Erdoğan Ergenekon Mutabakatı yenilendi mi?

YORUM | MAHMUT AKPINAR

Metin Feyzioğlu’nun Kıbrıs’a büyükelçi atanması herkesi şaşırttı. Ardından şişirilmiş teğmen M. Ali Çelebi AKP’ye geçince Kemalistler, ulusalcılar şok oldu, sarsıldı. Ergenekoncu, ulusalcı cephede yaşanan değişimlerin sebebi herkesin merakını kabarttı.

“Seçim yaklaşırken neler oluyor?

Erdoğan yine ne numaralar peşinde? Ergenekonla mutabakatını yeniledi mi?” soruları akla geliyor.

Hepimizin malumu, 17/25’ten sonra Erdoğan ve avanesi devasa yolsuzluktan yakalanınca,  Ergenekon’la zorunluluktan doğan ittifak kurmuştu. Kazan-kazan formülüne dayalı düşman kardeşlerin yaptığı bir itilaftı bu aslında. Katillerle hırsızlar ayakta durabilmek için dayanışmak zorunda kaldılar. Erdoğan Ergenekon’un stratejik kabiliyetlerine, kirli operasyonel imkanlarına ve bu konularda yetişmiş kadrosuna muhtaçtı. Toplumsal desteği %1’i bile bulmayan Ergenekon ise Erdoğan’ın siyasi gücüne, iktidarına muhtaçtı. Eski husumetlerini buzdolabına kaldırıp konjonktürel, pragmatik bir iş birliğine gittiler.

Ergenekon yüz yıldır askeri bürokrasideki, yargıdaki etkinliğini ve kirli yöntemlerini kullanarak, başka partiler içinde konumlanarak devlet ve toplum üzerinde hep etkin olmuştu. AKP döneminde ilk defa ciddi manada ifşa oldu   ve sobelendiler. Olayların üstüne giden savcılar marifetiyle planları açık edildi, yargılandı ve cezalar aldılar. Ama 17-25 bu iki kirli yapı için bir fırsat ve ittifak zemini oluşturdu. El birliği ile yargıyı dağıttı, yargıçları, polisleri hapislere doldurdular.

Türkiye siyasetini bilen herkes er-geç bu koalisyonun çatışmaya dönüşeceğini öngörüyordu. Çünkü yöntemler, çalışma tarzları benzer olsa da amaçları farklıydı. Kumaşları aynıydı, ama bariz renk, desen, hedef farklılığı vardı. Erdoğan’ın güç kaybetmesi ve kamuoyu desteğini kısmi olarak yitirmesiyle birlikte koalisyonun bozulacağına dair yorumlar artmıştı. Zira Ergenekon için seçmenlerini kaybetmiş, güçsüz bir Erdoğan’ın kıymeti yoktu. 

Fakat Erdoğan halk desteğini yitirse, ekonomi dip yapsa, yolsuzluklar ayyuka çıksa da  AKP’ye güçlü bir alternatif belirmedi. Altılı Masa gelgitler yaşıyor, parçalı ve kırılgan bir tablo sergiliyor. Kararsızlar, AKP’den yüz çevirenler artıyor, lakin umut vadeden yeni bir siyasi tablo ortaya çıkmıyor. Bu konuda Erdoğan’ın seçime yönelik toparlanma çabalarını ve CHP, İYİ Parti içinden Erdoğan’a gollük paslar veren ulusalcı kesimin kıyaklarını küçümsememek gerekiyor.

Her ne kadar Erdoğan bazı dosyaları raftan indirerek Ulusalcı-Ergenekoncu tayfaya gözdağı verdi ise de 17/25 sonrası kurulan iş birliğinin bozulduğuna dair bir emare yok. Anlaşılan o ki Erdoğan ve Ergenekon mutabakatı uzattılar, yenilediler. Muhtemelen diğer partilerden umudunu kesen Ergenekon ekibi de bir dönem daha Erdoğan’la yürüme kararı aldı.

Ortaklığın yenilenmesinin kısa ve uzun vadede bazı sonuçları olacaktır:

-Seçim sürecinde bu ikili koalisyon yeniden kanlı-kirli senaryolar icra edebilir.

-Seçim güvenliği ve sandıklara sahip çıkmak artık daha bir önem kazanacaktır.

-Hayatın farklı alanlarında uyuyan Ergenekon hücreleri ve etki elemanları iktidara destek niteliğinde işler yapıp beyanatlar verebilir. 

-Altılı masayı bölecek veya zaafa düşürecek şekilde bu partiler içinden açıklamalar gelebilir.

-PKK içindeki kontrollü unsurlar hareketlenip terör olayları artabilir.

-Dindarları aşağılayan ve AKP’nin elini güçlendirecek haberlerde ve olaylarda artışlar olabilir.

-Sansür Yasası da seçim hazırlıklarından birisi. Bundan sonra kırıntısı kalan bağımsız medya ve sosyal medya da sindirilecektir.

-Erdoğan bir yandan halkı kazanmak için ekonomik paketler, teşvikler, mavi boncuklar dağıtırken öte yandan derin, provokatif olaylarla “biz gidersek  felaket olur” korkusu yayılacaktır.

-Havuz medyadaki yalan haberlerde artış olacak, Avrupa’nın ve batı dünyasının nasıl çöktüğüne dair bol bol düzmece haberler yapılacaktır.

-Muhafazakar kitleyi elde tutmak için yeni kartlar açılabilir.

-Milliyetçi duyguları kabartmaya yönelik Kıbrıs üzerinden bazı projeler düşünüldüğü, Metin Feyzioğlu’nun da Kıbrıs’a bu nedenle atandığına dair yorumlar var.

Erdoğan  seçime kadar kararsızları ve giden oyları geri almak için meydanlarda hukuka, demokrasiye yeniden dönme, yolsuzluğu kirlenmeyi azaltma taahhütlerinde bile bulunup halkın güvenini kazanmaya çalışacaktır.

Hatta,

parlamenter sistemi geri getirme ya da Avrupa Birliği sürecini başlatma gibi sahte vaatlerde bile bulunabilir.

Son dönemde yaşananlar Ergenekon-Erdoğan ittifakının uzatıldığına dair ipuçları veriyor. Muhtemelen önümüzdeki seçimlere yine birlikte “hazırlanıp” 7 Haziran – 1 Kasım arasına benzer bir süreç yaşatacaklar ülkeye. Erdoğan Ergenekonculara yargı sopasını göstererek diz çöktürmüş de olabilir. Zira eli onlara göre oldukça güçlü, devletin bütün unsurlarını kullanıyor. Levent Göktaş’la ilgili dava, Ergenekon dosyalarının tekrar açılması bunu gösteriyor. Öte yandan Altılı masanın dağınık hali, Ergenekon’un binebileceği yeni bir binek bulamaması Ergenekoncuların “bu seçimde de Erdoğan’la birlikte yürüyelim” demesine neden olmuş olabilir.

Öyle anlaşılıyor ki Erdoğan en azından Ulusalcı-Ergenekoncu kesimin bir kesimiyle mutabakatı uzattı. Bu kirli ve kanlı ittifak önümüzdeki seçim sürecinde de ülkenin üzerinde tepinmeye devam edecek gibi görünüyor. Ama kanaatimce muhalefet biraz daha derli toplu durur, sağlam söylemlerle yürürse ülke hem Ergenekon’dan hem Erdoğan’dan kurtulma fırsatını yakalayabilir. Halk her ikisinden de yıldı, bıktı.

Türk halkının, Türkiye seçmenin hikmetle ve basiretle oy kullandığı çok seçimler vardır. Yenilmez, yıkılmaz denilen nice lideri, partiyi sandığa gömmüştür. Bu seçimde pekala Erdoğan’ın cezasını kesip hak ettiği yere gönderecektir. Enseyi karartmaya gerek yok diyorum. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. çok güzel bir yazı olmuş ancak bir noktaya takıldım , hapishanede tanışma fırsatı bulduğum adam öldürmekten hükümlü katillerden bazıları gerçekten onurlu omurgalı adamlardı ; perincek-çelebi tayfasını onlara nispet etmeniz haksızlık olmuş …

  2. Basirete çok güvenmemek lazım. Bu biraz da becerilsizliğin pozitif gibi gösterilmesidir. Bütün dünya okurken biz basirete sığınmak zorunda kaldık. Çöplükte yaşıyoruz nerede bu basiret? Okuma yazma bilmeyenlerin basiretine güvenmek tamamen çaresizliktir. Dünyanın değişmeyen kuralları var. Bir insan basiretiyle doktor olabilir mi? Basiretiyle sadece iç güdüsel olarak yemek arama davranışı, yemek yeme gibi işlemler yapılır. Daha karmaşık mesela hukuk, adalet, özgürlük, insan hakları basiret ile pek mümkün değil. Karşında dehşet projeler üreten Türkiye, Ortadoğu uzmanları var, insanların zihinlerini hayvan deneyleri ile elde ettikleri yöntemlerle yönlendirme var ve biz buna karşı hiç birşey yapmıyoruz, kahvede, cafede oturuyoruz ve basiretimizle bu oyunları bozarız diyoruz. Yani gerçek ortada dururken yani baş örtülüyü baş örtülüye kırdırdıkları ortada iken bu insanlar basiretini ne zaman ve nasıl gösterecek? Kafese alınmışlar, korkudan kimse konuşamazken bunların basireti ne yapabilir ki? Yani Selçuklu ve Osmanlının basiret ile hareket ettiklerine inanmıyorum. Yoksa biz şu anda Anadoluda, Trakyada olamazdık. Osmanlının şu anda görülen kötülük şebekleri ile mücadelede başarılı olması ve onları görünür kılmaktan uzak tutması hayret edilecek bir başarıdır. Yani bu karanlık şebekeler ve basiretsiz, eğitimsiz insanlar olsaydı Osmanlı Türkiye gibi yıkılırken birde adama kazanıyorsunun, dünya size tapıyor dedirterek onların Devleti ellerinden alıyorsunuz. Yani basiretle geldik basiretle gideceğiz. Bu insanlara basiret falan demeyin. Basiretin sağlıklı olması için diğer organların, uzuvların, düşüncelerin de sağlıklı olması gerekiyor. Yoksa basiret bunlardan bağımsız bir organ mı? O zaman insanlar niye okuyor niye düşünüyor? Basireti bu kadar abartmaya gerek yok. Yani herşey berbat ama tek basiret bir insanda iyi olamaz.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin