İlerleyen tarih değil takvim

YORUM | TARIK TOROS

 

Hayko Bağdat geçen gün Erkam Tufan Aytav’ın YouTube yayınına bağlandı.

Dört mühim şey not aldım ve hafızama nakşettim:

BİRİNCİSİ: Gezi Olayları sanıklarından biri, duruşmada yargıçlara şöyle sormuş, “Örgütü biz mi seçiyoruz, siz mi belirliyorsunuz?”

İKİNCİSİ: Devletin yanında olanlar devletin yapabileceğini bilemez. Ancak karşısına geçince anlar bunu (veya devlet kendisini hedef alınca).

ÜÇÜNCÜSÜ: Soykırımı yaşadım diyen ilk kuşak Ermeniler, ilk sıraya kendilerine yardım eden Müslümanları, ikinci sıraya kendilerine ihanet eden Ermenileri, üçüncü sıraya da yaşadıkları vahşeti koyuyorlar.

DÖRDÜNCÜ VE SONUNCUSU İSE BİR SORU: Bugünler biter yeni Türkiye kurulursa nasıl beraber yaşayacağız?

 

***

Ülkenin meseleleri alt alta konsa, “müftü nikâhı” ilk 50’ye dahi girmez.

25 milyon bireysel silahın yüzde 85’inin ruhsatsız olduğu gerçeği orada dururken…

Resmi nikâhı kimin kıydığının ne ehemmiyeti vardır Allah aşkına.

“Silah kaçakçılığı altın yıllarını, genel asayişimiz ise karanlık dönemlerinden birini yaşıyor” diye yazan ben değilim, Akif Beki.

Herkes her şeyi biliyor ve farkında, derken boşuna konuşmadık.

Sırası gelmediği için söylemedi kimse.

Devran döndü.

Damarına basılanlar, bizimkilerden daha ağır yazmaya başladı.

Lakin bunu da keyifle paylaşıyor değilim.

Hiçbir manevranın gidişatın yönünü çevirebileceğini sanmıyorum artık.

 

***

Bu umutsuzluk değil.

Açıktan itirafların dahi toplumu sarsmadığını görüyor, izliyoruz.

Doğu Perinçek bilmem kaçıncı kere, “Darbeyi biliyordum, biliyordu, biliyordular. Filanca haber verdi, biz de filan yere ilettik” diye konuştu, tık yok.

Oysa…

Subliminal darbe mesajı verdi diye gazeteciler tutuklu, 400 günü geçti.

Açıktan “biliyordum” diyeni çağıran savcı yok!

Yine…

Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, son kitabında diyor ki:

“Kişisel düşünceme göre, askeri okullarla ilgili kapatılma kararı 15 Temmuz öncesinde alındı.”

Geçelim…

15-16 Temmuz 2016 günlerinde, yani “darbe girişimi”nin sıcak saatlerinde…

İkisi de orgeneral olan, kıdemleri de aynı…

Abidin Ünal ile Akın Öztürk’ün kol kola görüntüleri ortaya çıktı.

Biri Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan iki ay önce emekli oldu, öbürü darbecilikten tutuklu.

Aynı görüntülerde…

Genelkurmay Başkanı’nın dimdik yürüdüğü, gözünün veya ellerinin bağlı olmadığı, kendisini gören askerin “hazır ol” pozisyonunda selam verdiği filan görünüyor.

Ama dedim ya…

Toplum bir şeye inandı ve bunu değiştirmek istemiyor.

Cumhurbaşkanı, “Ben de İstanbul’a ihanet ettim” diye konuşuyor, bu lafı dahi alkışlanıyor. O derece…

 

***

15 Temmuz’u aydınlatmak, düşünen her bireyin vazifesidir.

20 Temmuz’da ilan edilen OHAL ise, şu gün yaşanan bütün kötülüklerin kaynağıdır.

OHAL kalkmadan normalleşme olmaz.

15 Temmuz aydınlanmadan da Türkiye önünü göremez.

Bugünlerin bitmesi, yeni Türkiye’nin kurulması için bunlar olmazsa olmazdır.

Beraber yaşama meselesine sırası gelince bakılır.

Beyaz sayfa mı açılır, geçmişe çizgi mi çekilir, sıfırdan mı başlanır, her neyse…

Demokrasiyi ve hukuku tesis edelim, güçler ayrılığını hâkim kılalım, bizden sonraki nesillere kimsenin eğip bükemeyeceği bir sistem bırakalım da…

Varsın kucaklaşmayalım, tokalaşmakla yetinelim.

Farklılıklara saygı duyalım.

Yan yana dursak bile yeter.

 

***

Geçenlerde haber olmuştu.

Zonguldak Kilimli’de maden işçileri…

Kömür karası iş elbiseleriyle bindikleri halk otobüsünde…

“Koltuklar kirlenmesin” diye ayakta yolculuk etmişti de ülke gündemine oturmuşlardı.

Halbuki haber olmaya değmeyecek kadar basit bir şeydi bu.

Haber olmasının nedeni biraz da şuydu:

O işçilerin “kirletmeyelim” diye oturmadıkları koltuklar bir simgeydi esasen.

Bugün ülkede bazıları…

Altlarını fena halde kirlettikleri için…

Bazı koltuklardan kalkamıyorlar!

Temizliği ve safveti temsilen o maden işçileri göklere çıkarıldı.

Ortalığı eracif götürürken, umut veren bir haber olarak öne çıktılar.

 

***

Mehmet Akif, Kıssadan Hisse’de der ki:

“Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey!

Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?

Tarihi ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”

 

***

Başlık benim değil.

Erdem Gül’ün tweet’inde gördüm.

Dört satırlık şiiri tek satırda özetliyor:

İlerleyen tarih değil takvim.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Bugün nedense iki köşe yazarının yazıları oldukça zengin içerikli bilgi deposu durumunda.Tek satırı anlayabilmek için bir kaç veriyi gözden geçirip doğruluklarını kontrol etmek basit bir hesapla 15-20 dakika Erkam Beyin videosuda seyredilecek o zaman hesap kafadan 1 saat …

    Şimdi benim gibi temizlik,yemek,çamaşır,mıtfak işleri ile uğraşan ev hanımı bir saatten fazla zamanını gazetenin köşe yazılarına ayırarak zaman harcarsa ne olur? Bir de yetmiyormuş gibi fikirlerini söylerse ne olur?Bilmem ne olur? 🙂

    Hayko Bağdatın Salyangoz adlı kitabını okudum sayılır.( bu arada kitapları ilk sayfalar orta sayfalar ve son sayfa olarak hızlıca okuyabiliyorum) Zannediyorum o kitaptaki fikir sabitliğini Erkam Beyin programında da devam ettirmiş.

    Aslında geçmişte, bugün ve gelecekte inandıklarına yaşadıklarına ve gördüklerine sadık kalan insanları fikir hayatımızın en nadide köşelerinde muhafaza etmeliyiz.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin