Hikayeyi fark et

YORUM | GÜLŞAH ÇAVUŞOĞLU

İnsan kendini kaybettiği hikayelerde sonuna kadar gidiyor. Son harfi, son imla işaretini merak edip görmek istiyor. Karakterin son sözü, arkasını dönüp gitmesi, verem olup ölmesi, sarılıp öpmesi, yutkunup hiçbir şey söyleyememesi… İşte tam o sırada hikayeyi okurken karakterin yanında olmak istiyor.

Peki nasıl bulur insan kendini içinde hissettiği o hikayeleri? Sahaflarda, dostların kütüphanelerinde, en çok satan listelerinde… Aslında insan en sürükleyici hikayeleri ömürlerde bulur.

İnsanın efsunlu hikayeleri bulmasının temelinde kalp, göz, kafa temizliği vardır. Kalbin temizliği yılanın deri değiştirmesi kadar ahenklidir. Nasıl yılan onu eskileştiren, yıpranmış deriyi üstünden atar, bahar gelir tenine, öyle de kalp bencillikten sıyrılır da atarsa ölü duyguları üstünden işte o zaman kalbe cemre düşer.

Cemreler göz pınarlarından akan tuzlu nehirlerden, martı çığlıklarına benzeyen hıçkırıklarla karışık kahkahalardan süzülür düşerler kalbe. Sen aklın kıvrımlı tepelerinde empati ağaçlarını yeşerttiysen gerçekten duymaya başlarsın.

Kalp ve akıl ne zaman, “Bu yalnız senin değil bizim hikâyemiz” der işte o zaman insan olmaya başlarsın. Soluksuz dinleyeceğin bir hikayede ana karakterin elinden tutarsın.

Çok ehemmiyet vermeli göz temizliğine. Görmeyen insan tohumu ne kalbine ne aklına atabilir. Göz temizliğini tamamlayamadıysa narin elleriyle dikenli hikayeleri kavrasa da, şaheserleri gönül vitrininde hangi rafa koymalı bilemez.

Misal: Bir ejderha meyvesine bakıp sadece bir meyve görmek ama bir karnavalda uçuş uçuş etekle ve içinde bembeyaz karlara düşmüş serçe gözyaşlarını görememek.

Demem o ki dikkatli gözler etrafında yürüyen, uçan, çırpınan hikayeleri görür. Bazıları kolay lokmadır. Her gün çalıştığınız, çay içtiğiniz, muhabbet ettiğiniz insanlardır. Her gün okuduğunuz gazete gibi hakimsinizdir hikayelerine.

Gözünü görünmezlere dikmelisin. Yanından geçen ama topuk tıkırtısı olmayan kadınlara, lokantada yemek servis ederken karnı guruldayanlara, hasret parfümüne bulanmış mektubunu getiren postacıya… Hepimiz mavi pullarla kaplı, bardaktan suya dökülmüş dalgalı bir gün batımını andıran saçlarıyla deniz kızı hikayesinde düşledik ıslanmayı. Oysa ne güzel olurdu kahverengi deniz atının sırtında dolanmak okyanusları.

Derin hikaye peşinde koşanlar kimseyi atlamazlar. Bir erkek için varoluş özelliklerini değiştiren, onu kristal bir ayakkabı giymezse tanımayan erkeklere aşık kızların hikayelerinin yanında, babası ile balık tutmaya gidip yakaladıkları tüm balıkları tekrar özgür bırakan, spor ayakkabıları ile insan hakları yürüyüşlerinde ortamın tozunu attıran kızların hikayelerini de bilirler.

Bilirler ki her varlığın halinin altında bazen ince bazen kalın bir katman ilham vardır.

Kafa bir dünya; dünyanın bin türlü haliyle. Yangınlar, hastalıklar, tecavüzler, hak ihlalleri, dil yaraları, yalnızlaştırmalar… Sanırım kafa temizliği en zoru olacak. Sanmayın ki  temizlikten kastım unutmak. Asla! O kadar çok yaralı ay var ki unutulamayacak şubat temmuz ekim gibi ya da o kadar çok gün var ki annemiz olmuş Cumartesi gibi.

Unutmamak için hikayeleri doğru okumamız önüne geçebilmemizi sağlar. Keşke insanlık Yahudilere yapılan zulmü şimdi başka insanlara yapmasa, keşke Emine, Şule, Ceren, Özgecan, Pınar’ın başına gelen, Leyla, Melek, Ayşe’nin başına gelmese.

Umutlu hikayeler yazabilmek, dinleyebilmek için kanlı hikayeleri yalnız bırakmamak; bu gerçek hikayeleri anlayıp bizim hikayemiz diyerek ezbere okumak lazım.

Her yanımız iyi okunması gereken hikayelerle dolu. Her yanımız insan. Alman, İsveç, Yunan ya da yersiz yurtsuz henüz dalına konmamış ağzında bir küçük çalı yuva kurmak isteyen kuş misali insanlar.

Bu hikayeleri sesli okumak ve duyurmak lazım. Dimdik ayakta kalmak lazım belini kırsa da insanın bu gerçek hikayeler.

Hikayelerin dilimizde bıraktığı kekremsi bir tat var bugünlerde. Bir beyaz sandalyede ölen insanlığı okumak tabi ki bacak bacak üstüne atıp kahve yudumlayarak kitap okumaya benzemeyecek. İki büklüm, gözlerimiz yaşlı, hayret ifadesi yüzümüzde alık gibi dinleyeceğiz.

Gerçekliğinden şüphe etmediğimiz her hikayede kalp, göz, kafa temizliği yapan herkes kendini ana karakterin sırtını sıvazlarken ya da gözyaşını silerken bulur.

Bol ilhamlı okumalar diliyorum…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

11 YORUMLAR

  1. tr724’un farkli his, dusunce ve yorumlara acik olmasini destekliyorum ama bir kalite kistasi da olmali; kisisel blog seviyesindeki yazilari buraya koymak bu siteyi takip eden bircok insan icin vakit israfi olabilir. guncel ve gunceldisi/otesi konulara farkli perspektiften pencereler acacak yazilara yer vermeniz umidiyle.

      • Merhabalar efendim
        Elestirimi engin gonul ikliminizde erittiginiz ve hoskabul ettiginiz icin ben de size tesekkur ederim.
        Icinde bulundugumuz dairede cok sevdigimiz gonuldaslarimizla hep birlikte ufkumuzun ceperlerini zorlayacak elestiri kulturunun icsellestirilmesi dilegiyle.

        • Eğer zaman kaybi olmayacağını bilsem diğer yazılarımı da okumanızı isterdim. İyi yazmak, herkese seslenmek, kendi penceremi açmak istiyorum. Haklı haksız önyargılı ya da objectıf hertürlü eleştiri beni geliştirir. Bana hertürlü sosyal medyadan ulaşıp feedback verebilirsiniz. Tekrar teşekkür ederim.

  2. Severek okudum. Gülşah Hanım yazmaya okumaya iştiyaklı bir insan. Günden güne yazılarında kendini geliştiriyor. Okudukça yeniliyor kendini yinelemiyor. Eleştirmek için yazsam onlarca madde dizebilirim. Ama yazıdan aldığım tat güzelse dişimin arasına karışan küçük kırıntılardan dolayı aşçıyı yerden yere vurmaktansa ona eline sağlık demeyi tercih ediyorum ki. Bir sonraki ziyarette o kırıntılar daha da pişsin ve lezzet tekamül etsin. Şahsen tr724’te ismi bilinen isimler yerine Gülşah Hanım gibi yeni kalemlerin yer edinmiş olmasını isterim. Yenilik güzeldir.

    Biraz daha hikaye okumalı sayın yazar.

    • Kendini yenilemiyor deyip farklı şeyler hakkında yazmaya çalıştığımı farketmemiş beni memnun etti. Şahsınızda TR724 e güvenip yerverdikleri için de teşekkür ederim.
      Söz mutfağımda daha çok hikaye yenecek, pişirilecek.

  3. Tebrik ederim. Baslamak cok onemli. Yazma arzusunu farkedip, kendini kesfetmeye yönelmek. Inanmak. Emek vermek. Emek fevkalade kutsal. Saygiyi hak eder. Duygulari gecirmeye calisan kaleminize saglik. Devamini bekleriz… sevgiler

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin