İlâhî dinlerin eşcinselliğe bakışı 

YORUM | Dr. YÜKSEL ÇAYIROĞLU

(Farklı Boyutlarıyla Eşcinsellik-7)

Kur’ân’ın yanı sıra Yahudilik ve Hristiyanlığın kutsal metinlerinde de eşcinsel fiiller şüpheye mahal bırakmayacak ölçüde kesin ve açık bir dille yasaklanmış ve kınanmıştır. (Bkz. Kevser Ölmez, Kitab-ı Mukaddes ve Kur’ân-ı Kerim’de Eşcinsellik, Yüksek Lisans Tezi, Bursa 2021) Diğer dinlerin eşcinselliğe bakışı da bu üç büyük dinin bakışından çok farklı değildir. (Bkz. Süleyman Turan (editör), Sınırlarda Dolaşma-Dinlerin Eşcinselliğe Bakışı, Okur Akademi, İstanbul, 2018)

İlâhî dinlerin bu konuda getirdiği yasaklar ortada olduğu için son asra gelinceye kadar eşcinselliğin günah/haram olduğu konusunda ilâhî din mensupları arasında ittifak vardır. Ne var ki sınırsız ve ölçüsüz bir özgürlük, haz ve erotizm arayışı uğruna ahlakî ve dinî değerlerin önemsizleştiği ve hatta küçümsendiği modern dünyada, kutsal metinlere bakış da belli ölçüde değişmiş ve pek çok marjinal görüş ortaya çıkmıştır.

Homoseksüellikle ilgili ortaya konulan bazı dinî görüşlerde bu değişimin izleri açıkça görülebilir. Kimi modern yorumcular tarafından ilâhî dinlerin konuyla ilgili hükümleri ya görmezden gelinerek ya tarihsel görülerek ya da zorlama tevillere tâbi tutularak eşcinsellik meşru gösterilmeye çalışılmıştır. Kimileri tarafından günümüzde tartışılan eşcinselliğin kutsal kitaplarda yer alan eşcinsellikten farklı olduğu ileri sürülmüş, kimileri tarafından da dinlerin sevgi ve aşka verdiği öneme vurgu yapılarak eşcinselliğe meşruiyet aranmıştır.

LGBT hareketinin gücü, talepleri ve meydan okuması karşısında bir kısım din yorumcuları kendilerinin konuyla ilgili görüşlerini bir kere daha gözden geçirmek zorunda hissetmiş, ifadelerini yumuşatmış ve bu konuda tavizler vermişlerdir. Her üç ilâhî dinde de benzer vakalar yaşanmış, yeni görüşler ortaya çıkmıştır. Bu görüşlerin önemli bir kısmı naslara, ilmî ve mantıkî delillere değil; daha ziyade ajitasyona ve duygusal tepkilere dayanmaktadır. “Modern Yahudi Mezheplerinde Homoseksüellik Konusunda Yaşanan Kırılmalar” başlıklı makalede ifade etmeye çalıştığımız değişim ve kırılmalar örnekleriyle somut olarak ortaya konulmuştur. (http://isamveri.org/pdfdrg/D02370/2014_30/2014_30_TURANS.pdf

Bununla birlikte ilâhî din mensuplarının büyük çoğunluğunun dinî gerekçelerden ötürü homoseksüelliği  tasvip etmediğini belirtmekte fayda var.

Kutsal kitaplarda doğrudan eşcinselliği yasaklayan açık ifadeleri bir kenara bırakacak olsak bile, ilâhî dinlerin fıtrata, yaratılışa, insan onuruna, cinselliğe, nikâh bağına, aile hayatına ve neslin korunmasına dair ortaya koydukları hükümlerin eşcinselliğe geçit vermesi mümkün değildir. Dinlerin içtimai hayat açısından en başta mücadele ettikleri ve toplumsal hayattan söküp atmak istedikleri davranışlar müstehcenlik, hayasızlık, fuhuş, zina gibi davranışlardır. Durum böyleyken homoseksüelliğin din tarafından tecviz edilebileceğini söylemek, dinin hakikatini ve maksatlarını anlamamanın bir ifadesidir.

Kur’an’da olduğu gibi Kitab-ı Mukaddes’te de Allah’ın insanları bir dişi ile erkekten yarattığı, ilk yaratılan insanların Hz. Âdem ile Hz. Havva olduğu, ancak bir nikaha bağlı olarak cinsel ilişkiye müsaade edileceği açıkça vurgulanır. “Verimli olun, çoğalın. Yeryüzünde türeyin, artın.” (Tekvin, 9:6-7) şeklindeki ifadelerle kadın ve erkeğe verilen şehvet duygusunun asıl amacının neslin devamını sağlamaya yönelik olduğuna işaret edilir. Nikah dışı her tür cinsel ilişki zina sayılır, yasaklanır ve bunun için ağır cezalar getirilir. 

Özellikle Tekvin’in ikinci bölümünde yer alan; Tanrı’nın erkek ve kadını birbiri için yarattığı, erkek ve kadının bir beden olarak birliktelik oluşturacağı şeklindeki ifadeler oldukça dikkat çekicidir. (Tekvin, 2:21-24) Tevrat ve İncil’de heteroseksüel ilişkilerden bahsedilse ve bunun için meşru yolların takip edilmesi gerektiği emredilse de eşcinselliği destekleyen hiçbir ifadeye yer verilmez. 

Tevrat’ın birçok yerinde eşcinsellik üzerinde durulur. Kur’ân, Hz. Lut’un peygamber olduğunu açıkça beyan etse de (Saffât sûresi, 37/133) Tevrat’a göre o, bir peygamber değildir. Hz. İbrahim’in yeğenidir, Sodom ve Gomora’ya tebliğ için gitmiştir. Tevrat, Sodom halkından; Rablerine karşı büyük günah işleyen ve bunu aşikâr yapan, ahlak dışı hiçbir fiilden utanmayan, toplandıkları yerlerde birbirinden haya etmeden vücutlarını teşhir eden, yaygın olarak eşcinsel fiilleri işleyen zorba, azgın ve fasık bir kavim olarak bahseder. 

Tevrat’ın anlattığı şu hâdise bile onların karakterlerini göstermeye yeter: Sodom kavmini helak etmek için Hz. Lut’un evine gelen iki melek yakışıklı iki erkek suretinde geldiği için, Sodom’un farklı mahallelerinden genç yaşlı erkekler Hz. Lut’un evinin etrafını sarar ve onun misafirleriyle yatmak isterler. Onlar bu günah ve taşkınlıklarının cezası olarak helâk edilirler. 

Tevrat’ın eşcinselliği yasaklayan en net ve en açık hükmü şudur: “Kadınla yatar gibi bir erkekle yatma. Bu iğrençliktir.” (Levililer, 18/22) Bu yasağı çiğneyenlere verilecek ceza ise şu şekilde açıklanır: “Bir erkek başka bir erkekle cinsel ilişki kurarsa, ikisi de iğrençlik etmiş olur. Kesinlikle öldürüleceklerdir. Çünkü ölümü hak etmişlerdir.” (Levililer, 20/13)

Söz konusu hükümler erkeklere ait olup homoseksüel fiilleri yapan kadınlar hakkında ise herhangi bir ceza öngörülmemiştir. Fakat Yahudi din âlimleri bunun da bir çeşit ahlaksızlık ve Tanrı’ya isyan olduğunu ifade etmiş, erkekler için öngörülen cezalar kadar sert olmasa da bazı cezalar üzerinde durmuşlardır.

Yahudiliğin kutsal metinleri sadece erkek veya kadının kendi cinsleriyle ilişkide bulunmalarını yasaklamakla kalmayıp şu ifadelerle karşı cinse ait giysilerin giyilmesini dahi yasaklamıştır: “Kadınlar erkek giysisi erkekler de kadın giysisi giymesin. Tanrınız Rab bu gibi şeyleri yapanlardan tiksinir.” (Tesniye, 22/5) Hatta Talmud’da iki bekar erkeğin aynı yorgan altında yatması da konuyla ilgili getirilen yasaklar arasındadır. (Kiduşin, 4:14)

Günümüzde eşcinsel ilişkiler ve evlilikler en çok Batılı Hristiyan ülkelerde yaygın olsa da Hristiyanlığın uzun tarihî geleneğinde de eşcinselliğe karşı tam aksi bir tavır söz konusudur. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncillerinde eşcinsellikle alakalı doğrudan bir yasak yer almaz. Fakat eşcinsellik Yeni Ahid’in içinde yer alan Pavlus’un mektuplarında da en eski metinlerden biri olan Barnaba mektubunda da açıkça yasaklanmış ve kınanmıştır. Ayrıca Tevrat’ta yasaklanan günah ve ahlaksızlıkların Hristiyanları da bağladığını hatırlatmakta fayda var.

Pavlus’un konuyla ilgili ifadeleri şu şekildedir: “… İşte böylece Tanrı onları (Romalıları) utanç verici tutkulara teslim etti. Kadınları bile doğal ilişki yerine doğal olmayanı yeğlediler. Aynı şekilde erkekler de kadınla doğal ilişkilerini bırakıp birbirleri için şehvetle yanıp tutuştular. Erkekler erkeklerle utanç verici ilişkilere girdiler ve kendi bedenlerinin sapıklıklarına yaraşan karşılığı aldılar.” (Romalılar, 1/26-27)

Tevrat’ın yanı sıra Yeni Ahit’te de Sodom halkının işlediği günahtan bahsedilir ve şu ifadelerle onların bu günah “sefahet”, “fuhuş” ve “sapıklık” olarak isimlendirilir: 

“Sodom ve Gomora kentlerini yakıp yıkarak yargıladı. Böylece tanrısızların başına geleceklere bir örnek verdi. Ama ilke tanımayan kişilerin sefih yaşayışından azap duyan doğru adam Lut’u kurtardı.” (II. Petrus, 2/6-7)

“Sodom, Gomora ve çevrelerindeki kentler de benzer biçimde kendilerini fuhuş ve sapıklığa teslim ettiler. Sonsuza dek ateşte yanma cezasını çeken bu kentler ders alınacak birer örnektir.” (Yahuda, 7)

Daha sonraki dönemlerde kilise babaları ve Hristiyan yazarları tarafından kaleme alınan eserlerde eşcinsel davranışlar hakkında çok ağır ifadeler kullanılmıştır. Luther ve Calvin gibi Hristiyanlıkta reformun öncüleri de eşcinselliğin fıtrata aykırı iğrenç bir fiil olduğunu belirtmişlerdir. Aynı şekilde Kilise ve devlet tarafından eşcinsellere yönelik ağır cezalar öngörülmüştür. Jüstinyen kanunları bunun tipik bir örneğidir. 1960’lı yıllarda başlayan “cinsel devrim”e kadar eşcinsellik tartışmaya bile açılmamıştır.

Yahudi ve Hristiyan din âlimleri, eşcinselliğin yasaklanmasının sebep ve hikmetleri üzerinde de durmuş ve bu meyanda onun;  insanın yaratılış özelliklerine ve aslî tabiatına aykırı olmasını, onun sahip olduğu şeref ve itibarı düşürmesini, insan neslinin türemesine hizmet etmemesini, aileye zarar vermesini zikretmişlerdir.

Önümüzdeki yazıda İslâm’ın eşcinselliğe bakışını ele alacağız.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Eşcinsellik bir başka açıdan bakıldığında da; tek tanrılı dinlere karşı oluşturulmuş bir ekol olarak da kabul edilebilir. Bugün insanlığın en büyük sorunlarından biride ateizmdir ve eşcinsellik bu ateizmin bir alt kolu olma durumuda vardır..

    Basit, düz, sade anlaşılır bir yazı ve aynı zamanda ele alınması zaruri olması gereken bir konu, bunun için teşekkürler

  2. Hayatı zevk üzerine kurgulayanlar, bu uğurda aile, çocuk üzerinden yapılanan dünyayı yıkmış olacaklar. Bence konuya cinsiyetten çok zevk, eğlence üzerine odaklanılması gerekiyor.

    Bu da Hasan Basri beyin dediği gibi Dine karşı bir cephe açmak gibidir. Dinlerin toparladığı toplumlarda duvarda bir gedik açılırsa yani özendirilirse o zaman bu toplumu yıkacak bulaşıcı hastalık gibi yayılacaktır. Burada bireysel olarak eşcinsel olanları değil, zevk için yaşayan insanları kast ediyorum.

  3. Verilecek sadakalar, kefaret niyetiyle kesilecek kurbanlar sonucunda Allah, bu dürtüleri durdurabilir. Manevîyat ehline danışmak faydalı olabilir.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin