15 Temmuz’u Allah’ın lütfuna çevirip bürokrasiyi partinin gençlik kollarına dönüştürdü; Ekrem Bey’in sahip olmadığı bir avantaj daha… 

İmamoğlu’nu ön plana çıkaran diğer unsurlar ise şöyle: 

Bir: Hiçkimse istese de Erdoğan kadar kötü olamaz iyimserliği;

İki: Hali hazırdaki kötüyü def etmek için muhtemel kötüyü seçmek hiç yoktan iyi ihtimaldir. Kötüyü göndermek için tek seçenek buysa denemeye değer düşüncesi;

Üç: Erdoğan’ı yenen tek kişi olduğu gerçeği. İstanbul diğer başkanlıklarla kıyas edilemez, burada gerçekten Erdoğan’la yarıştı ve yendi.

Dört: En fazla bir dönem diktatör olur, bir sonraki seçimde aday bile olamaz.

Aslında yabana atılacak tezler değil; ne dersiniz?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin