Hizmet erlerinde tarafgîrlik, adam kayırma ve ekipçilik var mı? (1)

YORUM | Prof. Dr. OSMAN ŞAHİN

Yıllarca planlı bir şekilde beslenen tarafgirlik hastalığı ile yoğrulan kitlelerin, günümüzde en büyük mağdurlarının Hizmet Hareketi mensupları olduğu görülmektedir. Partilerine ve cemaatlerine körü körüne bağlılık ve Hizmet’in başarılarına karşı biriken haset ateşinin tesirinde, Hizmet Hareketi mensuplarına uygulanan her türlü zulüm caiz kabul edilmiş, malları ve mülkleri ganimet olarak kabul edilmiş, bulundukları her imkandan mahrum edilerek, açlık ve susuzluktan ölmeleri için şartlar oluşturulmuş ve değil sadece kendileri, aynı zamanda aile fertlerinin her birisi için de aynı zulümler reva görülmüştür.

Peki, zulmü yapanlarla aynı kültür ortamından neş’et etmiş Hizmet erleri de bu mağduru oldukları tarafgirlik, adam kayırma, çekememezlik, ekipcilik… gibi hastalıklardan etkilenmişler midir? Bu soruya hayır demek herhalde realiteyi inkar etmek anlamına gelir. Doğal olarak aynı mikroplara maruz kalan bünyelerin bu hastalıklara yakalanma tehlikesi altında olmaları veya en azından hadislerde beyan edildiği gibi mü’min’lerin de bu hastalıklardan etkilenmeleri beklenir. Üstad Hazretleri ve Fethullah Gülen Hocaefendi’nin bu hastalıklara karşı cemaatlerini korumak adına çok büyük bir gayretle tedbirler aldıklarını ve önemli ölçüde tahşidatta bulunduklarını görüyoruz.

Tarafgirlik, inat ve haset mikrobu!…

Alınan bu tedbirlerin ve yapılan telkinlerin etkisiyle bu hususta önemli mesafeler alınmış ama maalesef problemin tamamen üstesinden gelinememiştir. Malumdur ki hayırlı işlerin çok muzır manileri olur ve şeytan, hizmetin hadimleri ile her zaman daha çok uğraşır. Şeytan ve nefis ittifakı, bu Hizmet Hareketi içerisinde de, bu hastalığın yol açtığı menfezlerden istifade ederek kendi hesaplarına önemli başarılar elde edebilmişlerdir.

Üstad Hazretleri, Uhuvvet Risalesi’nde bu tehlikeye şöyle dikkat çeker: ”Müminlerde nifak ve şikak, kin ve adâvete sebebiyet veren tarafgirlik ve inat ve haset, hakikatçe.. ve hikmetçe.. ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyet’çe.. ve hayat-ı şahsiyece.. ve hayat-ı içtimaiyece.. ve hayat-ı mâneviyece çirkin ve merduttur, muzır ve zulümdür ve hayat-ı beşeriye için zehirdir.”

Aynı eserde tehlikeyi şu ifadelerle açıklar: ”Tarafgirlik eğer hak nâmına olsa, haklılara melce olabilir. Fakat şimdiki gibi garazkârâne, nefis hesabına olan tarafgirlik; haksızlara melcedir ki, onlara nokta-yı istinad teşkil eder. Çünkü garazkârâne tarafgirlik eden bir adama şeytan gelse, onun fikrine yardım edip taraftarlık gösterse, o adam o şeytana rahmet okuyacak. Eğer mukabil tarafa melek gibi bir adam gelse, ona –hâşâ– lânet okuyacak derecede bir haksızlık gösterecek.”

O zaman, “bu hastalık sadece hizmet dışındaki insanlarda var ve biz de yoktur” diye düşünürsek çok büyük bir yanlış yapmış oluruz. Hastalığın farkında olmadığımız için de tedavi yoluna gidemeyecek, bir daha tedavisi mümkün olmayan, bütün vücudu saran kötü huylu öldürücü bir kansere davetiye çıkarmış olacağız.

İdare edenlerde tarafgirlik, adam kayırma ve ekipcilik…

Öncelikle kendisine bir vazife tevdi edilen kişiler (maddi veya manevi-müdür, başkan, abi, abla, daire başkanı…), vazifenin gerektirdiği maddi ve manevi bütün vasıflarla donanmış insanlar değillerdir. Bu insanlar, bazen eldeki mevcutlar arasından daha uygun olduğu düşünülenlerden, bazen de hüsnü zanların etkisiyle, liyakatı olmadığı halde atanmışlardan olabilmektedir. Eksikleri vardır, neş’et etmiş oldukları ortamlardaki hastalıklarla da az ya da çok malül olmuş insanlardır. Bir insana, abi veya abla denince,  o abi veya abla, bütün eksik ve kusurlarından birden arınarak kutsilerden bir varlık haline gelmez, gelemez. Eksikleri, kusurları, zaafları, maddi ve manevi bir takım hastalıkları vardır. Zaten, kendilerinin böyle olmadığını düşünen ve iddia edenler ise geçmişte birer “tirancık” haline gelmişler ve gelecekte de firavun ve tiran adayları olmaya namzettirler. Hem idare edenler, hem de idare edilenler, bu realitenin farkında olmalıdırlar ki idare edenlerde firavunlaşma, tiranlaşma olmasın ve idare edilenlerde de hayal kırıklıkları yaşanmasın ve bu zulmedenlere bakıp da davaya küsmeler meydana gelmesin.

Hak cephesinde de olsa etraflarında mabeyni humayun oluşan insanlar, yanlış telkinlerin etkisiyle gerçekleri göremeyecekler ve böylece hem kendileri aldanacaklar, hem de etraflarındaki insanları aldatacaklardır. İdare edilenler, bu realitenin farkında olarak, yöneticilerin yanlış yapabilecekleri, kararlarında isabetli olamayabileceklerini düşünerek onlara yardımcı olmalı, kendi fikirlerini, doğru bildikleri hakikatleri uslubuna riayet ederek, çok rahat ifade edebilmelidirler.

Takdir edilme, eleştirilmeme arzusu

Takdir edenleri sever, eleştirenleri ise beğenmeyiz. Yaptıklarımıza methiyeler döktüren insana karşı içimizde bir sevgi oluşur ve bu sevgi onlara daha hoşgörülü olmayı, fikirlerine daha çok değer vermemizi netice verir. Büyük yanlışlar yapsalar bile onları korur ve kollarız. Adeta aşık ve maşuk arasındaki ilişkide olduğu gibi hatalarını görmezlikten geliriz. Üstadımızın tespitini hatırlayalım:  “garazkârâne tarafgirlik eden bir adama şeytan gelse, onun fikrine yardım edip taraftarlık gösterse, o adam o şeytana rahmet okuyacak.“ Dolayısıyla bizi tenzih eden ve bize alkış tutan insanları kayırır ve onlardan müteşekkil ekipler oluşturarak işlerimizi yapmaya başlarız. Sonuç olarak etrafımızda oluşturduğumuz insanlara, hak ettikleri mülahazasıyla da, makamdan kaynaklanan imkanları sunarız.

Eleştiren insanlara karşı ise açık veya gizli olarak bir nefret oluşmaya başlar. Bunların fikirlerine karşı daha hoşgörüsüz ve tahammülsüz olur ve hakikat dahi olsa, fikirlerini dinlemek istemeyiz.  En ufak hatalarında bile onları acımasızca yargılar ve bu küçük hataları, onları bitirme adına kullanmak isteriz. Hizmet adına samimi ortaya koydukları gayretleri bile fitne unsuru olarak algılar ve onları itaat etmeyen, muhalifler olarak niteleriz. Üstadımızın tespitiyle: “garazkârâne tarafgirlik eden bir adama mukabil tarafa, melek gibi bir adam gelse, ona –hâşâ– lânet okuyacak derecede bir haksızlık gösterecek.”  Yine Emirdağ Lahikası’nda yapılan enfes bir diğer tespit: “Tarafgirlik damarı ihlâsı kırar, hakikati değiştirir.” Bu problemin temel sebebi, açık veya gizli enaniyetlerimiz, gururlarımız ve kendimizi beğenmişliğimizdir.

Çatışmalar sonucu zayıflayan kesimler zararlı unsurlarla ittifak etmek zorunda kalacaklardır…

Bunun sonucunda hakikat cephesinde gruplaşmalar meydana gelir. Asli vazifelerini bir kenara bırakıp birbirleri ile mücadele etmeye başlarlar. Önceki yazıda bahsedildiği gibi, bu çatışmalardan dolayı her kesim, kuvvetini kaybedip zayıflayacak, davaya bir faydaları olmadığı gibi, dışarıdan da kendilerine destek olabilecek zararlı unsurlarla ittifak etmek zorunda kalacaklar  ve bu unsurlara maddi ve manevi çok tavizler verilecektir. Bu zararlı unsurlar, fırsattan istifade ederek bünyeye sızacaklardır ve bunlar, davaya zarar vermede kullanabilecekleri insanları elde etme imkanı bulacaklardır. Elhak, hem uzak geçmişte, hem de çok yakın geçmişimizde hep böyle olagelmiştir. Hakikat cephesinde en önemli mağlubiyetler, hep bu cepheden gelen saldırılar karşısında yaşanmıştır.

İnşaAllah bir sonraki yazıda devam edelim…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

6 YORUMLAR

  1. Sayin Osman Sahin

    Saka yapiyor olmalisin.

    Mahrem
    Halicte Yasayan Simonlar
    Cemaatin Iflasi
    Kripto Ucgeni
    Ak Asker
    Beraber Yuruduk Biz Bu yollarda
    Imamlarin Ocu

    Daha onlarca kitaptan birkacini okuyanlar, eger kendileri magdurlardan degillerse, hizmet erlerinin tarafgîrlik, adam kayirma ve ekipçilik konusunda hangi irtifalarda oldugunu anlarlar.

  2. Adam kayirma kesinlikle var. Herkes amca cocugunu kuzenini vs bi yerlere getiriyor kendi ekibini kuruyor. Bakiyorsun gleismis bi ulkede hep bogazici kimya mezunlari hepsi sinif arkadasi. Bi yere bakiyorsun cocuk yasindaki arkadas buyuk abi cocugu diye genel mudur olmus. Bunlar icimizde olmaya devam ettikce kimse kusura kalmasin. Olan gariban torpili olmayan arkadaslara oluyor.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin