İHD Başkanı Keskin: Bu coğrafyada kimsenin özgürlüğü yok; işkence ve fütursuzca tutuklamalar var

Urfa Barosu’nun düzenlediği “OHAL ve İnsan Hakları İhlalleri” seminerinde konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, şiir okuduğu için iki ay cezaevine giren Tayyip Erdoğan’ın o dönem haklarını savunduklarını dile getirerek, “Geçmişte haklarını koruduğumuz kişilerin şimdi kurbanı olduk.” dedi.

‘İŞKENCENİN BU DENLİ MEŞRULAŞTIĞI BİR SÜRECİ HATIRLAMIYORUM!’

Son süreçte yaşanan hak ihlallerine de dikkat çeken Keskin, şunları söyledi: “Urfa’da da birçok avukat arkadaşımız tutuklu. Böyle bir coğrafyada kimsenin özgürlüğünden söz edemezsiniz. Gözaltı süresi 30 gün, avukat yasakları ve işkence var. Çıplak arama, cinsel işkence var. Bunları her gittiğimiz yerde başvurularını alıyoruz. İşkencenin bu denli meşrulaştığı bir süreci ben hatırlamıyorum. Tutuklamanın bu kadar fütursuzca yapıldığı, işkencenin bu kadar meşrulaştığı ifade özgürlüğünü bu kadar yok edildiği bir süreci hatırlamıyorum. OHAL gerekçesi her türlü olayın üstünü örtüyor. Hasta tutsaklar var yine. Kanser olan hastalar hastaneye götürülmüyor. O kadar hak ihlali var ki ancak her şeyden önce düşünce ve ifade özgürlüğü olmalı. Konuşmanın olmadığı yerde şiddet konuşuyor. Bu şiddetin bitmesi için konuşmamız lazım. Hepimizi kendisini en çaresiz hissettiği bir süreci yaşıyoruz. Temennim bu süreçten kısa sürede kurtulmaktır.”

Urfa Barosu “Olağanüstü Hal uygulamaları ve İnsan Hakları İhlalleri” adıyla düzenlediği seminere MAZLUMDER eski Genel Başkanı ve KHK ile ihraç edilen Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin konuşmacı olarak katıldı. Tahir Elçi Konferans Salonu’nda yapılan panele çok sayıda avukat katıldı. Seminer salonuna tutuklu bulunan Urfa Barosu avukatlarından Emin Baran, Gülay Koca ve Cemo Tüysüz’ün fotoğrafları asıldı.

MAZLUMDER ESKİ BAŞKANI  GERGERLİOĞLU: KHK İLE HAYATLAR KARARTILIYOR; İNSANLARA ÖL DİYORSUNUZ’

OHAL’in ilan edilmesiyle geleceğe dair kaygılarını dile getirdiklerini ve bu kaygılarının ne kadar yerinde olduğunu kısa zamanda gördüklerini ifade eden Ömer Faruk Gergerlioğlu, “Demokrasiyi içselleştirmemiş bir ülkede OHAL’in son derece sıkıntılı olabileceğini, çözüm sürecinin bitmesinden sonra yaşadığımız ortamda, ki bir savaş konsepti idi, artık barış bitmişti, artık barış diyene terörist deniliyordu. Böylesi bir ortamda OHAL’in yaşanmasının çok ağır insan hakları ihlallerine neden olabileceğini daha ilk günlerden söylüyorduk. Baktığımızda kaygılarımız gerçekleşiyor. OHAL’i gerektirecek bir ortam var mıydı? KHK’ler gerekli miydi? Bunlar tartışmalı konular. KHK’lerle hayatlar karartılıyor. Sizin yapılan haksızlığı ispatlamanız yani iç hukuk yollarının tükenmesi ve konuyu Avrupa mahkemelerine taşımanız bile yıllarınızı alıyor. Bir insan suçlu ise cezasını çeker ancak siz onlara öl diyorsunuz.” ifadesini kullandı.

’28 ŞUBATTAN DAHA BERBAT BİR SÜREÇ YAŞIYORUZ; DÜN BERABER OLDUKLARIMIZ ŞİMDİ YOK’

Uzun yıllar haksızlığa karşı mücadele ettikleri konular arasında başörtüsü özgürlüğü de olduğunu sözlerine ekleyen Gergerlioğlu, “Dün hep beraber bu haksızlıklara birlikte karşı durduk, ancak o arkadaşlar şimdi yoklar. Oysa 28 Şubat’tan daha berbat bir süreci yaşıyoruz. O günlerde birlikte olduğumuz arkadaşlardan çıt çıkmıyor şimdi. Onların sessizliğini anlamıyoruz. Bakın halkı dinle uyutup, maskelerini dinle kapatmaya çalışıyorlar. Ellerinde Kuran, dillerinde İslami söylemler, bir yerlere varmaya çalışıyorlar. Din ile Türkçülüğü bir araya getirmeye çalıştılar. Allah’ın dinini bir ırka tahsis etmek haksızlık ve din dışıdır. KHK’lerle ciddi hak ihlalleri haksızlıklar yaşandı. Hukuksal açıdan da belirsizlik var. Son KHK’lerde kış lastiği zorunluluğu getirildi. Bunun süreçle ne ilgisi var. Yani bu kararları Anayasa Mahkemeleri denetlemeyecekte kim denetleyecek” dedi.

‘AK PARTİ’NİN KAPATILMASINA ANTİ DEMOKRATİK DEDİK KARŞI ÇIKTIK’

Gergerlioğlu’ndan sonra konuşan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin de, hükümet partisinin zamanında kapatılmak istendiğini ve buna insan hakları savunucuları olarak karşı çıktıklarını hatırlattı. Keskin, “AK Parti’yi kapatmak istediler, bunun anti demokratik bir yaklaşım olduğunu söyledik ve karşı çıktık. Abdullah Gül için Mecliste çıkarılan engellere karşı çıktık. Tayyip Erdoğan şiir okudu ve şiirden dolayı yargılandı diye insan hakları savunucuları olarak ifade özgürlüğüne saldırıdır dedik, yargılanmasına karşı çıktık. Biz durduğumuz yerdeyiz, biz değişmedik. Bizim karşımızdakiler değişiyorlar. Bugün baktığımızda sadece o özel derin devletin istediği oluyor. Şimdi baktığımızda geçmişte haklarını koruduğumuz kişilerin şimdi kurbanı olduk” diye konuştu.

YARGI, YASAMA VE YÜRÜTME MİLİTARİZME BAĞLI’

Yargı, yürütme ve yasamanın Cumhuriyetten bu yana hep militarizme bağlı olduğunu düşündüğünü ifade eden Keskin, “Militarizmin önümüzdeki en büyük engel olduğunu biliyoruz. Bu coğrafyada sahte bir kavgaya hepimiz inandırıldık. Kendini İslamcı olarak tanımlayanlarla, ulusalcı olarak tanımlayanların kavgası yaşandı. Bu kavgada sadece yönetmek kavgasıydı. Kim yönetecek kavgası. Şimdi düşünce ve ifade özgürlüğü kavgası yaşanıyor. Düşünce ve ifade özgürlüğünde de hangi düşünce yasak, ona bakmak lazım. Ermeni soykırımı üzerine düşünmek, Kürt sorunu üstüne düşünmek, Kıbrıs sorunu üzerine düşünmek ve anti demokratik laiklik meselesinde devletten farklı düşünmek yasak. Muhalefet yok edilmeye çalışılıyor. Bunlar kimin işine yarıyor derin devletin. Gerçek devletin işine yarıyor bunlar” dedi.

‘AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ ASKIYA ALINDI’

Keskin, 15 Temmuz’dan sonra ülkede hukuk ile açıklanamayacak bir sürecin yaşandığını sözlerine ekleyerek, “Olağanüstü Hal ile birlikte Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni askıya aldılar. Ama Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin askıya alınmayacağı hükümleri var. İşkence, öldürme gibi son derece önemli şeyler, ama bütün bunlar da askıya alınmış durumda” diye konuştu.

Özgür Gündem gazetesi ile dayanışmak adına gazetenin genel yayın hanesine adının yazıldığını ifade eden Keskin, şunları söyledi: “Bu gazete geçmişte defalarca bombalandı, kapatıldı, çalışanları başta Musa amca olmak üzere katledildi. Böyle bir gazete yine Özgür Gündem adıyla yayımlanmaya başlayacaktı. Tabii barış süreciydi. Barış sürecinde hiç dava açılmadı hakkımızda ancak barış sürecinin bitmesinin ardından bir bombardıman gibi davalar yağmaya başladı.”

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin