Hıristiyanlıktaki ‘şeytan çıkarma’dan Müslümanlıktaki ‘cin çıkarma’ya

HABER YORUM | MUHSİN AHMET KARABAY

Tarih 13 Aralık 2017.

İtalyan Katolik Kilisesi’nin resmi kanalı olarak bilinen TV2000. Katolik dünyasının dini lideri Papa Francesco ekranda. Hıristiyan bir din adamı Don Marco Pozza, Papa Francesco ile sohbet ediyor.

Papa şeytanı anlatıyor. “Şeytan kötülüktür. Milano’daki sis gibi yayılan bir şey değildir” deyip “Kesinlikle emin olduğum bir şeyi söylemek istiyorum” deyip anlatmayı sürdürüyor:

“Şeytanla diyaloğa girilemez. Şeytanla diyaloğa girerseniz kaybolursunuz. O bizden daha akıllıdır. Sizi altüst eder, başınızı döndürür ve kaybolursunuz.”

Marco Pozza, izleyenlerin dikkatini çekmek istiyor olmalı ki soruyor:

-Yani şeytanın bir adı ve soyadı olduğunu mu söylüyorsunuz?

Papa cevap veriyor:

-Evet, eminim.

VATİKAN ‘ŞEYTAN ÇIKARMA’ TALEPLERİNE YETİŞEMİYOR

Roma’dan Övgü Pınar, 23 Şubat 2018’de BBC Türkçe’ye Katoliklerde “şeytan çıkarma” ile ilgili önemli bir haber göndermişti.

Habere göre, İtalya’da son yıllarda “şeytan çıkarma” talepleri 3 kat artmış ve Vatikan onaylı şeytan çıkarıcılar talebi karşılayamaz hale gelmişti.

Aslında haber Vatikan’ın resmi haber sitesi Vatikan News’te yayınlanmış. Biz haberi Övgü Pınar’ın aktardıklarından öğrendik.

Sicilya’nın başkenti Palermo’da şeytan çıkarma konusunda Vatikan kontrolünde uzmanlık kursu vardı. Aynı yılın Nisan ayında Roma’da da benzeri bir uzmanlık kursu düzenleneceği duyurulmuştu.

Bu kursun düzenlenip düzenlenmediğini bilmiyorum. Ancak kursu düzenleyen rahip Cesare Truqui, insanlardan gelen talebin yoğunluğuna rağmen rahiplerin şeytan çıkarmaya pek istekli olmadığını anlatıyor. Rahip Truqui, bundan dolayı da şeytan çıkarıcı sayısının yetersizliğinden yakınıyordu.

Bir kişinin Katolik Kilisesi tarafından tanınan “şeytan çıkarıcı” olmak için öncelikle rahip olma şartı bulunuyor. Rahipler de ancak bu kurslarda başarılı olurlarsa lisansları psikopos tarafından veriliyor.

Bunları niçin anlattığıma geçmeden önce meraklıları için bir not düşeyim. Vatikan tarafından resmi olarak tanınan Uluslararası Şeytan Çıkarıcılar Derneği’nin dünyada 400 dolayında üyesi var ve bunların 240’ı İtalya’da görev yapıyor.

ORTAÇAĞ’DA KADIN YAKMA HİÇ UNUTULMADI

Müslüman dünyasında her fırsatta dile getirilen Ortaçağ Avrupasında kadınlar cadı olduğu gerekçesiyle yakılıyordu. Bu inanca göre bir kadın şeytanla iş birliğine girmişse cadı olmuş ve ruhunu şeytana satmış demekti.

Ruhunu şeytana satan kadın bir takım doğa üstü güçlere sahip olurlar ve bu gücü de kötü emelleri için kullanırdı. Böyle kadınların ruhunun temizlenmesi için yakılmaları gerekiyordu.

Görünmeyen varlığın etkisi altına girme kavramı aslında sadece Hıristiyanlıkla ilgili değil. İnsanlığın ilk dönemlerinden itibaren bir takım tuhaf davranışlar gösteren kimselerin içine cin ya da şeytan girdiği sanılırdı.

Budizmde, Hinduizmde hatta Türklerin eski dini olduğu kabul edilen Şamanizmde de cin ya da şeytan kovma ritüelleri var. Türkçe “kovuç” kelimesi Kırgız, Altay ve Yakut Türklerinde şeytan çıkarma ya da cin çıkarma anlamına geliyor. Bu işlemi yapanlara da “kovucu/kovuçu/kuğunçu” gibi isimler veriliyor.

Bu cin ya da şeytanın vücuttan atılabilmesi için bazı şeylerin yapılması gerekiyor. Dinler ve kültürler arasındaki fark burada ortaya çıkıyor. Kimi kültürlerde tütsü, koku ile bunların gitmesine çalışılır, kimilerinde lanet okuma ve takdis edilmiş su ile bu yapılır.

Ancak Ortaçağ Avrupasına gelindiğinde insanın içine giren “demon”un çıkarılması için söz konusu kişinin vücuduna farklı işkence yöntemleri uygulanmaya başladı.

Günümüzün Katolik dünyasında ise “şeytan çıkarma”nın dua ve bir takım dini ritüellerle yapıldığını Vatikan News’ten aktarılan haberlerden öğreniyoruz.

ORTAÇAĞ’DAN ANKARA’DA CİN ÇIKARMAYA

Başından bu yana anlattıklarım Hıristiyan ve öteki kültürlere ait olduğu için bizim toplumumuza çok uzak geliyor. Dahası ilkel ve vahşi olarak zihinlere kazınmış durumda.

Oysa “şeytan çıkarma” kavramı yerine “cin kovma”yı yerleştirirseniz, bir anda çok tanıdık bir kavrama dönüşüp bizden oluveriyor.

30 yaşındaki Özge Nur Tekin isimli bir kadın, “cin çıkarma” adı altında sergilenen vahşet sonunda hayatını kaybetti. Olay Ankara Keçiören’de Mart 2021’de yaşandı, ancak Türkiye artık iyice bir kapalı topluma dönüşme yolunda ilerlediği için olay medyaya yeni aksetti.

Kocası Selçuk Tekin’in savcıya verdiği ifadelerin ayrıntıları tüyler ürpertiyor. Özge Nur Tekin, bir takım psikolojik sorunlar yaşıyor (yaşatılıyor diye okumak daha doğru). Kocası Selçuk Tekin, bir yakınının telkiniyle “hoca” diye bildikleri Erdal Kaya ile irtibata geçiyor.

Erdal Kaya telefonda, “Eşine cinler musallat olmuş. Dediklerimi yaparsanız eşini kurtarım” diyor. Selçuk Tekin’in anlatmasına göre, hoca telefonda dua okuyor ve eşi biraz rahatlıyor. Bir süre sonra tekrar rahatsızlanınca yeniden hocayı arıyor.

Bu kez “Eşine bir kurban keseceksin ve sırtına oklava ile 100 kez vuracaksın. Sonra da sırtındaki pis kanın akması için hacamat yaptıracaksın. 23 gün de kefaret orucu tutulacak” diyor. Gerisini Özge Nur’nin kocası Selçuk Tekin’in mahkeme zabıtlarına geçen sözlerinden okuyalım:

“Ben eşimin sırtına, baldır kısmına oklava ile 100 sefer hafif hafif ancak hissedilebilecek bir şekilde dua okuyarak vurdum. Eşimin ailesi ve benim ailem de odada bulunuyordu. Bu esnada ‘Cin çık, cin çık’ diye hep beraber söyledik.

Akabinde Sevim Özbaş adlı kişiyi eve getirip hacamat tedavisi yaptırdım. Hacamat sırasında odada kadınlar vardı. Bu tedavinin ardından eşim rahat bir şekilde uyudu. Ancak ertesi sabah tekrar rahatsızlandı.”

Bu rahatsızlanma üzerine Selçuk Tekin tekrar hocasıyla irtibata geçtiğinde karşıdaki, “Bir kurban daha kesersen eşin rahatlayacak” diyor.

Koca Selçuk Tekin, eşini ve ebeynlerini de alarak Yakacık’taki kurban kesim alanına gidiyor. Bu sırada dertli eş yine oruçlu. Kurban kesimi sırasında bir kez daha bayılıyor.

Beklediklerinin aksine kadın kendine gelmeyince bu kez hastaneye götürmeyi akıl ediyorlar. Ancak artık her şey için çok geç olduğunu fark ediyorlar. Özge Nur Tekin’in, 30 yaşındaki hayata veda etmiş olduğunu öğreniyorlar.

ERDAL HOCA SANAYİDE KAYNAKÇILIK YAPIYOR

Olayın savcılığa intikal etmesi üzerine Selçuk Tekin’in ifadesine başvuruluyor. Özge Nur Tekin‘in babası Cemal Efe, annesi Hatun Efe, kayınvalidesi Zöhre Tekin, hacamat yapan Sevim Özbaş ile Erdal Kaya da gözaltına alınıyor.

Erdal Kaya’nın Kayseri’de sanayi sitesinde kaynakçılık yaptığı anlaşıldı. İfadesinde oklavayla vurmaları ve hacamat yaptırmalarına ilişkin bir şey söylemediğini öne sürdü. Telefonda arayan kişinin durumu anlatması üzerine kendisinin dua etmelerini, sadaka vermelerini ve adaklarını yerine getirmelerini söylediğini iddia etti.

Hacamat yapan Sevim Özbaş ise bir tanıdığının ısrarı üzerine hacamat için gittiğini ve yere yüz üstü yatırılan kadının sırtını açtıklarında vücudunun morarmış ve siyahlaşmış bir şekilde gördüğünü anlattı. Ne olduğunu sorduğunda ise kendisine “İçine üç harfliler kaçmış. Kayserili hocanın tavsiyesiyle sopa vurduk. Bu şekilde içindeki cini öldürmeye çalıştık” dediklerini söyledi.

Bunlar vahşete ilişkin ayrıntılar.

Şu bir gerçek ki Ortaçağ Avrupasında “şeytan çıkarma”, Müslüman Anadolu’da 21. yüzyılın ilk çeyreğini geride bırakırken adını “cin çıkarma” olarak hâlâ devam ettiriyor.

Batının ahlaken çöktüğüne inanan benim insanım, muasır medeniyetin Ortaçağına böylece geçiş yaptığını yeni bir örnekle ortaya koymuş oluyor.

Özge Nur Tekin’in başına gelen ve onu hayattan koparan facianın tek örnek olduğu düşünülüyorsanız çevrelerine kulak verin. Sonu ölümle sonuçlanmadığı için savcılığa intikal etmiyor olabilir. Ancak, medyada kıyıda köşede yer bulmuş onlarca adına “cinci hoca” denilen olay yansıyor.

Toplumda, kontrol kabul etmeyen ve din kisvesine bürünmüş cehalet kol geziyor. Cin çıkaralım diyenlerin CAN çıkardığı günümüzde Özge Nur’un ölümüne sebep olanların hepsi serbest bırakıldı.

Yargı pek çok kadın cinayetinde olduğu gibi yine şaşırtmadı. “Erkek katil aklayıcılığı” Türk yargısında devam etti.

Eş katilleri, kasten adam öldürmek yerine “istemeyerek ölümüne sebep olmaktan” kolay yırtabilecekleri bir yöntem olarak “cin çıkarma” önlerine konulmuş oldu.

Oysa ortada organize bir cinayet var. Özge Nur’u ölüme götüren 6 kişiden biri de çıkıp “Yahu biz bu kadına ne yapıyoruz böyle” dememiş.

Yaşananları duydukça bilge yazar Yaşar Kemal’in “Bu ülkede dört şey olmayacaksın; kadın, çocuk, ağaç ve sokak hayvanı” sözünü acı bir şekilde yeniden hatırlıyor insan.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Karabay´in bu tarz anlamsiz yazilarini ne kadar özlemisim. Bi de isi dönüp dolastirip erkek katillere getirdi ya. Enfes bi nostalji oldu benim icin.

    Sanki Anadolu´da kursun dökme hastasi kadinlar arasinda “gel sen de yüz degnek indir” dendiginde “yok ben ne erkegim ne de katil” diyecek kadin var. Inaniyorsan kadin olarak kendi kizina bile vurursun sonucta ama yok modaya uyup erkege vuracagiz ya illa. Bi de bu tür yazilarla ve aralara bol bol “vahset, vahset” nidalerini sokusturarak bu tür olaylari tamamen safsataya mahkum etme vebali de var ama kimin umrunda di mi? Cak gitsin, zaman cakma zamani, zaman laik görünme zamani.
    Su cümleyi anlayan beri gelsin:
    Şu bir gerçek ki Ortaçağ Avrupasında “şeytan çıkarma”, Müslüman Anadolu’da 21. yüzyılın ilk çeyreğini geride bırakırken adını “cin çıkarma” olarak hâlâ devam ettiriyor.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin