Hırvatların tesadüfi olmayan başarısının sırrı

HABER-YORUM | HASAN CÜCÜK

Dünya Kupası’nda en dikkat çeken ülkelerden biri de Hırvatistan oldu. Nijerya’yı 2-0 yenen Hırvatlar, kupanın favorilerinden Arjantin karşısında bir futbol resitali sundu. Messi, Agüero, Dybala, Hıguian gibi yıldızlar susarken Rakitic ve Modric oynadıkları oyunla yıldızlaştılar. İlk iki maç sonunda topladıkları 6 puanla gruptan çıkmayı başaran Hırvatlar’ın başarısı bir tesadüf değil. Tersine futbolu bilinçli ellere teslim etmenin bir sonucu.

Yugoslavya’nın dağılmasıyla 5 Haziran 1991’de bağımsızlığını ilan eden Hırvatlar, futbolda adını ilk kez Euro 96’ya katılarak duyurdu. Türkiye ile aynı grupta yer alan Hırvatistan, Portekiz’in ardından ikinci oldu. Çeyrek finalde kupayı kazanan Almanya’ya elenerek, ilk büyük turnuvadan başarılı sayılacak bir derece ile döndüler. Hırvatlar asıl başarıya 1998 Dünya Kupası’nda imza attı. Kadrosunda Davor Suker, Robert Jarni, Zvonimir Boban, Robert Prosinecki yıldızlarla ilk kez katıldıkları Dünya Kupası’nda üçüncü olarak dikkatleri üzerine çektiler.

Hırvatlar, dağılan Yugoslavya’nın futbol mirasını devralan ülke olarak öne çıkıyordu. Avrupa şampiyonasında ilk kez Euro 96 ile boy gösterdikten sonra Euro 2000 biletini alamayan Hırvatlar daha sonra sürekli şampiyonada yer aldılar. Yine Dünya Kupası’na ilk kez 1998’de katıldıktan sonra 2010 hariç tüm turnuvalara adlarını yazdırdılar. Kısa tarihlerinde 5’er Dünya Kupası ve Avrupa şampiyonası finallerinde ter döktüler.

Hırvatların başarısının altında sağlam bir alt yapı kültürü bulunuyor. Gelecek vaat eden oyuncular daha kariyerlerinin başında Avrupa’nın önde gelen kulüpleri tarafından mercek altına alınıyorlar. 1990’lı yıllardan itibaren Hırvat oyuncuların profesyonelliği, gittikleri takıma uyumu ve başarıları yeni yetişen oyuncuların önünü açan etkenler arasında bulunuyor. Bugün Real Madrid, Barcelona, Juventus, Liverpool, Atletico Madrid, İnter, Milan ve Monaco gibi Avrupa futboluna damga vuran kulüplerde Hırvat oyuncular ter döküyor. Kulüplerinde kazandıkları uluslararası tecrübeyi milli takıma taşıyınca başarının gelmesi doğal oluyor.

Futbol usta ellere teslim ediliyor

Hırvatlar futbol yönetimini de usta ellere teslim ediyorlar. Bu konuda Almanya, Fransa ve Hollanda’nın izinden gidiyorlar. Örneğin milli takım hep yerli isimlere teslim edildi. Ülkenin futbol kültürünü bilen dahası milli formayı giyip ter dökmüş isimler teknik patron olarak ülkelerine hizmet etmeye devam ediyorlar. Miroslav Blazevic gibi bir futbol dahisinin 1994-2000 arasında oluşturduğu ekolü ardından gelen teknik adamlar devam ettirdi. Bizim Beşiktaş’ta beğenmeyip gönderdiğimiz Slaven Bilic, 1990’lı yıllarda ter döktüğü milli takımı 2006-12 arasında çalıştırmış ve 2 Avrupa şampiyonası görmüştü.

Milli takımı yerli hocalara teslim eden Hırvatlar, futbol federasyonu başkanlığına futbolun içinden gelen isimleri seçiyor. 1998-2012 arasında ülkenin kısa tarihinde tam 14 yıl federasyon başkanlığını Vlatko Markovic yaptı. Eski bir futbolcu olan Markovic, uzun yıllar Dinamo Zagreb formasını giydi. Yogoslavya milli formasını 16 maçta giyen Mirkovic, aralarında Hırvatistan milli takımında olduğu Dinamo Zagreb, Hajduk Split, Rapid Wien, Standard Liege, Nice gibi takımlarda teknik adamlık yaptı. Oyunculuk ve teknik adamlık tecrübesini futbol federasyonu başkanlığına taşıyan Mirkovic, Hırvat futbol kultürünün oluşmasında önemli rol oynadı. Mirkovic sonrasında ise koltuğun yeni sahibi efsane futbolcu Davor Suker oldu. 5 Temmuz 2012’den bu yana federasyon başkanlığı koltuğunda oturan Suker, uluslararası tecrübe ve vizyonuyla ülkesinin futbolunun gelişmesi için çalışıyor. Bizde olduğu gibi parası olan futboldan anlamayan işadamları ne federasyon başkanı oluyor ne de kulüpleri yönetiyor.  Kısaca Hırvatlar tesadüfen başarıya ulaşmıyor. Futbolu, futboldan anlayan isimlere teslim ederek başarı merdivenlerini kuruyorlar.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin